Hiç yazı yazasım yok bu aralar… Nedenini bilmiyorum, daha doğrusu öğrenmek istemiyorum… Evet büyük bir azim ve kararlılıkla yönetim sistemi değişikliği halk oylamasını yaptık… Netice beklediği veya beklemediği şekilde olsun halkımız bunu kabul ederdi… Bu defa sonuçların güvenini sağlayan kurumun eliyle yapılanlar insanların aklına kuşkuları zorla soktu sanki… Evet mi geçti, Hayır mı hala belli değil… Ama arızalanan adalet tartımız hizmet dışı ola dursun, herkes vicdanı ve aklıyla nasıl bir seçim gerçekleştiğini, buna rağmen kafa kafaya çıkan neticenin hesabını yaptı…
“Şunlar haklı”, “bunlar suçlu” deyip bir adım bile atmaya takatim yok… Kendimizi bile tanımakta zorluk çektiğimiz ortamda başkalarına itimat etmek hepten zora girdi… İnsanlar gördükleri ve hissettiklerinden ötürü akıllarında gün aşırı çoğalan cevapsız sorularla baş edememenin tasasında… Siyasete, medyaya, yargıya duyulan güvensizlik yetmezmiş gibi tutunacak dal bırakmayan koşullar umutsuzluktan başka bir şey bırakmadı geriye!
Daha öncekileri çok bilmiyorum ama koalisyon hükümetler nedeniyle galiba hiçbir dönem bir parti bu kadar devletin kurumları üzerinde baskı kurmamıştı… Şimdi hangi kurumun başı konuşursa konuşsun, karar verirse versin AK Parti konuşuyor, karar veriyor gibi hissediyorum, öyle düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. Ve milyonlarca diğer partililer gibi kendimi bu devlet ve kurumları tarafından ötekileştirilmiş hissediyorum…
Bir seçim yaptık, daha önce de defalarca olduğu gibi… Herkes yoluna giderdi ardından… Üç gün geçti en kolay oy sayımlı seçimin ardından milletin iradesini netleştirilemiyor! Hayır diyenlerin tepkisi anlaşılır da Evet tarafına bakıyorsunuz oradaki kazan daha beter kaynıyor…
Biz bu seçimi niye yaptık? Herkes mutsuz olsun diye mi? Ben ülkemiz daha iyi olsun diye sandık başına gittik sanıyordum… Öyle söylenmedi mi?
Konuşması gerekenler sus pus, susması gerekenler en üst perdeden konuşmuyor saldırıyorlar! İletişim konuşmak değil, kendisi gibi olmayan, düşünmeyenlere hakaret!
AK Parti Tülay Kaynarca, 16 Nisan akşamı Silivri Atatürk Meydanında konuşurken 15 Temmuz'u diriliş, 16 Nisan'ı yükseliş olarak tarif etti… Ne güzel slogan, keşke gerçek olsa! Benim gördüğüm ise şu; 15 Temmuz'da Tayyip Erdoğan'ın, AK Parti'nin etrafında kenetlenenler 16 Nisan'ın adı, sanı konulduktan itibaren getirilmek istendikleri Evet noktasından uzaklaşmak için var güçleri ile mücadele ediyorlar… Erdoğan'ın anlamak istemediği şu avuçları arasına aldığı kum miktarı yumruğunu sıktıkça ellerinden kayıp gidiyor…
16 Nisan gecesi %51-54 Evet bile olsa sonucu karşısında “Ben böyle ucu ucuna bir milli iradeyle sistem falan değiştirmek istemiyorum. Bu şekilde Başkan da olmam” diyebilen bir Tayyip Erdoğan küllerinden doğardı… ‘Atı alan Üsküdar'ı geçti' yerine ‘zararın neresinden dönse kar'a geçerdi… Derdinin tek adamlık değil memleket olduğu ile dair tüm kuşkuları tuzla buz ederdi. İki yıl sonra yapılacak genel seçimde bu sistem değişikliğini de halkın iradesine bir kez daha sunardı… Bu halk hiç nankör değil, hele siyasetçilere sağladığı imkanlar anlatılmakla bitmez!
Bu kadar sık boğaz edilmek iyi gelmez bu millete… Böyle ne sistem yürür, ne insan…
Sıradan insanların gördüğü basit hataları bizi yönetenler niye görmez?
Allah sonumuzu hayır etsin!