Doğduğumuz ilk günden itibaren yaşamanın beraberinde getirmiş olduğu birçok acıyı deneyimliyoruz. Acıyla aramızda kurduğumuz ilişki yaşamımızı nasıl şekillendirdiğimizi, çevremizdeki insanlarla durumlarla ve duygularla nasıl bir mesafe oluşturduğumuzu da belirliyor. Tüm bu ilişki ağı, ortasında birçok kaygıyı barındırıyor ve kendimizi bu kaygının sonucunda zihnimizde çözümler üretmeye çalışırken buluyoruz. Bu kaygılar bazen okul hayatımıza bazen iş ilişkilerimizde bazı zamanlarda da ailemize ve romantik ilişkilerimize yönelik olarak ortaya çıkıyor.
Kaygı denilince genel itibariyle bir şeyi yapmak, gerçekleştirmek üzerine olan şeyleri düşünüyoruz. Ancak sadece eylemlerimiz değil içimizde yaşadığımız duygularımız da kaygının ortaya çıkmasına etki ediyorlar. Bazen utançlarımız, üzüntülerimiz ve öfkelerimizi yaşayamamak bizleri içinden çıkılmaz bir durumun ortasında bırakabiliyor. Bu durumu da kaygı olarak adlandırıyoruz. İçinde bulunduğumuz toplumun bizleri geçersiz kılması, bu geçersiz kılınmaya ek olarak sahip olduğumuz kişisel beceri eksiklikleri bu düğümü çözmek adına ihtiyaç duyduğumuz başlangıcı bulamamamıza sebep olabiliyor. Nasıl yemek yapacağımızı, işimizi nasıl sonuçlandıracağımızı ve nasıl araba kullanacağımızı öğrenirken hangi duygunun bize nasıl bir mesajı olduğunu ve neden var olduklarını öğrenmeden hayatı yaşamaya çalışmak gerçek bir zorlanmayı beraberinde getiriyor. Duyarlılıklarımız eyleme dökülemediği sürece karamsarlığı doğuruyor ve bir süre sonra katılaşan bir ruh haliyle hayatı yaşamaya çalışıyoruz. Ne yapmak gerektiğini yani gelecek adımımızı düşünürken kaçırdığımız şimdiki zaman; gerçekliğimizi, benliğimizi ve duygularımızı barındırıyor.
Bu aşamada en önemli aksiyon şimdiki beni görebilmek ve bu benin oluşumunu sağlayan gerçekliklerimizi anlamlandırabilmektir. Böylece kendi gerçekliğimizi yani; elimizdeki imkanlarımız, varoluşumuz ve duygularımızla daha sağlıklı bir ilişki kurup kendimizi daha iyi anlayabilir ve kendimize anlayışlı olabiliriz, başka bir deyişle şefkat gösterebiliriz. Kaygılarımız bizim için bir düğüm ve bu düğümü çözmenin yolu ise aklımıza ilk gelen çözüm yöntemlerinin dışına çıkıp düğümü oluşturan parçaları görebilmekten geçiyor. Sahip olduğumuz davranışlarımızı, duygularımızı ve düşüncelerimizi, yani kendimizi.