Kalem, defter, kitap almam için verdikleri para ile sinemaya gitmiş, ihanetimi, gazoz ve tost ile taçlandırmıştım…
Sinema salonundan çıkana kadar iyiydi her şey…
Havanın kararmaya niyetlenmesi ile birlikte korkmaya başladım… Kırtasiye malzemelerini sordukları zaman, evdekilere ne diyecektim?
Boş bir bankın üzerine oturdum, gözyaşlarıma engel olamadım.
Pişmanlık, korku…
Acaba evden mi kaçsam diye geçirdim içimden… Nereye gidecektim, yol bilmem, iz bilmem…
Kaç yaşındaydım o zaman?
Sekiz, bilemedin dokuz…
Bu gecenin biteceğini ve yarın sabah olacağını düşündüm, ne yaşanırsa yaşansın…
Yorganı üzerime örtüp, gözlerimi kapattım mı tamamdır…
İçten içe kendimi avutmaya çalışıyor, bir taraftan çaresizlikten titriyordum.
Tekrar burnumu çeke çeke ağlamaya başladım…
Cesaretimi topladım, ellerim ceplerimde, gözlerim dünyanın en büyük kabahatini yapmış gibi yerde, ayaklarımı sürüyerek, stadyumun devasa duvarının kenarından, bitmesini istemediğim toprak yolda yürüyorum…
Bu gece bitecek ve yarın sabah olacaktı.
Yerde otuz lira buldum!
Kırmızı bir yirmilik, yeşil bir onluk… Tam harcadığım para kadar, ne eksik ne fazla…
Başka birinin o parayı düşürmüş olabileceğini aklıma getirmeden, ilahi bir hediye olduğunu düşünüp, koydum parayı cebime…
Eve gittim, kırtasiye malzemelerini sordular, oyuna dalıp almayı unuttuğumu söyledim… Kızdılar tabi sonra parayı sordular…
Çıkarıp verdim.
&&&
Üniversitenin önünde, Cüneyt Ağabeyin arabasından indim, üst geçitten yolun diğer tarafına geçip, servise bıraktığım arabamı almak için hızlı hızlı yürüyorum, saat beş, hava kararmak üzere…
Biri seslendi arkamdan; " Ağbiii…”
Döndüm, koltuğunun altında taşıdığı kitapları görünce, öğrenci olduğunu tahmin ettiğim, yirmili yaşlarını henüz görmemiş… Sarı saçlı, renkli gözlü, temiz yüzlü bir çocuk, mahcup…
Durakta oturduğuna göre belli ki otobüs bekliyor…
"Ağabey, beni dilenci zannetme sakın, inan hiç param yok…”
Elimi cebime attım; otuz lira çıktı…
Bir yeşil yirmilik, bir kırmızı onluk!
&&&
Bankta sinemaya gittiği için ağlayan çocuk geldi gözümün önüne…
Yıllar sonra bir gün, internette dolaşırken; " okulun önünde durakta bekliyordum, hızlı adımlarla yürüyen deri ceketli, sarışın adamı durdurdum, çaresizlikten, utanarak para istedim, çıkardı otuz lira verdi” cümlesini okursam, şaşırmayacağım...