AK Parti Silivri İlçe Başkanı Rıfat Kutlu ile yaptığımız söyleşinin son bölümü yaşadıklarımız ve bugünden yola çıkarak gelecekte bizleri bekleyenlere ilişkin değerlendirmesi oldu.
Seçimler, OHAL, dört koldan terörle mücadele, devlet yapılarının temizliği derken toplumda hasıl olan endişe durumunu sorduğumuz AK Parti İlçe Başkanı Rıfat Kutlu, siyaset ve söylemlerine ilişkin yorumlarını paylaştı.
“CUMHURBAŞKANIMIZ VE AK PARTİ BÖYLE BİR TERÖR ÖRGÜTÜYLE MÜCADELE ETME CESARETİ KONUSUNDA TEBRİK EDİLMELİ”
Sevginar SALİ: Referandum gerekiyordu yapıldı, Evet sonucu lazımdı sağlandı… Ancak toplumda giderek artan dozda bir tedirginlik, gelecekten endişe hali var… Bununla ilgili ne söylemek istersiniz?
Rıfat KUTLU: Ülkemizin geçmişine baktığımızda cereyan eden hadiseler; faili meçhul cinayetler, devlet içindeki illegal yapılanmalar var. Milli güvenliğe tehlike olarak görülen PKK, DAEŞ ve en sinsi yapılanma olan FETÖ ile aynı anda mücadele ediliyor. Bu manada ben hem Cumhurbaşkanımızın, hem AK Parti'nin özellikle FETÖ için söylüyorum; böyle bir terör örgütüyle yüzleşme, hatta mücadele etme cesareti gösterdiği için tebrik edilmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum. Bugüne kadar devletin içerisine çöreklenmiş, dışarıda da iletişim ve lobiye sahip en geniş örgütten bahsettiğimizde, 40 yıllık bir yapılanma görüyoruz. Muhalefet temsilcileri AK Parti iktidarı döneminde bu örgütün ortaya çıktığı gibi bir algı oluşturmaya çalışsa da, örneğin darbe kalkışmasında rol oynayan bir albayın, yarbayın o pozisyona gelebilmesi devletin içerisinde en az 20 yıldır bu görevde olduğunu gösteriyor. Haliyle böyle bir değerlendirmeye tabi tutulduğunda bundan en az 20-30 yıl önce FETÖ örgütü tarafından paralel bir yapı oluşturulma çalışmasının başlatıldığı aşikar.
“BELEDİYE BAŞKANININ İFADESİNİ TALİHSİZ BULUYORUM”
Seçmen ve yurttaş olarak bizim öncelikle net olarak birbirimizi iyi anlamamız, ifade etmemiz gerekiyor. Din, dil, ırk, eğitim seviyesi kıyasen bizi yansıtacak durumlar değil. Bu manada Silivri Belediye Başkanının, geçtiğimiz haftalarda Hürhaber'e yaptığı değerlendirmede kutuplaştırma ve ayrıştırma adına kullandığı ifadeleri talihsiz olarak değerlendiriyorum. Anadolu'yu, Doğu'yu, eğitimsiz devletin baktığı gruplar olarak, Marmara, Ege gibi Hayır oylarının çoğunlukta çıktığı bölgeleri kendi kendine yetebilen, çağdaş ve medeni insanların yaşadığı yerler olarak değerlendirmeye tabi tutması mensubu olduğu siyasi partinin fikriyatının bir yansıması olsa da hem yakışıksız hem talihsiz bir söylem.
