24 Temmuz, Pazar günü Milliyet Gazetesi'nin Arkeoloji ekinde bir makale yayınlandı. Bu yazıda; M.Ö. öncesine ait arkeolojik bir kazıda elde edilen yazıtta ki metinlerin tercüme edilerek insanoğlunun yazıyı bulduktan sonra neredeyse her döneminde “anlaşma” yapmış. Bu illa ki savaş olmak zorunda değil. Hemen hemen her konuda metinler var.
Daha önce de M.Ö. öncesine ait Babil yazıtlarında da yaşam, yemek, kültür hatta ev teknik şartnamesi vb gibi konularda da metinler bulunmuştu devam edelim.
Arkeoloji “arke” (eski) ve “logos” (yöntem, bilim) kelimelerinin birleşimi ile oluşmuştur. Türkçeleştirilmiş hali kısaca “eskinin bilimi”dir.
Arkeoloji eski kültür ve medeniyetleri; günümüze ulaşabilmiş kalıntılarını sosyoloji, coğrafya, tarih, edebiyat, etnoloji gibi birçok bilimden yararlanarak inceleyip yeniden kurmaya çalışan bilim dalıdır diyebiliriz. “Eski” olarak ifade ettiğimiz bu geçmişin çoğunluğunun toprak altında kaldığını ve bunları çıkarabilmek için kazı yapılması gerektiğini ve bu kazının da arkeolojinin temeli olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Teos Antik Kenti'nde de bilim temelli kazı çalışmalarında oldukça ilginç bir keşif yapılmıştır. Teos'ta 95 cm yüksekliğinde bir mermer stele yazılmış 58 satırdan oluşan bir yazıt bulunmuştur. Antik kentte birbirinden değerli, geçmişi bize anlatan birçok keşif yapıldıysa da 2.200 yıllık söz konusu yazıtı önemli kılan, bu yazıtın Anadolu'daki en kapsamlı “kira sözleşmesi” olmasıdır.
Yazıttaki bilgilere göre içerisinde yapılar, köleler, kutsal sunak bulunan bir arazi olasılıkla vasiyetname yoluyla Teoslu bir vatandaş olan Dionysas adında bir hayırsever tarafından “neos”lara bağışlanmıştır.
Sözleşmeden kentin gymnasion'unda eğitim gören 20–30 yaşları arasındaki neos'ların düzenli gelir sahibi olmaları için kendilerine miras yoluyla kalan bir araziyi kiraya verdikleri anlaşılıyor. Arazi açık artırma usulü ile kiraya veriliyor.
Bazı kişiler araziye talip oluyor ve sonrasında kimin kiralayacağına karar veriliyor. Kiralayanın ismi de yazıtta açıkça belirtiliyor.
Sözleşmede çok sayıda şart bulunmakta olup bunlar oldukça detaylıdır. Öncelikle kiracının bu şartları yerine getirmesi için bir kefil gerekiyor.
Bu anlaşmanın yürürlüğe girmesi için altı şahit isteniyor. Bu altı şahidin üçü kentin baş yöneticilerinden oluşuyor. Bunun dışında neos'lar sözleşmede “kutsal” olarak nitelendirilen bu araziyi yılda üç gün kullanmak istediklerini de belirtmişler.
O dönemde de arazilerden devlet tarafından vergi alınıyordu ancak arazi “kutsal” olarak nitelendirildiği için vergiden muaf tutulmuş.
Yazıtın neredeyse yarısı ceza formülleriyle donatılmıştır. Kiracının arazinin yıllık bakımını yapmaması, binaları bakımsız bırakması durumunda ceza ödeyeceği sözleşmede detaylı olarak anlatılmıştır.
Ayrıca neos'lar, her yıl araziyi denetleyeceklerini, arazinin verimliliğinin kesinlikle azalmaması gerektiğini de sözleşmeye yazmışlardır.
Kiracı sözleşmede belirtilen koşulları yerine getirdiği sürece zaman kısıtlaması olmaksızın araziyi işletme hakkına sahip olmaktadır.
İki terim
İki terim Metinde ayrıca şimdiye dek belgelenmemiş iki hukuki terim geçmektedir: Bunlardan “atmenon” yıllık kira bedelini (150 drakhme), “epheurethen” ise arazinin kiralanması esnasında açık artırmada elde edilen ihale bedelini (450 drakhme) ifade ediyor. Teos'taki bu harika keşif o dönemin hukuk anlayışı ile ilgili bize bilgiler veriyor. Bölgede bulunan yaklaşık 400 yazıt daha var. Bu yazıtlar hukuk dışında Helenistik dönem'de ki sosyal hayatın anlaşılması açısından oldukça değerli.
