Kıskançlık içgüdüsel ve doğuştan getirdiğimiz bir duygudur. Yaşamın ilk yıllarında, yaklaşık 2 yaş civarı kıskançlık duygusu fark edilir olur, yaşamın her döneminde var olan ancak çocukluk yıllarında daha yoğun yaşanabilen bir duygudur. Aileye yeni bir ferdin katılması, çocuklarda kıskançlık duygusunun yaşanmasına neden olur. Yeni bir kardeşi olunca çocuklar, ailenin sunduğu ilginin ve sevginin kesintiye uğradığını, azaldığını veya yok olduğunu düşünebilirler çünkü yeni doğan bebekle birlikte anne, zamanının büyük bir çoğunluğunu bu sürece adapte olmaya ve bebeğe bakım vermeye harcamak durumunda kalır, yani büyük çocukla eskisi kadar zaman geçirme şansı olmaz. Bunun yanı sıra eve gelen misafirlerin yeni doğan bebeğe yönelmesi ve evde hakim olan konunun bebeğin gelişi ve gelişimi üzerine olması büyük çocukta oluşan olumsuz duyguları destekler. İkinci plana atıldığını düşünen çocukta agresyon, tırnak yeme, parmak emme, korkular yaşama, kendini geri çekme, yalnız uyumayı reddetme, kendisine veya çevresindeki insanlara veya eşyalara zarar verme eğilimi gözlemlenebilir. Kardeşin doğumuyla büyük çocuklarda regresyon yani gerileme süreci de yaşanabilir; bebeksi konuşmalar, tuvalet eğitimi almış çocuğun alt ıslaması, mama ile beslenmek istenmesi gibi davranışlar resgresyonun göstergelerindendir. Bazı çocuklar kardeşlerine yönelik kıskançlık duygusunu açıkca belli ederken, bazı çocuklarda bu durum kendisini geri çekmesiyle, kardeşine zarar verme eğilimi göstermesiyle veya kardeşiyle çok ilgilenmek ve bu şekilde fark edilmek isteğiyle belli edilir. Bu durumların yaşanmasının temelinde büyük çocuğun, kendini fark ettirme ve ilgiyi üzerine çekmek isteme ihtiyacı vardır.
Büyük çocuk anne-babaya sık sık kendisini ne kadar sevdiklerine dair sorular yöneltebilir ve evdeki pozisyonunun değişip-değişmediğini sorgulayabilir. Bu sürecin kabulünün kolaylaşması için ailenin büyük çocuğu, kardeşe hazırlaması ilk adım olmalıdır. Gebelik süreciyle ilgili çocuğun yaşını baz alarak anlayabileceği ölçüde bilgiler vermek ve bebek doğduğu zaman neler yaşanabileceğini anlatmak önemlidir. (Küçük yaştaki çocukların bu süreci anlamlandırması zor olacağı için doğum sonrası ebeveyn tutumları daha önemli olacaktır.) Çocuğun bakımıyla ilgili anne dışındaki aile bireylerinin (baba, babanne, teyze vb.) çocukla ilgili sorumluluğu anne ile paylaşması, annenin doğum sonrası büyük çocukla ilgilenebileceği vakti daralacağı için bir ön hazırlık olacaktır. Böylece çocukta oluşabilecek ihmal edilmişlik hissi hafifleyecektir. Bebek doğduktan sonra büyük çocukta etki bırakacak değişimlerden kaçınmak gerekir. Mesela; büyük çocuk ebeveynleriyle aynı odayı paylaşıyorsa (ki bu doğru değildir), hamilelik sonrası büyük çocuğun odasını ayırmak, kardeşi doğduktan sonra büyük çocuğu kreşe göndermek gibi tutumlar yanlış olacaktır. Bu gibi değişimlerin hamilelik sürecinin başlarında yapılması daha uygun olur. Büyük çocuğa kardeşi doğduktan sonra abartılı şekilde hediyeler almak veya tavizler vermek de çocukta olağanüstü bir durumun yaşandığına dair düşünceler oluşturur ve tahmin edilenin aksine çocuğun sürece adaptasyonu uzayabilir. Büyük çocuğun rutinlerinde çok değişiklik yapmak da sakıncalıdır. Özellikle parka, kursa gitmek durumu kardeşi doğduktan sonra ertelenirse çocuk evdeki statüsünü sorgulayabilir ve artık sevilmediğine dair düşünceleri pekişebilir. İyi niyetle veya espriyle söylenen ‘kardeşin doğunca papucun dama atıldı' söylemlerinden uzak durmak ve gelen misafirleri de bu tür konuşmalar yapmamak konusunda uyarmak gerekir. Büyük çocuğa, kardeşini çok seveceği ile ilgili konuşmalar yapmak yerine bu süreci zamana bırakarak kardeş sevgisinin doğal gelişimine izin verilmelidir. Kardeşini kıskanmasın diye büyük çocuğa, 'Kardeşin çirkin, biz seni daha çok seviyoruz' gibi fiziksel karşılaştırmalar içeren cümleler kurmaktan kaçınılmalıdır. Ailenin yeni üyesi için yapılan alışverişlere büyük çocuğun dahil edilmesi ve fikrinin alınması çocuğun aidiyet hissini güçlendirir, kardeşiyle ilgili söz sahibi olduğunu hissetmesiyle sürece adaptasyonu hızlanır. Çocuk yaşlarda bir kardeş sahibi olacağı öğrenildiğinde çoğu zaman heyecanlanılır ve oyun arkadaşına bir an önce kavuşmak istenir, fakat kardeş dünyaya geldiği zaman büyük bir hayal kırıklığına yaşanabilir. Kardeş hem çok küçüktür yani evin büyük çocuğunun istediği oyunları oynayamaz sürekli ağlar ve uyur hem de özellikle annenin kardeşi kucağına alması büyük çocuğun hoşuna gitmez. Çocukta yaşanan bu zıtlıkların ' Sen bir kardeş istiyordun hani, niye böyle davranıyorsun? ' şeklinde ifadelerle sorgulanması, empatiden uzak ve çocukta istenmeyen bu durumun yaşanmasının nedeninin kendi olduğunu düşünmesiyle sonuçlanır. Çocuğun tüm sorumluluğun anne-babaya ait olması gerektiği ve büyük çocuğa kardeşiyle ilgili çocuğun talebinden fazla sorumluluk verilmesinin doğru olmadığı unutulmamalıdır.
İkinci çocuğun doğumuyla, ailelerin ilk çocuklardan beklentisi artabilir. Büyük çocuğa karşı tolerasyonun azalması ve büyük çocuğun kardeşine tolerasyonlu davranması gerektiğine dair inançlar büyük çocuk için yaralayıcı olacaktır. Bu süreçte belirleyici olan ailelerin tutum ve davranışlarıdır. Unutulmamalıdır ki kardeşler arasındaki sevgi bağının gelişmesi için zamana ve sağlıklı aile ortamına ihtiyaç vardır.