“YURTTAŞLARIMIZIN KORKU POLİTİKALARINA SÜRÜKLENMESİNİN DOĞRU BİR YÖNLENDİRME OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUM”
Korku paranoyasını alkışlamaya çalışan zihniyet maalesef bu ifadeleri de kullanmakta. Ülkemizin beraberliği ve birlikteliği için kendi canını İzmir'de feda eden Fethi Sekin de, darbe teşebbüsçülerini alınlarının ortasından vuran Ömer Halisdemir de bu ülkenin evlatlarıydı. Onlar da Anadolu'nun insanı ama Ankara ve İzmir'deki yurttaşlarımızın canını kurtarmak adına kendilerini feda ettiler. Hiçbir şehidimizin gazimizin memleketine bakmıyor, minnet duyuyorsak, onları bağrında büyüten memleketlerindeki halkı da aşağılamaya tabi tutmamalıyız. Biz ilk günden birlik ve beraberlik mesajı verdik. Yurttaşlarımızın korku politikalarına sürüklenmesini, siyasi kimliğimi bir tarafa bırakarak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak doğru bir yönlendirme olmadığını düşünüyorum. Siyasi kaygılarımız olabilir, iktidar yarışlarımız olabilir ama bu vatanın evlatlarını birbirine karşı, hele hele seçmene karşı kamplara ayırarak, birbirinden farklı göstererek korku paranoyası oluşturulmasını doğru bulmuyorum.
“BUNDAN SONRAKİ SÜREÇTE HERKES YELPAZESİ VE SİYASİ DİLİNİ DAHA GENİŞ TUTMALI”
Hem AK Parti iktidarında, hem bundan sonraki süreçte yüzde 50+1 oy çoğunluğuna ulaşmak isteyen her siyasi partinin bu ülkenin sadece Kürt'üne, Türk'üne, Alevi'sine, Sağcısına veya Solcusuna değil, yelpazesini ve siyasi dilini biraz daha geniş tutması gerektiğine inanıyorum.
Ben bu ülkenin geleceğinde ışık, enerji, gelişmişlik, en gelişmiş ekonomilerinden birisini görüyorum. Bunu da Referandum sürecinde özellikle AB'nin yapmış olduğu çabada gözlemliyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nde Hayır'ı savunan bir vatandaştan ya da siyasi partiden bile çok daha fazla Hayır'a çalışma gayreti göstererek AB bunun mesajını vermiştir diye düşünüyorum.
Yurdumuzda Hayır oyu tercihini kullanan CHP'li, HDP'li veya farklı siyasi parti yurttaşlarımıza elbette saygı duyacağız. Onlar bizim aynı bayrak altığında yaşadığımız vatandaşımız. Yarın savaş çıksa, aynı cephede düşmana karşı birlikte savaşacağız. Ama bir Almanya'nın, İsveç'in, Fransız'ın, Belçika'nın bir Türkiye'deki kampanyadan çok daha fazlasını üretmeye çalışması, havaalanlarında yazılar yazması, bu ülkenin milletvekili ve bakanlarını kısıtlaması, Cumhurbaşkanımızın kafasına silah dayanmış bir karikatürün meydanlarda asılması, PKK'nın yine Almanya'da bir stant kurup meydanda propaganda yapmasına izin vermesi, aslında Türkiye'de çıkacak Evet sonucunun Avrupa için ne derecede rahatsızlık vereceğinin göstergesiydi.
“BİR SONUCA KİMİ SEVİNDİRECEĞİNE BAKTIĞIMIZDA EVET VE HAYIR'IN ANLAMINI GÖRÜRSÜNÜZ”
Evet veren de, Hayır oyu veren yurttaşlarımızı da tebrik ediyorum. O gece Evet sonucunun çıkması veya Hayır sonucunun çakması kimi sevindireceğine baktığımızda Evet ve Hayır'ın ne anlam ifade ettiğini görüyoruz. Bunu siyasi partileri dışarıda bırakarak ifade etmek istiyorum. O gece eğer Hayır çıksaydı, emin olun Almanya'da, Belçika'da, İsveç'te, Fransa'da, Hollanda'da millet meydanlara dökülüp Türkiye Cumhuriyetinin aleyhinde siyasi söylemlerde bulunacaklardı. O ülkelerdeki ve buradaki vatandaşlarımızın sandıklara gitmesiyle Avrupa'nın bu oyununu, bu milletin bir kez daha bozduğuna şahitlik ettim.
Haber Merkezi