Cuma günkü Mecliste, siyasi şovlarını yaparak Volkan Yılmaz'ı 3 Milyarlık bütçe başarısını boş koltuklara savunmak, anlatmak durumuna sokan CHP'liler, yakaladıkları politik süksenin ateşini harlamak için olayın sıcağı sıcağına Pazartesi günü basın toplantısı düzenlediler.
Bence hiç ‘kaçtıkları' gibi yorumlanamaz mecliste oluşan durum, ama oldu da öyle yorumlayan olduysa ya basın toplantısı mizanseni ve içerik hazırlığı “Kaçmadık aslanlar gibi buradayız” diye karşıladı gelenleri. Bir gövde gösterisi ile çıktılar medyanın karşısına.
Nasıl uğurladıkları kısmı için sabrınızı rica edeceğim… (Nezaketen değil siyaseten kastım. Yoksa Berker Esen'in asansör kapısına kadar uğurlama merasiminin hakkınıı sonuna kadar teslim edip, inceliğini tebrik ederim tabi ki...)
Muhalefetin mecliste ortaya koyduğu; radikal ve güçlü bir hamleydi bence. Ama çıtayı o kadar yükseltmişken Pazartesi 4,5 yıldır ısıtılıp ısıtılıp önümüze konan aynı siyasi argümanlar pek tat vermedi doğrusu. Menüde supriz yoktu, yemek bayattı, servis eh işte!
Seçim vaatlerinden video kesitleri sunan muhalefet, Volkan Yılmaz'ın siyasi romantik, ayakları yere sağlam basmayan, ilçe gerçeklerinden uzak bir adaydan, nasıl gerçekçi, iş bitirici, sahip olduğu şartları ve geleceği doğru okuyan bir belediye başkanına kısa sürede evrildiğini ispat etti.
Mecliste şovu (görsel ve niteliksel) yapan meclis üyelerinin, büyük ölçüde Melih Yıldız'ın, toplantıda partide ortaya konan muhalefet eylemin fikri takibinde ikinci plana itildiği görüntüsü, İlçe Başkanını parlatmadığı gibi, iktidara asıl baş kaldıranları pasif konuma döndürdü.
Yani muhalefetin Yılmaz'a karşı yaktığı kıvılcım, yine kendi elleriyle, iktidar yangınına dönüşemeden söndürüldü.
“İnsanın kendine yaptığı kötülüğü, dünya bir araya gelse ona yapamaz!” sözünün doğrulduğunu Volkan Yılmaz'ın başrolünden sonra muhalefet de kendi açısından sergiledi. Tebrik ederim, başarı konusunda bir birlerine en çok yaklaştıkları konu, son dönem bu olmakla beraber, hiç birine bir kazanç sağlamıyor, aksine kaybettiriyor.
Önümüzdeki süreçte kazanmak üzerine bir yarışı, Silivri kamuoyuna borçlu olduklarını düşünerek tutum ve davranışlarında bir iyileştirmeye giderler diye inanmak istiyorum. Ne de olsa siyasetçilerin temel görevleri arasında topluma umut olmak bulunuyor. Kaybetme konusundaki yarışta elenmemeyi, başarı saymak zorunda kalırsak, bu işin sonunda bir Pirus zaferiyle karşı karşıya kalırız geç olmadan farkına varalım.
"Atatürk diktatör müydü?" sorusuna mutlaka onunla ilgili okumalarda denk gelmişsinizdir. Bir kesim bunu tümden inkar ederken, diğerleri de ateşli bir biçimde savunuyor. “Diktatör olmasa bu kadar devrimi yapamazdı” diyen üçüncü bir görüş de var. Dönemin şartları göz önünde bulundurulduğunda bana bu yaklaşım çok daha makul geliyor.
Süheyl Kırkıcı'nın CHP toplantısında bulunduğu “Muhalefet meclis üyesi olarak mecliste eleştiri yapamıyorum. Çekiniyorum. Öneri de yapamaz oldum. Kıymeti bilinmiyor. Her şeye itiraz ediyorlar, susturmaya çalışıyorlar. “Şimdi zamanı değil, rakamlardan konuşun, dışarı çıkın” bu üslup Silivri Belediyesini, şehrin demokratik kültürlüne yakışmıyor” eleştirişi haklı olmakla beraber MHP'li Volkan Yılmaz'ın iktidarı ile ilgili endişelerin seçimden önce çok daha büyük olduğunu, önemli bir kısmının boşa çıktığını söyleyebiliriz.
Volkan Yılmaz'ın Belediye Başkanlığındaki tutumunda pek çok yer için normal sayılabilecek yaklaşım, Silivri'nin bugüne kadar gördüklerine göre evet katı, evet kuralcı, evet pek esnek değil vs. Ancak şuradan da bakalım tutumunu yumuşatarak, kurallarını ve tavrını esneterek Volkan Yılmaz, 4,5 yılda yaptıklarını yapabilir miydi?
Eğri oturup doğru konuşalım; yarısından çoğunu yapamazdı. Onun için şuna karar vermemiz gerek; gönlümüz mü okşansın, işlerimiz mi görülsün!? İkisi bir arada şu an için mümkün görünmüyor. İstemekten vazgeçmeseniz bile makul olanı da düşünün.
Bir yerde okumuştum “Hükümdarın en iyisi, halkından yapamayacağı şeyi istemeyendir…” Vatandaşın en iyisi de bence kendisini yönetenlerden yapamayacağı şeyi istemeyendir!
Siyasi hoşgörü sadece muhalefette mümkün olan bir şey, iktidar için de bunu mümkün kılan toplumsal gelişimdir. Yani bunu bize kimse; şu veya bu parti vermeyecek, bireyler olarak kendimiz inşa edecek, kazanacak, hak edeceğiz.
***
Savaşın değil barışın, ölümün değil yaşamanın, insanlık suçu işleyenlerin değil adaleti, hakkı, hukuku savunanların, çaresizliğin değil, eğitimin, bilimin, ürettiği çözümlerin, refahın hakim olduğu bir dünyada umuduyla İsrail'in akıttığı kanın durması, açtığı yaraların kapanması dileğiyle...
Başta Filistin'de bütün dünyada silahlar sussun...