Zaten süt liman olmasını beklemediğimiz bir ortamda gündemler tahminlerden de hızlı değişiyor. Sadece son bir haftaya, inanın küçük bir Avrupa ülkesinin en az on yılda hazmedeceği ve kesinlikle unutmayacağı pek çok haber değeri olan mesele sığdırdık. Dahası henüz biz de atlatamadık. Gündemin değişme hızı, çağdaş insanın bu denli büyük olayları, kaosları kalben nasıl karşılayacağı ve baş edeceği konusunda bir reçete sunmuyor malumunuz. Medya organları, basın, haber kaynakları ve çevreler bizlere haberleri adeta pompalıyor. Sonraki aşama olan sindirme işlemi sırasında yalnızız. Ve genellikle ‘kapılarak' okuyoruz olup biteni. Tartışma programlarında genel kabule uygun birkaç kelam ediyor ve bir sonraki gündeme dair gardımızı almadan yeniden habere boğuluyoruz.
Son günlerin en büyük ve gündemi meşgul eden haberi Kaşıkçı olayı – ki hükumet bu olaya ‘Türkiye'deki Suudi Arabistan Başkonsolosluğunda öldürülen gazeteci olayı' denmesi daha uygundur dedi. Katılmamak imkansız. Olayın vahameti öylesine kan dondurucu ki, insan yeter ki iç siyaset hareketli olsun, ülke için hayırlı ve demokratik nitelikte tartışma ortamları olsun diyor. Bu zelil kirli pazarlıklar ve senaryolar arasında cânım memleketimin bir kez daha ne kadar ‘yalnız ve güzel' olduğunu gördüm. Tabii Türkiye yalnızlığın en mağrur halidir. Bu şartlarla yine önemli bir seçime doğru yol alıyor ve bir yandan da yerel ve ağır kanlı bir siyaset havası da soluyoruz.
Tüm gelişmelerle birlikte iç siyasetin hız kazanmasını bekleyiş sürüyor. Yerelde siyasilerin adımlarını sağlamlaştırma içgüdüsüyle ağır davranmalarına karşılık ülke geneli siyasette yine jet hızıyla değişen polikalar ve siyasi aktörler ön planda. AK Parti ve MHP arasındaki genel seçimler öncesi başlayan ve devamı öngörülen koalisyonu bile bir günde tek hamlede hata verdiyse, yerelde son ana kadar neler değişir varın siz hesap edin. Aslında öngörüsüz de değerlendirilemeyeceği gibi, öngörülerin her zaman çalışmadığı bir zemin bu. İlçede mevcut belediye bile kaç başkan adayı çıkardı. Merak ettiğim CHP seçmeninin kafa karışıklığı nasıl giderilecek? Siz, yıllarca aynı çatı altında aynı işi yapmış, aynı çalışmalar altına imza atmış kişiler, birbirinizden farklı ne vaad ediyorsunuz ki ayrı ayrı aday olmayı tercih ediyorsunuz? Dahası bunun bir koltuk yarışı değil bir hizmet davası olduğuna kimi nasıl ikna edeceksiniz?