Ali Gülcü

KIŞ GÜNÜ

Domates soslu makarnanın yanına havuç suyu isteyeceğim tuttu, önlüklü, atkuyruklu genç kız bir dakika geçmeden geri geldi, mahcup; " havuç kalmamış."
" E yan tarafta manav var!"
Sesini alçalttı kızcağız;
" Manavla konuşmuyoruz da..."
" Ben alıp geleyim?"
Cevap vermeden, duruşundan, cakasından patron olduğunu düşündüğüm kel adamın yanına gitti, ellerini öne bağladı, dünyanın en zor! sorusunu dillendirdi, cevabı duydu, kulağıma eğilip tekrar etti;
" Kesinlikle olmazmış!"
" Tamam" dedim gülümsedim...

Acaba neden konuşmuyorlar diye düşünecektim, makarnanın parasını ödeyip çıktım dükkandan, sahilde yürüdüm bir süre, nasıl soğuk!
Karabataklar, martılar, isimlerini neredeyse ezbere bildiğim tekneler, Hikmet ağabey geldi aklıma yine, geçmişe döndüm, Hikmet ağabeyi uyandırdım, giyinmesi için bekledim,titreyerek geldi yine, balıkçılar kahvesindeki o koca sobanın yanına oturduk; "geceleri üşümüyor musun ağabey?" diye sordum, gülerek "hayır" dedi, devasa kavurmalı kaşarlı tostlar söyledik, su bardağında çaylarla götürdük tostları, ısınınca yüzümüzün rengi değişti yahu, karnımız doyunca ince bellilere ekledik uçluları duman duman...Öldü Hikmet ağabey sonra, üşümüyordu ama, gömdüm Hikmet ağabeyi, kimse görmesin diye arabada ağladım...
Motosikletli çılgın bir adam geçti yanımdan, el salladı, bağırdım ardından, duymadı; "Jumbooo"

Donmak üzere olan kestaneci bir kese kağıdı kestaneyi tutuşturdu elime, kışa inat sanki aylardan ağustosmuş gibi oturdum banklardan birine, bacak bacak üzerine attım, kim sorarsa üşümüyordum, kar başladı, sakin, acelesiz amaçsız, gökyüzü gri, deniz gri, çenelerim birbirine vurmaya başlayınca başka bir şehirde kitapçıda aldım soluğu, tanıdık duygularla dolaştım rafların arasında, kitap seçen insanların dünya ile işim yok şekerim, tavırlarını izledim, nedense pazara gitmek düştü aklıma...(!)

Yeni bir turşucu tezgah açar olmuş, kocaman mavi bidonlarda ne ararsan var, bütün bütün caanım lahanalar, tattım azıcık, kütür kütür mübarekler, hemen sofrayı düzdüm; kuru fasulye, pilav...
Evde yapmayı deniyoruz ama tutturamıyoruz turşunun ayarını, denk düştüğünde Trakya'nın köylerinden alıyorum turşuyu, Keşan ile Enez arasında Kılıçköy'de kalın kaşlı teyze, bir turşu yapıyor...
Hava kötü, balık az, tirsi balığının üzerine çinakop yazıp on liradan alfabeyi bilmeyene okutuyorlar, ne yapsın vatandaş?
Hamsi on beş, istavrit yirmi!
Peynir tenekesinin içine kırdıkları limon sandıkları ile ısınmaya çalışan pazarcılardan birinin kardeşi çocukluk arkadaşım, soruyorum;
"Atunu! (H harfi bende) bırakacakmış, Yunanistan'dan sevgili yapmış, atun şarkıcıymış..."
Selam söylüyorum gülerek, " görürsem söylerim" diyor.
İki kilo havuç alıyor, düşünüyorum;
Manavla neden konuşmuyorlar acaba?

YORUM YAP