***
İnsan ister istemez şunu da düşünmeden edemiyor; binlerce yıl öncesinde yazılmış metinlere baktığımızda insanoğlu yaratıldığı dönem den bugüne akıl, fikir ve idrak sahibi bir akıllı varlık olarak yaratılmış ki evrim geçirmemiş…
Bu kanıya nereden varıyoruz, çünkü gündem hep aynı.. Binlerce yıl geçmesine rağmen halâ kira kontratları hakkında konuşuyoruz...
***
Malumunuz ülkemizde, özellikle büyükşehirlerde son 1 yıldır kira rakamlarında ciddi artışlar söz konusu devam edelim.
Kiralık ve satılık konut
fiyatları nasıl düşecek?
Sabah Gazetesi köşe yazarı Dilek Güngör'ün geçen hafta ki yazısında kira fiyatlarındaki yükselişi kaleme aldı. Yazıda "Kira artışları artık hem toplumsal hem de üretim krizine yol açacak kadar büyük bir mesele haline geldi. İşin sosyolojik boyutu da cabası" ifadelerini kullanarak başladı ve bunların göstergelerinin yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladığını aktardı.
Büyükşehirlerde yüksek kira artışları sebebiyle çalışanların ya işi bırakıp başka şehirlere göç etmeye başlıyor ya da şehrin ücra yerlerine taşınmak durumunda kaldıklarını belirten Dilek Güngör, "Türkiye'de en çok konut araması yapılan ilk 5 ilçe Beylikdüzü, Şahinbey, Keçiören, Mamak ve Sincan" dedi.
Türkiye'de en çok konut araması yapılan ilk 5 ilçeyle ilgili konuşan Dilek Güngör, "Ankara ve İstanbul'un bu bölgeleri diğer semtlere göre bir nebze daha ucuz" dedi. Hükümetin kira yükselişlerine geçici de olsa sınırlama getirdiğine dikkat çeken Güngör, bunu uygulayanların çok olmadığına özelikle büyük kentlerde yüzde 25'lik sınırın sembolik kaldığını ifade etti.
“Yüksek kira bedeli ev sahibine tatlı geliyor. Gerekirse, 1 Temmuz 2023'e kadar evini boş tutmaya razı olan bir kesim var" ifadelerini kullanan Güngör, ya da ev sahiplerini tahliye baskısıyla istediği zammı zorla almaya çalıştığını belirtti. Güngör, konuyla ilgili olarak "Fahiş kira zammı yapınca bu kez de kiracı, kirayı ödeyemiyor, evdeki eşyalara zarar veriyor. Velhasıl, iki taraf açısından da iş çığırından çıkmış vaziyette" açıklamasında bulundu ve çözüm önerisini paylaştı.
Yüksek kira artışlarına ilişkin çözümüyle ilgili "Konut edinme toplumun büyük kesimi için imkânsız hale geldiğine göre, ivedilikle sosyal konut projelerini devreye almak gerekiyor" şeklinde konuşan Güngör, toplumsal problemlerin önüne geçilmek isteniyorsa, devletin konut sorununun çözümünde öncü rolü üstlenmesinin şart olduğunun altını çizdi.
Devletin merkez alanlardaki konut alanlarını dönüştürebileceğini dile getiren Güngör, Hazine arazilerinin yüksek fiyattan lüks konut inşa edilecek müteahhitlere satılması yerine sosyal konut projelerine ayrılabileceğini belirtti.
Güngör, "Belli büyüklükte konut üreten inşaat firmasına konutun belli bir bölümünü dar ve orta gelirliye ayırmasını zorunlu tutabilir. Birden fazla konutu olanlara daha farklı bir vergi sistemi uygulayabilir" dedi. Daha da önemlisinin bir an önce kiralık sosyal konut politikalarının devreye sokulması olduğuna dikkat çekerek "Türkiye'de de kiralık sosyal konutlarla kişilere makul bedeller karşılığında uzun süre kalabilecekleri evler sunulabilir" açıklamasında bulunan Güngör, bu şekilde konuttaki balonun patlayacağına, hem satılık hem de kiralık konut fiyatlarının düşeceğine vurgu yaptı.
***
Her zaman ifade ediyoruz; sektör üretim yapamadığı için arz sayısının kısıtlı olması fiyatları artırmaktadır. Çünkü arz talep dengesi yok.
İyi haftalar...