İlçemizde son aylarda siyaset artık ne kadar sıkıcı bir hale geldiyse cidden bilgisayarın başına oturup köşe yazacak motivasyonu kendimde bulamıyorum, motivasyonu bulsam yazacak konu bulamıyorum! İlçemiz siyasetinde hâlihazırda konuşulan pek bir şey yok. 1-2 konu var gibi gözükse de aslında bunlar da içi boş, yapay, suni ve samimiyetsiz siyasete örnek teşkil edecek derece de sığ konular olduğu için hiç girmeyeyim, size biraz havadan sudan bahsedeyim dedim : ) Normalde benim köşemde görmeye alışmadığınız derecede az gerginlik ve sivrilik içeren bir yazının ortaya çıkmasına sizin kadar emin olun ben de şaşırdım! Keyifli okumalar…
Normalde kendimi bir yaz insanı olarak tanımlasam da kış aylarının da kendine has mistik bir atmosferinin, tatlı, samimi bir yönünün olduğunu da yadsınamaz bir gerçek olarak değerlendirmişimdir kafamda hep. Geçtiğimiz günlerde yaşadığımız kuvvetli fırtına ve ardından bitmek tükenmek bilmeyen yağmurlu hava bu kışın çetin geçeceğinin sinyalini gerçekçi bir şekilde verdi çoktan… Olumsuzluklar bir yana dursun, kış mevsiminin de kendine özgü pek çok olumlu yanı var aslında.
Hava…
Bana sorarsanız bu mevsimin şahsına münhasır bir havası, büyüsü olduğu ve insanı yalınlaştırdığı bir gerçek. Bir kere en olumlu yönlerinden biri 30'lu dereceli günleri geride bırakmak diyebilirim. Havada iğrenç bir nemin olmaması, güneşin insanı bunaltmaması. Yağmurda kitap okumak ve uyumak, rüzgârın sesi, lapa lapa kar yağması, arkadaşlarla yapılan kardan adamlar ve kartopu savaşları, öğrenci ve öğretmenleri en mutlu eden şeylerden birini de es geçmeyelim; kar tatili!
Ulaşım…
Özellikle toplu taşımada ve diğer ortak kullanım alanlarında insanların terden leş gibi kokmaması az buz şey değil mesela! Gündüz gezentilerinin birden ortadan yok olması da güzel bir ayrıntı. Hava soğuk olduğunda toplu taşımaya sırf gezmeye tozmaya binen kitle evde kalınca işine gücüne, okuluna gidenler kırk yılın başı bir rahat yüzü görüyorlar. Metrobüs, otobüs daha “katlanılabilir” bir kıvama geliyor. Ne o gezentiler, çok mu üşüdünüz? Vah vah… Meğerse millet sırf gezmek için kullanıyormuş bu mereti. Ben İstanbul'da yaşadığım öğrencilik yıllarımda sakata çıktım sayenizde, dizlerim çürüdü valla. Toplu taşımada güneşin vurduğu tarafı hesaplamak zorunda kalarak oturmanın yarattığı stresi yaşamama mevzusunu da ilave edelim buraya… Bakın küçük şeylerle nasıl da mutlu olabiliyor insan :)
Böcekler…
Başta sivrisineklerin telef olması ve böceklerin çoğunun yuvalarına defolup gitmesinden bahsetmezsek olmaz. Bilhassa geçen yaz eksik ilaçlamalar sebebiyle ceremesini çok çektiğimiz bir konuydu bu.
Yeme-içme…
Daha çok çay, başta ıhlamur olmak üzere envai çeşit bitki çayları, filtre kahve, tarçınlı salep, sıcak çikolata, enfes çorba çeşitleri ve sıcak şarap keyfi de çabası… Mis gibi kızarmış iri kıyım kestanelerin leziz tadı, kavrulmuş kuru yemişler, gece geç saatlerde eve dönmeden son durak niyetine salaş mekânlarda yapılan köfte ekmek, sucuk ekmek ve kokoreç kaçamaklarının soğukta daha lezzetli geldiği gerçeği…
Giyim-kuşam…
İster inanın kış mevsimi güzel giyinebilme fırsatı açısından insana benzersiz fırsatlar sunmaktadır! Boyunuzu uzun gösteren botlar, hem sizi sıcak tutan hem de fazla kilolarınızı cefakârca saklayan kazaklar, sweatshirt tarzı kat kat kıyafetler, hepsi birer nimet! Siyah birer pantolon ve siyah bir çift rahat ayakkabı da buldunuz mu bunlar dolabınızın joker parçaları haline gelir, neyle isterseniz kombinleyebilirsiniz. “Joker parçalarla işim olmaz, ben ortaya bir tarz koymak istiyorum” diyenler için kış yine benzersiz fırsatlar sunan bir mevsim. Sıkı giyinme ihtiyacı dolayısıyla kullanabileceğiniz aksesuar sayısı da arttıkça artar. Renk, renk montlar, tam ve yarım parmaklı eldivenler, atkılar, bufflar, bereler bu mevsimde gün yüzüne çıkıyor ne de olsa! Özellikle erkekler için başka bir önemli avantaj ise cep sayısındaki artıştır. Yazın giydiğiniz şeylere sığdırmakta zorlandığınız, cüzdan, telefon, anahtar, kulaklık, sigara, çakmak gibi şeyleri üzerinizde rahat rahat taşıyabilme lüksüne kış mevsiminde kavuşursunuz. Ayrıca sadece evde giyilmesi gereken depresyon hırkasının gün yüzüne çıkması için bulunmaz bir fırsattır soğuk kış günleri…
En iyisini sona bıraktım!
Daha çok film, daha çok dizi, daha çok kitap… Bunlar iyi hoş ancak en güzelini sona sakladım; herkesin evinde ya da işinde olduğunu bilmek! Yazın siz mesaiyi bitirmeye çalışırken bir arkadaşınızın pat diye Bodrum'da yer bildirimi yapması gibi nakavt edici darbeler kış mevsiminde pek bulunmamaktadır. Kimse yıllık iznini kışın kullanarak heba etmek istemez neticede! İzlenen filmden, diziden, okunan kitaptan, oynanan oyundan kısaca insanın evinde, odasında yaptığı her şeyden daha fazla keyif alma fikrini yabana atmayın… Yazın dışarda güneş varken evde film izlediğinizde oluşan ve içten içi sizi kemiren "aslında dışarda olmalıyım" hissi kışın olmaz ve gönül rahatlığıyla, keyif ala ala odanızda aktivitelerinizi gerçekleştirilebilirsiniz.
Bunlara ek olarak şömine sesi, sakinlik ve dinginlik, sabah uyanıp sıcak yorgana sarılarak telefonla oynamak, sonunda sıcak bir yere varacağını biliyorsan, üşümek, üşüyerek yürümek, çıkmayacağını bile bile milli piyango almak, yılbaşı hediye çekilişinin verdiği minik heyecan, yılbaşı süslemeleri ile fotoğraf çekilmek, dizilerin yılbaşı özel bölümlerini izlemek, yılbaşında aileyle, arkadaşlarla bir araya gelip geçirilen keyifli vakitler, 1 Ocak'ın tatil olması da kışın diğer güzel yanları olarak listeye dâhil edilebilir…