“Bu kadın niye Çarşamba günü yazı yazmadı?” diye merak edenler olduysa söyleyeyim hemen; İSKİ, İGDAŞ, BEDAŞ’ın açtığı çukurlara düştüm! Debeleniyorum içlerinde… Siyasetçinin ipiyle kuyuya inen köşe yazarı misali, başıma ne geldiyse hepsini hak ettiğimi kabul ediyorum.
Tam da bunları yazarken Engin Akın mesaj atıyor, “AYARINI BOZDUĞUNUZ KANTAR, GÜN GELİR SİZİ DE TARTAR!” diye.
Ayarı bozulan kantar ben oluyorum sakın kimse üzerine alınmasın!
Karakaş’a göre ‘boşboğaz’ olan CHP’nin İlçe Başkanı Selami Değirmenci, Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar ile gerçekleştirdiği düetle siyaset sahnesinde iyi bir performans sahneledi. Ortaya konan belgeler, kimsenin bir şey söylemesine gerek bırakmadı. Değirmenci kızgın, Işıklar dalgın, düşünceli ikisi de esti gürledi. Toplantı öncesi tam bir görev dağılımı yapamadıkları için bütün konuları çift dikiş geçtik. Kamuoyu yönlendirilmesi sağlama alındı anlayacağınız.
Ben ikna oldum. Zaten kolay ikna oluyorum. Saftrikliğim tam geçmedi, törpülenmedi her ne kadar burnum sürtse de.
Şimdi şunu merak ediyorum; tüm bunların üzerine Sevgili AKP İlçe Başkanımız ne deyip de ortaya çıkacak? (Aradı da nitekim AKP’nin teşkilat iftarını İBB’nin değil iki hayırsever ve kendi aralarında topladıkları parayla düzenlemişler. Erdoğan Boy da buna şahitmiş falan filan… Kendisinin de inanmadığı her halinden hissedilen açıklamalar… Bu sefer beni bile inandıramadı.) Değirmenci ile Işıklar düetinde seslendirilen ilk eserin üstünlüğünü kabul etmek zorundayız… Bunların üzerine Karakaş’ın bir süre ortalarda görünmemesi bana en mantıklı seçenek olarak geliyor ama onun maalesef böyle bir şansı yok. Ortaya çıkacak ve yaktığı, körüklediği ateşle yüzleşecek. Ne kadar yüksek atlayabildiğini, ateşe ne kadar dayanıklı olduğunu veya söndürmedeki becerisini sergileyecek.
Karakaş, “İBB’ye teşkilat yemeğini verdirip bunu ilçe belediyesine belgeleyecek kadar safmıyız” anlamına gelen bir değerlendirmede bulunurken, anılarım tazelendi.
Bir ev dönüşü arkadaşlarımızdan biri iğrenç bir likör getirmiş, yurtta düzenlediğimiz yılbaşı kutlamasında, içmemiz için. İçemedik tabi. İkide bir yapılan nokta kontrollerinde şişeyi saklamaktan sıkılan arkadaşlarımızdan biri, (likörü memlekette olduğu için son nokta kontrolünde onun dolabına saklamıştık) odamızın önündeki çöpe atmış. Hizmetli ablamız sağ olsun, çöpleri toplarken bulduğu şişeyi kaptığı gibi yurt müdüriyetinde soluğu almış. Sanki ikramiye verecekler ona bu hareketi için. Oysa biz ne hediyeler veriyorduk! Besle kargayı oysun gözünü işte! Sabahın köründe, final stresiyle geberdiğimiz bir zamanda sert bir sesle yapılan anonsta odamızın tüm sakinleri acilen müdüriyete çağrıldı. Müdüre hanımın odasına girdiğimiz gibi ne görsek bizim likör şişesi tüm heybeti ile masasının üstünde duruyor. Kadın “Bunu tanıyor musunuz” diye sordu tabi ki inkar ettik. “Ben sizi tanırım (yurtta 3. senemiz) iyi kızlarsınız siz böyle bir şey yapmazsınız. Hem yapsanız bile şişeyi kendi odanızın önündeki çöpe atacak kadar salak değilsiniz” diyor. Değiliz dedik tabi. Şişe de yarılanmış. 8 kişilik odada hepimiz bardaklarımıza koyduk ama tadı o kadar iğrençti ki içemeyip şişenin yarısı lavaboya gitti. Ama gel de bunu anlat veya inandır. Şişeyi yurda sokmakla kalmamış suçlu bir de içmiş!
Karakaş’ı dinlerken işte bunlar geçti aklımdan. Sanıyorum ne demek istediğim anlaşıldı, Karakaş’ın rakiplerine karşı değil ama basına gösterdiği sonsuz hoşgörüyü devreye sokuyorum yine. Ama bu gerçekleri değiştirmiyor, hata ve yanlışları ortadan kaldırmıyor… CHP’nin Karakaş’ın kalesine tarihi bir gol attığı gerçeği de kabak gibi ortada. Kendi kalesine golü kendi takımının attığını da düşünebilir daha az acıtacaksa, gol yediği gerçeği…
Ah Karakaş, ah…
Alınır şimdi “Yalan söyledi” desem, keşke o üzerine basa basa vurguladığı “Sadece doğruları söyleyin” düsturunu başkalarına o kadar candan önermeden önce kendi benimseyip, uygulayabilseydi. Dışarıdan ahkam kesmek ne kadar kolay biliyorum, çünkü işim bu.
“Yanlış hayat doğru yaşanmaz” sözü aklımdan geçiyor.
İBB’nin seçimi kaybettiği belediyelere baskısını Metin Karakaş’ın gücü engellemeye yetmez. Böyle bir şeyi istemesini de beklemek hata. İnsanın doğasına aykırı şeyi bir siyasi anlayışta neden arıyorsunuz ki?! Bu yapıyı oluşturan da insanlar değil mi? AKP kendince Silivri için elinden geleni yaptı, ama seçilmeyerek cezalandırıldı. AKP’ye göre Silivri nankörlük etti. Siyaseten onlar bunu söyleyemez ama böyle olduğunu aklı başında herkes tahmin edebilir. Eee şimdi ne istiyoruz, ellerinde bulundurdukları devlet kaynaklarını eşit şekilde onları istemeyenler ve isteyenler arasında paylaştırmalarını? Çok bekleriz…
Bence beklemek yerine başımızın çaresine bakalım daha iyi…
Karakaş’ın mı Özcan Işıklar’ın mı işi daha zor karar veremedim. Gündemimizin bir diğer aktif aktörü Selami Değirmenci için kısa vadede tablo net sonrası tam bir muamma…
Bizim işimiz de bu üç aktörü birbirine çarpıştırmak, bunu kendi amaçları doğrultusunda yapmalarını kamuoyuna yansıtmak. Dolayısıyla bizim işin zorluklarını da göz önünde bulundurun. Desem de bulundurmazsınız...
Kapışmaya devam...