Kocabaş: Statükoyu değil geleceği inşa etmeliyiz...

Kocabaş: Statükoyu değil geleceği inşa etmeliyiz...

21.01.2017 16:39:59

Hakan Kocabaş, Hürhaber okuyucuları için Anayasa Değişiklik paketi hakkında görüşünü açıkladı. “Biz artık millet olarak; ülkemizi uçuracak bir anlayış içinde olan siyasetçiler isti-yoruz, 1920 ruhunun tekrar geri gelmesini, 15 Temmuz ruhunda kalan birlikteliğin bu ülke var oldukça var olması gerektiğini düşünüyoruz” diyen Kocabaş'a toplumumuzun kanaat önderlerinden biri olarak değerlendirmelerini esirgemediği için teşekkür ediyoruz.

İşadamı Hakan Kocabaş, devlet şekillenmesinin tarihçesinden başlayarak yönetim sistemlerinin ortaya çıkışından itibaren günümüz Anayasa Değişiklik paketine dayandırdığı süreci şu şekilde yorumladı:
Öncelikle zor bir dönemden geçerken, önemli bir karar aşamasında olmanın, milletimizi yorduğunun farkında olunması gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda muğlakta kalan tüm konularında halka çok iyi bir şekilde anlatılmasının gerektiğini de vurgulamak istiyorum.

“SÜRECİN SİYASİ ÇEKİŞME HALİNE GETİRİLMESİNDEN RAHATSIZIM”
Anayasa değişiklik sürecinin de siyasi bir çekişme haline getirilmesinden duyduğum rahatsızlığı ifade etmeyi bir görev telakki ediyorum. Anayasa değişikliğinin bir siyasi görüşe yaslanmadan fayda-zarar analizi yaparak değerlendirilmesi gerektiği, ayrışma saflarına yenileri eklemenin bize bir yarar sağlamayacağı görüşünün etrafında toplanmaya; tüm siyasilerimizi ve konuyla ilgili akil kişileri davet ediyorum. Önümüzde çok da kısa olmayan ama provokasyona açık bir referandum sürecinin olacağı belli. Bu konuda herkesin itidalli davranması geleceğimiz için önem arz ediyor.

“AKTARDIKLARIM ŞAHSİ GÖRÜŞÜM”
Bugün bu açıklamamı da herhangi bir yanlış anlaşılma, yönlendirme veya bir siyasi görüş olarak değil de, tamamen şahsi görüşüm olarak paylaşılmasını rica ediyorum. Bu değerlendirmem Silivri SİAD adına yapılmış bir değerlendirme olarak değil, Silivri SİAD'ın üyelerinden birinin, yani Hakan Kocabaş'ın şahsi görüşleri olarak bakılmasını rica ediyorum. Çünkü doğaldır ki derneğimizin üyeleri arasında anayasaya evet yanında hayır diyenler de olabileceği gayet normaldir.

“EZİLEN HEP MİLLET OLDU”
Bilindiği gibi günümüzdeki devlet şekillenmeleri 1600'lü yılların başında başlıyor. İlk olarak da İngiltere'deki din odaklı vahşetin üstüsinden gelebilmek adına Thomas Hobbes, Leviathan adlı çalışmasıyla birlikte, kargaşa ve karışıklığın önüne güçlü hükümdar ve onun meclisiyle geçilebileceği tezini ortaya atarak mutlak monarşiyi ortaya koyuyordu. Tabii bu yönetime vatandaş tüm gücünü devretmiş oluyordu ki bu da aslında Leviathan canavarını; yani tüm kötülüklerin anasını yaratmak oluyordu. Teolojide geçen bu canavarın, devletle aynı isim altında Hobbes tarafından zikredilmesinin bir tesadüf olmadığını düşünüyorum.
1700'lü yıllarda yeni bir akım Fransız düşünür Montesquie ile birlikte geldi. Mutlak devlet bu sefer üç başlı bir canavar doğurdu ve yasama, yürütme, yargı bir bakıma politik gücü üçe böldü.
Ayrı bağımsız güç, ayrı sorumluluk alanları bu sefer daha kuvvetlinin diğerlerini ezdiği veya güçlerin birbiriyle rekabet ettiği bir sistemi ortaya koydu. Yani aslında ezilen maalesef hep millet oldu.

“DÜZENLER HEP KUVVETLER YARATMAK ÜZERE KURULDU, OLMASI GEREKEN MİLLETE, ZAMANA ÖZGÜ SİSTEM”
Böyle uzun bir girizgâhla sözlerime başlarken, aslında vurgulamak istediğim düzenlerin hep kuvvetliler yaratmak üzere kurulduğunun, birbirinden çok farklı olmadığını vurgulamaktır. Düzeni daha iyi kuracak olgu ise sistemlerin millete özgün, zamana özgün olması gerekliliğidir. Biz Türk Milleti olarak bize özel bir sistemle ve bizim kuracağımız bir sistemle niçin yönetilmeyelim? Hatta yeni sistemin yanına, yeni ekonomik sistemler, yeni üretim sistemleri, yeni bilgi-teknoloji sistemleri niçin yaratmayalım?

