Okunan basın bildirisine iki dakika kulak misafiri olup, belediyeye yöneldim. Ekmeğiyle oynanan insanların dertlerine ilgisizliğimi sorgulayarak. Bina girişinde dışarıyı gözleyen çalışanların, her an kendi başlarına gelebilecek bir filmi izleyen ifadelerini pas geçerek. Belediyenin dışı işten atılanları yakarken, içi siyaset yapanları yakıyor.
1984 yılının Eylül’ünde Beko’dan komünist suçlamasıyla işten atılmış ağabeyleri olarak, ruh hallerini en iyi anlayanlardanım. Hukuk fakültesi öğrencisi olmama, bölge çalışma müdürlüğü ve sıkıyönetim komutanlığınca haklı bulunmama, iş hukuku kürsü başkanı Azizcan Tuncay’ın davamı üstlenmesine rağmen bir yıl sonra kıdem tazminatımı ancak alabilmiştim. Mahkeme kararıyla, icra yoluyla. Genel basında haber olmama rağmen.
Moral bozmuş olduğumun farkındayım. Maalesef yasaların ve toplumun yaklaşımı sınırlı. Dünyalar başıma yıkılırken, insanların duyarsızlığına kahrolmuştum. Beko çalışanlarının aralarında topladıkları yüklüce bir parayı ağlayarak kabul etmiştim. İşe göre eleman değil, adama göre iş bulunan zihniyetin temsilcisi olarak düşünülen belediyeden çıkarmalara Silivri Halkının ilgisizliğini normal karşılamak gerekir. Sendikanız da dâhil, yanınızda gözükenler her geçen gün azalacaktır. Hazırlıklı olun.
2009 faaliyet raporunun görüşülüp, oylanacağı meclis yoğun katılımla gerçekleşti. Başkan Işıkları’ın konuşma tarzındaki şifreleri çözmeye başladım. Güzel bir ses tonuyla, seçtiği kelimelerle, anlaşılabilir cümleler koruyor. Uzun süren açıklamalar muhatabını ve dinleyenleri, nezaketen de olsa ilgili tutuyor. Bazen esastan uzaklaştığı, hatta unuttuğu anda bile şimdilik çabuk toparlıyor. Karşısındakini sakinleştiren, uyuşturan üslubunu takdir etmemek elde değil. Tek sakıncası var: Bu tarz, tembel öğrenciler üretir.
Eski Beyaz Saray yerinin balıkçı lokantaları yapılması konusunda söz alan Saffet Sert çok hazırlıklıydı. Kırıcı olmadan da yapıcı olabilmenin en güzel örneğini verdi. Kutluyor ve takdir ediyorum. Her ne kadar oyçokluğuyla geçmiş bir karar olsa da benim kadar, Işıkları da düşündürebildiğine eminim. “Haklısınız” diyebilen başkan, tüm salonda oylama yapabilse daha iyi bir kanaat sahibi olabilirdi. Belediye başkanlığı yapmasına rağmen bu güne kadar donuk ve tutuk bir görüntü sergileyen Sert; fırsatını bulduğunda veya fırsat verildiğinde kabiliyetini ve ikna etme yeteneğini fazlasıyla sergileyebilecek.
Faaliyet raporunun görüşülmesine geçildiğinde her sene yapılan tekrarlandı. Başkan makamını vekile bıraktı, söz istedi. Geçen seferden ağzı yanan vekil, bu sefer temkinliydi. Umuç’u sakinleştirmek için Karakaş’a seslenmesi ilgi çekti. En yaşlı üyenin vekilliğinde ısrarın bir mecburiyet olmadığını düşünüyorum. Meclis açıldı, üzerinden de bir yıl geçti… Sevil Dalgıç’ın vekilliğini ve yönetimini arar oldum.
Saffet Sert’le başlayan yapıcılık, Işıklar’ın kürsüdeki konuşmasıyla devam etti. Basın toplantısındaki teferruat ve hayalcilik, mecliste ayakları yere basar şekline dönüşmüştü. Abartmayan, suçlamayan bir konuşmaydı. Belki de bu nedenle CHP grubunca alkışlandı. Normal karşılandı. Bu alkışa karşılık Karakaş’ın alkışlarla kürsüye uğurlanması anormaldi. Ak Parti grubu sözcülerinin neler söyleyeceğini önceden bilmenin heyecanına mı kapıldılar, yoksa yeni ilçe başkanlarına sahip çıkmanın görüntüsünü mü sergilemek istediler? Kedi – ciğer – kelepçe yüklü konuşmayı ayakta alkışlamak anormalliğin üstüne tüy dikti. Meclisteki görüşmelerde alkışın gözden geçirilmesi gerekiyor. Alkış gazı, gaz hırçınlığı beraberinde getiriyor. Olan Silivri’ye oluyor.
Karakaş’ın akıcı ve alaycı üslubu ilgiyi yoğunlaştırdı. Salon dışındaki başkan yardımcıları ve belediye yöneticileri içeri akın ettiler. Karakaş seçimlerde kullandığı aynı üslubun fayda sağlamadığını unutmuş gözüküyor. Sürekli tekrarladığı kelepçe muhabbeti kabak tadı verdi, yakışmadı. “Kırk defa söylersem belki olur” yaklaşımı çok çirkin. Işıklar efendiliğini muhafaza etti, “gökten kemik yağmaz” karşılığını vermedi. İki yüz liraya alınabilecek lastiği, dört yüz liraya alındığının belgelendiği hissi çok çarpıcı gelse de; yüz seksen bin liraya yapılacak şelalenin, beş yüz yirmi bin liraya mal edilmiş olduğu tokat gibi yankılandı. Dinleyenlerin aklında rakamı büyük suçlama kaldı. Küçük olan PUS’un yazdığı gibiyse; geçen dönem başlatılan teamülün, bu dönem de devam ettiği ortaya çıktı.
Karakaş konuşmasına başlarken hangi sıfatla söz aldığını düşündüm. Grup başkanı, grup sözcüsü, ilçe başkanı olarak sorgularken; bitiminde belediye başkan adayı olarak konuştuğuna emin oldum. Bu kadar erken başlattığı bir yarışa nefesi yetecek mi? Hep beraber izleyeceğiz, göreceğiz.
Karşılıklı yapılan hararetli konuşmalar ve bol alkışlarla biten meclisin ardından; Karakaş ve eski CHP ilçe başkanının sarmaş dolaş çıkışları “söylediklerim seninle ilgili değil” görüntüsü verdi.
CHP muhalefetteki olgunluğunu, iktidarda da sürdürülebilirken; Ak Parti iktidardaki yapıcı tavrını muhalefete geçince terk etmiş gözüküyor. İşin garibi bundan karlı çıkacağını sanıyor.!
Yazımı Işıklar’ın sorusuyla bitiriyorum. Şelalenin önünde resim çektirenler kim?
Kedisiz, ciğersiz, kelepçesiz, alkışsız kalın; Silivri’siz kalmayın.