Esnaf odası seçiminde adaylar, siyasilere taş çıkartan bir çalışma içinde. Sadece içlerinden biri kendi yerine çalışacak olanın rahatlığını yaşıyor. CHP kongresinden sonra o işe de el atılacak elbet. CHP kongresiyle ilgili eski belediye başkanı hummalı bir faaliyet içindeyken, rakibi kendisi için çalışanların varlığına güveniyor. CHP'de gelenek oldu. Yerel seçimlerde ilçe başkanının adayı ipi göğüslerken, şimdi belediye başkanının adayının ilçe başkanı olmasında sakınca görülmüyor. Netice alınıp kazanıldığına göre, başarı olarak da kabul edilebilir. Kazanmak buysa eğer!
Bütün bunlar olurken; PUS yüzeysel değerlendirmelerle gün geçiriyor. SUS olması gereken yerde olmayıp, yazması gereken zamanda yazmayarak kısaltmasını hak etmeye çalışıyor. Çifte pasaportun avantajıyla Bulgaristan hakkını kullanıyor. Kısaca SUS'la PUS'un, gelişmelerin zevkini çıkarmalarına itirazım yok ama biraz da ellerini taşın altına soksalar diyorum. Geçmişteki kötü örnekleri ileri sürerek, bugünküleri normal ve masum gösterme gayretleri hoş değil. Kötünün kılavuz kabul edilmesi, iyiliklerin önündeki en büyük engel. Onlar yaptı, sizde yaparsınız biz sizi savunmaya devam ederiz yaklaşımının, vereceği güvenin faydalı olacağını sanmıyorum. Tam tersi, zararlı olacaktır…
Genel durumu kısaca özetledikten sonra gelelim bir önceki yazımda kendimi bağladığım konuya. İlgilisinin bile merakla beklediği satırlardan önce, yazılarımın (herhangi bir aksilik olmazsa) Salı ve Perşembe günleri çıktığını görülen lüzum üzerine belirtmeliyim. Cuma günü yazımın çıkacağını düşünmeyi, şahsıma yapılmış hakaret kabul ediyorum. Böyle bir amaç güdülmediyse; Silivri'yle, Hürhaber'le ve benimle olan ilgisizliğin göstergesi olur. Böyle bir tutum ve tavır da hiçbir ilçe başkanına yakışmaz. Hangi şıkkın tercih edildiğini zaman gösterecek. Tek kurtuluş yolu: "SUS'un yazmayacağını önceden biliyorduk, onun eksikliğini senin dolduracağını düşündük" olabilir ama inanın yazarken ben de gülüyorum.
Silivri'de yaşayıp da Kale Park'ı bilmeyen olduğunu düşünmek bile istemiyorum. En eski Silivri'nin, yüksekliğini saymazsak denize sıfır noktasındaki bu yer adını içinde bulunduğu mevkiden, mahalleden alıyor. Tersi olabilir mi tereddüdüne düştüm. Daha iyi bilenler düzeltsin lütfen. Doğal güzelliğinin yanında, barındırdığı tarihi kalıntılarla da gözbebeğimiz durumunda. Bunun ötesinde konumu, özellikleri, ihtişamı, heybetiyle; Silivri'nin kalbi de diyebilirsiniz, beyni de. Oturup, çayınızı yudumlarken eşsiz manzaranın doyumsuzluğunu fark edersiniz. Karşı tepelere kadar uzanan yeni Silivri'nin güzelliğini oradan anlarsınız. Çarpık yapılaşmayı ve içindeki çirkinlikleri göstermeyen bir özelliği de var Kale Park'tan bakışın. Güzellikleri anlatmada zorlanan biri olarak gece manzarasına girmeyeceğim. Anlatılmaz, yaşanır demekle yetineceğim. Benden daha iyi anlatabileceklerin olduğuna inanıyor ve saygı duyuyorum. Piyer loti Kale Park'ın mevcudiyetini fark etseydi, mezarının burada olmasını isterdi demekle yetineceğim.