“SİSTEM ÜZERİNE KONUŞMANIN YANLIŞLIĞI OLMAZ, ÖNEMLİ OLAN BUNU BİRLİKTE YAPMAK”
Ortada olan bir şey vardır; Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk bu ülkenin rejimini Cumhuriyet olarak belirlemiştir. 1938'e kadar da büyük hamlelerin mimarı olmuştur. Ama ondan sonra ülkemizdeki siyasi çekişmeler üç başlı canavarın ülkemizde de oluştuğunu göstermektedir. “Varlığımız Türk varlığına armağan olsun, olgusu zamanla kaybolarak kısır çekişmeler ülkenin potansiyeline engel olmuştur. O halde sistem üzerinde konuşmanın bir yanlışlığı olamaz. Mühim olan bunu hep birlikte konuşabilmektir. Senelerdir halk olarak tüm partilerimizden Anayasanın değişmesi gerektiği yönünde görüşler alırken, bugün anayasa değişikliğinin yaratıcılarının tüm partiler olması gerekliliği halkımızın hakkıdır esasen.

“KISIR DÜŞÜNCELERLE ÜLKE GELECEĞİMİZ KARARTILMAMALI”
Ülkemizin geleceği için, kısır düşünceler ile ülke geleceği karartılmamalıdır. Gerek Sayın Cumhurbaşkanımızın, gerek Hükümet üyelerimizin ve gerekse Milletvekillerimizin önemli bir sorumluluk bilincinde davrandıklarına ve davranacaklarına inanıyorum. Bu bir rejim değişikliği değil, sistem değişikliği olarak görülmelidir. Ancak bu sistemin ileride aksayabilecek noktaları şimdiden belirlenmeli ve önlem alınmalıdır. Yönetim makamında olanların kötü niyetli olmaları halinde dahi ne gibi önlem mekanizmaları olabileceği ülkemizin ilerideki bekası için de önemlidir ve göz ardı edilemez.

“STATÜKOYU DEĞİL GELECEĞİ İNŞA ETMELİYİZ”
Biz artık millet olarak; ülkemizi uçuracak bir anlayış içinde olan siyasetçiler istiyoruz, 1920 ruhunun tekrar geri gelmesini, 15 Temmuz ruhunda kalan birlikteliğin bu ülke var oldukça var olması gerektiğini düşünüyoruz. Statükoyu değil geleceği inşa etmeliyiz.
Elbette anayasa değişikliği bu kaotik değil de, daha stabil bir ortamda yapılsaydı çok çok daha iyi olurdu düşüncesini de taşımakta olduğumu söylemeden geçemeyeceğim. Ama madem bu meclisimizin gündemindedir, o halde en iyi şekilde sonuçlanması için hepimizin elinden geleni yapması gerekir. (Bu kaygılar parti gözetmeden; çoğu AK Partililerin, CHP'lilerin ve MHP'lilerin de kaygılarıdır.)

“TÜRKİYE'NİN GELECEĞİ BİRLİK VE ÜRETİMDEDİR”
Türkiye'nin geleceği birlik olmaktadır, çok üretmektedir, yeni şeyler üretmektir. Biz saniyede bir metre, 1 kg, bir birim daha fazla nasıl üretebiliriz ve bir şehre daha, bir ülkeye daha nasıl satabiliriz'in peşinde olmaya devam edeceğiz ama siyasilerimizin de önce ülkenin ve milletinin yanında olarak “Bir Türk on düşmana bedeldir”, sözünü büyük devlet adamımız Atatürk'ün “Bir Türk Cihana bedeldir” diyerek değiştirecek nitelikte siyasetçiler olacağı hedefini beklediğimizi söylemek isterim.
Herkesin üzerine düşen görevi hakkıyla yerine getirme bilgi ve gayretinde olması çok önemlidir. Halkın en önemli korkusu seçimle gelmiş olsa da, dış güçlerin piyonu olarak FETÖ örgütü nasıl devlet mekanizmasını ele geçirmeye çalıştıysa, aynı oluşumların ileride bu kez daha yüksek makamlarda olabileceği önemle üzerinde durulması, önleminin alınması büyük ehemmiyet taşımaktadır.
Düzenlemelerin bu kaygıları ortadan kaldıracak şekilde yapılması sonucunda ülkemize hayırlar getireceğine inanıyorum. Ülkemiz için hayırlı olan ne ise onun olacağına inancım tamdır.”

Sevginar SALİ

YORUM YAP