Tek lokum, bol akide şekeri… Yokluktu demek o zamanlar, annem mevlitten gelirken çantasından bir tane çıkardı o düdüklerden (külah)…Lokumu kim yiyecek kavgası yapar mıydık?
Yapılırdı herhalde… Akide şekeri sevmem ben…
Kuşlokumu severdim, iğde severdim… Leblebi tozu ve insanların üzerine pofkurmayı severdim…
Nicedir iğde yemiyorum… Şimdi iğde ağaçlarının altına konmuş banklarda oturup, gözlerim mavilikte, gözlerim denizde, gözlerim martılarda tembellik etmeyi seviyorum…
Cunda’da; sahilde, balık lokantalarından otellere giderken sol tarafta iki katlı, panjurları kapalı, sanki terk edilmiş bir evin önünde öyle bir bank, bankta bacak bacak üzerine atıp gülümsediğim bir de fotoğrafım var…
Arasam, çekmecelerin altını üstüne getirsem bulabilir miyim acaba?
Adam sende kim uğraşacak gece vakti.
Gazeteye yollardım, onlar da yazının üzerine basarlardı fotoğrafı, "vay be” derdin "adama bak, iğde ağacının altındaki bankta fotoğraf çektirmiş! Önü deniz…”
Cunda hatırası…-
Geçen hafta Antalya’daydım… Uçakla gittim… Ne korku ne bir şey… Helal olsun bana tedirginlik bile yok...(!)
Daha tayyareye bindim arkamdaki kravatlı, takım elbiseli beyzade arıza çıkarttı.
" Kucağımda oturuyorsunuz beyefendi!”
Koltuk bozukmuş!
Ön koltuğa kafamı dayadım öyle uçtum! Bir süre… Yan koltukta oturan adam halime acıdı ön tarafa arkadaşının yanına ben de onun yerine geçtim… Cam kenarında esmer, toplu bir arkadaş oturuyor…
Gülümseyince; " geçen hafta Çin’deydim” dedi…
" Çin’de mi?”
" Evet Çin’de…”
Candan, güleç, samimi bir herif, sırtına vurup "ne yaptın lan Çin’de” diyesim geldi…
Arkadaş, ya makine, ya inşaat mühendisi, altı ay kalmış oralarda… Gram beğenmemiş, "yemekler iğrenç, adamlar tembel” diyor…
Eskiden kızlar hostes olmak isterdi şimdi de istiyorlar mı acaba?
Sanmam!
Mini etekli, uzun bacaklı caaanım esmer, göz göre göre poğaça, gazoz sattı ya tayyarenin koridorunda, hem de arabayla!
Ah eski durumum olacaktı…(!)
Ayağa kalkar " tüm gazozları ve poğaçaları alıyorum, sen çalışma, bundan sonra ben sana bakarım!” derdim! Hostes kızın gözleri dolar, ite ite dolaştırdığı arabayı bir kenara bırakır, koşa koşa boynuma atlardı… Fonda çalan müziğin sesini pilot hasetle açardı, Deep Purple- Lalena
Alkış, ıslıklar, kıyamet!
Esmerin ayakkabıları kırmızıydı… Lacivert etek, ceketin altına nasıl yakışmış o pabuçlar…
Hostes Trakyalıydı!
Kırmızı olsun, iki lira pahalı olsun...