Övmekle bitiremeyeceğimiz böyle bir kıymetle ne kadar gurur duyuyoruz? Ne kadar ilgi gösteriyoruz? Hiç mertebesinde. Düzenlemeler ve yapılan yatırımlara rağmen Silivri Halkının ve Silivri'ye dışarıdan gelenlerin uğramayı düşünmediği bir yer olarak boynu bükük duruyor. Ben bile Tevfik Bey'le çay içtikten sonra, yapılan bir iki toplantı dışında uğramış değilim. Çayı ve servisinin aksamasının ötesinde tuhaf bir iticilik var. Meşhur Kibariye Konseri bile bu iticiliği kaldırmaya yetmedi. Nedenlerini duygularımın ve kalemimin müsaade ettiği ölçüde aralamaya çalışacağım.
Silivriye ve işletmecisine büyük kazanç sağlaması gereken Kale Park'ın talihsizliği siyasi bakış açısından kaynaklanıyor. Geçmişten bugüne Kale Park siyasetini ticaretine dönüştürmeye çalışanların elinde kalmış. Hal böyle olunca; Allah vergisi güzelliklerin yerini peşkeş çekilme perdesi kapamış. Siyaset ticarete alet edilince; karşı siyasi görüştekiler ilgi göstermediği gibi, yandaş siyasilerde kaçınmışlar. İşletmecisi de, Silivri de kaybetmiş. Kirası bile ödenemez, acınacak durumlara düşülmüş.
Her bireyin siyasi görüşü olması gerektiğini düşünenlerdenim. Tersini savunanlara da kızarım. Ben tarafsızım, parti tutmam gibi görünen şirinlik muskalarının eleştirilerine de tahammül gösterdiğimi ileri süremem. Siyasette hedefim yok diyenlerin, başkaca hedeflere yöneldiğine çokça şahit olmuşumdur. Siyasete soyunup yönetim kurulu üyeliğine veya ilçe başkanlığına yükselmiş kişilerin; yapabileceklerinin yanında, yapamayacaklarının da olduğunu bilmesi gerekir. İlçe başkanı olduğunda ayıplanan bir uygulamayı "İlçe başkanı olmadan, yönetim kurulu üyesiyken yaptım." Şeklinde açıklamaya çalışmak basitlik. Basitlik sözüne itiraz varsa; yönetim kurulu üyeliğinin hafiflik olduğunun kabulü gerekir.
Bildiklerini ve elindeki bilgileri siyasi şantaj malzemesi olarak kullanma yolunda hızla ilerleyen belediye başkanının suçlamalarına cevap yetiştirmek yerine; vicdani ret ve oto kontrol mekanizması derhal kurulmalı. Karakaş'ın basın toplantısında ikinci sorum Kale Parkla ilgiliydi. Geçiştirdi, üstüne gitmedim. Biz getirdik sahip çıkarız, biz verdikse biz alırız mantığının yılmaz savunucusu Karakaş; hataların kabul edilmesinin ne kadar yüceltici bir gelişme olduğunu düşünmesi gerekir.
Herkes yapabileceği işi yapmalı. Kale Park'ı Silivri turizmine kazandıracak markalaşmış bir sürü isim sayabilirim. Kale Park'ın kazanılması onlarca kişiye iş, yüzlerce insana gelir demektir. Kale Park'tan Silivri'ye bakınca çirkinliklerin kamufleedildiği güzellikler görünürken aşağıdan bakıldığında çirkinlik abidesi gibi duran bir Kale Park göze çarpıyor. Tabakoğlu'nun, "Zorda olmayan, zorda kalanın halinden anlamaz" sözü aklıma geldi. Hayatı boyunca sayısız zorluklar yaşamış biri olarak; zorda kalan, zorda bıraktıklarını da hesaba katmalı diyorum. Bir tokat yiyen, bir sonraki seferde öbür yanağını uzatmak alışkanlığına düşmemeli.
Siyaseten gelenler, siyasetten gitti. Ticareten gelenlerin hem siyaset, hem ticaret direnci sürüyor. Ak Parti İlçe Başkanı kendini, partisini, Silivriyi sıkıntıya ve zora sokan eylemlerine son vermeli. Biraz araştırmış olsa Ak Parti teamül ve etik kurallarıyla ilgili sayısız örnekle karşılaşır. Kendi çıkar ve menfaatlerimiz için koskoca bir partiyi yok etmeye, küçük düşürmeye hakkımız olamaz. Bir tarafta söz vermedi diye gösterilen dik duruş, diğer tarafta siyasi gasp kokan Kale Park. Böyle bir tablo ne kadar faydalı? Takdir Ak Partililerin ve kamuoyunun.
Gönlünüze göre kalın; Kale Park'sız, meclissiz kalmayın.