İsrail’in Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara’ya yaptığı baskın ve aldığı canlardan sonra yazdığım yazıda İsrail kardeşliğine dikkat çekmiştim. Geçen on beş günlük sürede; gazetecisinden siyasetçesine, ilim adamından hukukçusuna, asker emeklisinden araştırmacısına kadar ortaya çıkan İsrail kardeşlerini ibretle takip ediyoruz. Bu kardeşliğe ilk günden destek veren PKK; son yaptığı eylemlerle en iyi, en sadık kardeş olduğunu ispatlama gayretinde.
İlkokuldan itibaren öğretilen milleti millet yapan değerlerden ve birlikteliklerden hızla uzaklaştırıldık. Milli konularda bile birlikte hareket edemez olduk. Dil birliği baskı ve işkence vasıtası kabul edilir oldu. Din birliği şeriat gelecek korkusuyla ağza alınmaz hale geldi. Haçlı en görkemli evlenme törenlerini Kiliselerinde yaparken, bizler imam nikâhı küçültmesine mahkûm edildik veya çok eşliliğe payanda yaptık. Kültür birliğimizi elele verdik öldürdük. İsrail’e uşaklık edenler sembol yaptı diye en sevdiğimiz ana renklerimize bile düşman olduk. Yolunu ve çözümünü bulsak trafik lambalarından kaldıracak hale geldik. Hiçbir ülkü birliği kalmamışken kuru kuruya bir etle tırnaktan bahseder olduk. Et nasıl çürüdü, tırnak nasıl düşecek hale geldi düşünmeden.
Atatürk’ün yedi düvele karşı başlattığı milli mücadele ruhundan eser kalmadı. Ecevit – Erbakan koalisyonunun Kıbrıs savaşındaki gördüğü milli dayanışma ve desteği özler oldum. Elbette o zamanlarda çatlak sesler çıkıyordu ama daha gür çıkan millet sesi, parazitleri duyulmaz hale getiriyordu. Şimdi canlar giderken, şehit cenazeleri kaldırılırken erken seçim talep edilebiliyor. Ulusalcılık ve milliyetçilik adına!
Erken seçim istemek birilerinin siyaset yapma anlayışı olarak yerleşmeye başladı. DSP bölündü diye ülkeyi seçime götürme kararını tek başına alan Bahçeli, ülke bölünüyor diye erken seçim talebini yeniliyor. Geçmişi, geleceği hiç düşünmeden. “Şartların olgunlaşmasını bekledik” diyen Kenan Evren’i hatırladım nedense. Erken seçim şartlarının olgunlaştığını ileri sürmek devlet adamlığı kimliğiyle bağdaşmıyor. Ülke can derdinde, Bahçeli siyaset peşinde.
Koalisyon döneminde terör bittiyse, ülkeyi neden seçime götürdün? Bugün terörün 2002’den itibaren tırmanışa geçtiğini ileri sürmek, buna vesile olunduğunu da akıllara getiriyor ister istemez. Apo’yu asamayacaklarını bile bile asacağız siyaseti yapan MHP vekilleriyle yaptığım tartışma hiç gözümün önünden gitmiyor. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun cenazesinde karşılaştığım Kazım Ayaydın “ O gün bizi azarladın ama haklı çıktın ” diyebildi. Yanımızda o günlerin meşhur sözü “Apo’yu asmayanı tuvalette döverlerin”in sahibi Ahmet Çakar da vardı. MHP koalisyon döneminde “Bana yetki verilsin 6 ayda halledeyim” diyen Başbuğ’una layık olamadı.
Benim memleketimde hepimiz Ermeniyiz – Rumuz – İsrailliyiz denebiliyor. Nedense hepimiz Kürdüz demekten imtina ediliyor. En iyi Kürt ölü Kürt dür yaklaşımının; hepimiz Türk’üz söylemine, sonucuna ulaşacağı sanılıyorsa büyük hata yapılıyor. PKK’nın Kürtlerin haklarını savunan değil, içimizdeki İsrail kardeşlerinin askeri gücü, Ermeni Asala terör örgütünün devamı olduğu tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmalı.
Kaybettiğimiz değerleri, yok ettiğimiz birlikteliklerimizi tamir etmeye yetmez belki ama candan haykıracağımız “Kürdü seviyorum, hepimiz Kürdüz” sözlerinin, PKK ya sıkılacak kuşundan daha etkili olacağına inanıyorum.
PKK siz, erken seçimsiz kalın; Kürtsüz kalmayın.