“İnsan hayatı boyunca birçok mutluluk verici olayla karşılaşır. Bir sürü güzel söz duyar. Birçok gülümseme, onay ya da teşekkür alır. Güneşli günler ve kalbini güneş kadar ısıtan haller görür…
Ama çoğu kez içine yer edenler, acı veren sözler, reddedişler, kayıplar, yani bize kendimizi önemsiz, yetersiz, kırılgan hissettiren olaylardır.
Üstelik çoğu kez kırıldığımız yeri sağlıklı bir şekilde onarmak yerine – birbirinden çok farklı görünse de – aslında hepsi acının üzerini örtmeye odaklı varlık stratejileri geliştiririz.
•Kontrol manya oluruz… Kontrol edemediğimiz hiç bir şeyi hayatımızda tutmamaya ve uzanabildiğimiz her alana, her insana bir şekilde hakim olmaya çalışırız. Gönlümüze göre şekillendiremediğimiz her durumu bir tehdit gibi algılar ve üstesinden gelemeyince kendimizi suçlarız.
•Geri çekiliriz… Bizi incitme ihtimali olan hiç bir topa girmez, reddedilme ihtimali olan hiç bir şeye aday olmaz, deneme yanılma hele de becerememe şansını kendimize vermeyiz. Sonuçta da elimizde sadece hayatın kapıya bıraktığı ile yetinmek kalır!
•Ömrümüzü yediririz… Her kapıma köle lazım diyene gönüllü bir şekilde bağımlı olur, reddedilemeyecek, vazgeçilemeyecek kadar lazım, asla kovulamayacak kadar uyumlu oluruz. Kendimiz için bir şey yapmak yerine, tüm enerjimizi birilerine memnun etmeye harcarız.
•Önce yapar, sonra da hemen bozarız… En ulaşılmaz görünen şeyleri bile elde etmenin bir yolunu bulur, ama elde edince de hızla önemsizleştirir ve tahterevalliden ilk inen oluruz. Sahip olabildiğimiz hiç bir şeye – tıpkı kendimiz gibi – hak ettiği değeri veremez, ve bize kendimizi değerli ve önemli hissettirecek yeni bir fetih ufku ararız.
•Saklanırız… Kimsenin yanında olduğumuz gibi davranamayız. Uygun olduğunu düşündüğümüz bir maskeyi öne koyar – civelek, narin, yıkılmaz, etkilenmez, soğuk, cici … ya da bize göre uygun olan her ne ise – gerçek yeteneklerimizi, gücümüzü, ya da zaaflarımızı, duygu ve eğilimlerimizi içimize gömer, ve gerçek benliğimizi tatmin etmeyen bir hayat süreriz.
•Kendimize acır ve herkese de acındırırız… Çaresizlik ve çözümsüzlük bir hayat biçimi olur. Olduğumuz durumu bir santim değiştirmemek için bin tane bahane buluruz. Tanıdık bir acı battaniyesine gömülüp oturmak, bize yeni riskler almaktan daha güvenli gelir. Üstelik böylece etrafımızdakileri de sürekli borçlandırırız.
Ama bunların hiç biri bizi tam olarak acıdan kurtarmaz. Hayat gelir, bizi bulur ve cimcirir : )
Acı, kırgınlık, incinmişlik gibi duygularla başetmenin yolu, bu histen kaçmak değildir!
Zira acıtılmayan insan yoktur! Dış koşullar ve insanlar, bazen bile isteye, bazen sadece öylesine bir şekilde bizi inciten, ya da bize yaralarımızı hatırlatıp yerimizden zıplatan bir şeye vesile oluverirler.
Burada hissettiğimiz anlık acı hissinden daha derine giren, yaptığımız onca şeye, aldığımız onca önleme, onca fedakarlığa, ya da atraksiyona rağmen, bunun başımıza gelebilmesidir : )
Yani insan incitilebilir olmaktan, korkar. Zira incitilebilir olmak bize değersiz olmak gibi gelir. Bize asıl acı veren bu denklemdir!
Bugün, incitilebilir olmak hakkındaki algımızı değiştirmek için iyi bir gün : )
Olanı olduğu gibi görün! Ve kendiniz için ne yapmanız gerekiyorsa yapın.
•Hep güçlü olmaya çalışan biriyseniz, “Bunu şu anda yapamıyorum” deyin.
•Hep geri çekiliyorsanız, adım atın, yürüyün, risk alın.
•Hep verici oluyorsanız, durun :) Sınır çizin. Sevimsiz olmayı göze alın.
•Hep daha fazlasını almadan iyi hissetmiyorsanız, kıymet bilin. Artık kendinizi ve size ait olanları sevmeye başlayın!
•Hep olmadığınız gibi görünüyorsanız, olduğunuz gibi davranmaya cesaret edin.
•Hep mağdursanız, bunun sizden başka kimseyi hayatı doya doya yaşamaktan alıkoymadığını idrak edin.
Bugün acısıyla, sevinciyle, zorluğuyla, kavgasıyla, çabasıyla, yenilgisiyle HAYATI KUCAKLAMAYA başlamanızın ilk günü olsun : )
•Mükemmel olmayın, GERÇEK olun.
•Sevilen olmayı o kadar da sallamayın ama SEVECEN olun ve lütfen önce kendinize karşı sevecen olun.
•Doğrudan ya da dolaylı HÜKMETMEYİ bırakın!
•Elde ettiğiniz ve edemediklerinizden ibaret olmasın hayat. Yarışı bırakın. Bi nefes alın ve sadece tadını çıkartın : )
•Size acı verenlere kıymet vermeyi, onlarla uğraşıp durmayı, onlarla BAŞA ÇIKMA saçmalığını filan bir yana bırakın. YÜRÜYÜN HAYATI YAŞAYIN! Herkesi kendi acısı ile başbaşa bırakın. Ama en önemlisi;
Gücün, ışığın, anlamın, umudun, güzelliğin asıl kaynağının KALBİNİZ olduğunu hatırlayın. O küçük kalbinize ARTIK İYİ BAKIN : )”
*Alıntıdır