Hüseyin Kuru

Kalkınmanın anahtarı inşaat sektöründe...

2004 yılından itibaren ivme kazanan inşaat sektörü önümüzde ki yıllarda daha da büyüme ve gelişme gösterecektir.
Özellikle bölgemizde yaşanan bunca sıkıntıya rağmen inşaat sektörünün yılmadan yoluna devam etmesi takdire şayandır.
Bu durum tabiatıyla ekonomik büyüme ve kalkınmanın da gereği olan istikrarın devamlılığı ile mümkündür.
Bir ülke düşünün en istikrarlı yıllar hep tek başına iktidar olan partilerin hükümet dönemlerinde olması, inşaat sektörünün de bu yıllarda büyüme ve gelişme göstermesi tesadüf olabilir mi?
Özellikle ekonomik büyüme ve kalkınma dönemlerinde toplumsal standartların ve yaşam kalitesinin artması, inşaat sektörünün getirdiği yatırımlar ve projelere bağlı değil midir?
Aslında inşaat sektörü topluma yaşam hedefini, kalitesini ve güzellikleri de göstermiyor mu?
Kriz ve buhran dönemlerinde toplumsal huzur ve dirliğin sağlanabilmesi, istihdamın artırılması ve işsizlik belasına karşı en büyük çözümün hep inşaat sektörü olması tesadüf olabilir mi?
Kalifiyesiz eleman çalıştıran bu sektör milyonlarca insana ekmek vermiyor mu?
Bu konuda hükümete büyük görevler düşmektedir vergi ve kdv gibi bazı gelirleri tekrar gözden geçirmeli; daha adil ve hakkaniyetli oranlarda gelirlerinin tahsili yoluna gitmeli, en azından ekonomide yaşanan durağan dönemlerde uygulamalarını uzatmalı veya tekrar gözden geçirmelidir. En azından inşaat sektöründe kdv oranını %8 lere çekmelidir.
***
Bakınız bizim ülkemiz çok genç bir nüfusa sahip. Ortada hem çok ciddi bir pazar var, hem de Türk insanının gayrimenkule karşı bir düşkünlüğü...
İnsanlar çocuklarının geleceği için veya evlendiklerinde rahat etsinler diye ev satın alıyorsa aynı Demirperde ülkelerinde uygulanan yeni evlenecek çiftlere yönelik bazı adımların atılması, en azında satın alma kolaylığı, 240 ay vadeli ödeme sistemi veya vergisel bazı avantajların sunulması düşünülmelidir.
Toplumun gelecekle ilgili yatırımlarında 1. önceliğin gayrimenkul olmasını ciddiye almak lazım, bu konunun önemine dikkatinizi çekmek istiyorum.
Dikkat edilirse yüksek enflasyon yaşanan yıllarda bile Türk toplumu gayrimenkulden hiç vazgeçmedi.
Hele enflasyonun %10'lar seviyesine geldikten sonra özellikle gayrimenkule olan yatırımlarını daha da artırması bir tesadüf olabilir mi?
***
Tabi burada mortgage yasası ile düşük faizli konut finansmanının devreye sokulması da büyük etkendir, ancak bu durum tamamen siyasi ve ekonomik istikrara bağlıdır.
İstikrarsız ve koalisyon dönemlerinde yaşanan durgunluk sadece belirli sektörlerin ayakta kalmasına imkan vermektedir.
Halbuki inşaat sektörünün canlanması, ivme kazanması veya büyümesi ile ülkenin hem çehresi değişiyor hem de istihdamın artmasına sebep oluyor.
Her siyasi kriz bile zaman içinde ekonomik bir krize dönüşüyor, akabinde işsiz insan sayısı artıyor.
Dikkat edilirse bu tür kaotik dönemlerde hükümetler bu durumu aşmak ve işsizliğe karşı çareler üretmek için otoyol, baraj, konut ve enerji yatırımlarına öncelik vermiyor mu?
Sonuçta her ülkede bu durum geçerli olmayabilir ancak ülkemizde inşaat sektörü ekonominin amiral gemisidir. Bu durum unutulmamalıdır!
***
Malumunuz üzere batılı ülkelerde uygulanan konut finansmanı ve değerleme konusunda bankalar ve alıcılar açısından risk taşımayan bir sistemi de ülkemizde oluşturmak gerekiyordu.
Nerdeyse 12 yıldır mortgage yasası ile bu sistem uygulamada bu gün için konut finansmanında ki uygulamalarda aksaklıklar ve arızalar yaşansa dahi mortgage yasasının içinde ki hükümler, prensipler ve kurallar GSMH arttıkça disipline edilebilir.
Geçtiğimiz günlerde bir satın alma işleminde yaşanan konuyu da gündeme getirmek istiyorum.
Kişinin bir elektrik faturasının gecikmesi ile kredibilitesinin etkilenmesi!
Bu durum kabul edilebilir değil.
Siyasi erk insanları kayıt altına almak istiyorsa bu tür arızaları ve aksaklıkları belirli dönemlerde silmelidir.. bireyin sicilini düzeltmeli ve onu ekonomiye kazandırmalıdır.
İyi haftalar.

YORUM YAP