1975 yılıydı. Fenerbahçe'nin başında Brezilyalı futbol 'sihirbazı' Didi vardı. Pele daha küçük yaşlarda yanı 1958 dünya kupasına giderken “Beni Didi'ye teslim edin” demişti. Yani Pele'nin bile bir futbol abidesi olarak gördüğü Didi.
Didi geldiği yıl Fenerbahçe ile şampiyonluğa ulaşmıştı. İkinci senesiydi. Şampiyonlar Ligi'nde Fenerbahçe Portekiz'in Benfica takımı ile eşleşmişti. Lizbon'daki maçta 7-1'lik bir skorla mağlup ayrılmıştı Fenerbahçe.
Bu yenilgi Didi'nin bile sonunu getirdi.
Aradan yıllar geçti. Fenerbahçe Avrupa kupalarında Fransa'nın Bordeaux takımı ile eşleşti.
Herkes güçlü Fransız takımı karşısında Fenerbahçe'nin hiç şansı olmadığını söylüyordu.
Ama o söylentilerde boşa çıktı. Fenerbahçe Fransa'daki maçı tam 3-2 kazandı. Teknik direktör İsmail Kartal'da o takımın bir oyuncusuydu. Rahmetli Selçuk Yula Fenerbahçe'yi attığı gollerle adeta uçurmuştu.
Yıllar yılları kovalarken Fenerbahçe'nin Avrupa kupalarında başarılı günler geçirdiğini de eklemek lazım.
Fenerbahçe'nin bu başarılarının ardından 2000 yılında Galatasaray'ın kazandığı Avrupa kupası Türk futbolu için bir dönüm noktası olmuştur.
Neyse konumuz Galatasaray değil Fenerbahçe.
Fenerbahçe kuralar çekildiği zaman birçok kişiye St. Gılloıse'u sorduğum zaman hep aynı yanıtı almıştım.
“Çok çabuk bir takım. Atletikler. Kendi sahalarında 18 maç kaybetmediler. Fenerbahçe hüsrana uğrayabilir.”
Burada İsmail Kartal devreye girdi. Oyuna Dzeko ile başlamadı. Çünkü Batshuayi Belçikalıydı ve Avrupa Uluslar kupasını kovalıyordu. Yani hedefi milli takımdı. O oynamalıydı. Defansta da bir Hollanda kırmasına ihtiyaç vardı. Ferdi olmadı mı Jayden Oosterwolde olmalıydı.
Kartal'ın yaptığı takım iş gördü.
O Fenerbahçe'ye hüsrana uğratır denen takım ortadan kayboldu. Yani İsmail Kartal'ın planları tuttu.
Türkiye Avrupa klasmanın da çok önemli puan aldı.
Şimdi İstanbul'daki rövanş bizim için çok önemli Fenerbahçe'nin kazanması en içten dileğimiz.
Hoşça kalın…
