Sevginar Sali

Lastik deneyimi!

Toplumsal gerilimin etkisini anlamak için çocukluğumuzda çoğunlukla canımızı yakması pahasına deneyimlediğimiz bir oyunu hatırlayalım mı bugün? Hani şu elinizde bir lastik; bir ucunu sıkıca tutup diğer ucunu çektikçe daha fazla kuvvete ihtiyacınız olan… Bıraktığınızda da hem karşınızda duranın canının yanma ihtimali var hem de lastiğin geri tepmesinde ‘oyun kurucunun' yaralama olasılığı hiç düşük değil… O lastiği gere gere, elimizi yüzümüzü acıta acıta bu hareketi yaşımız arttıkça yapmamayı öğrendik… Bir kere faydası yok, ikincisi gerilimin hangi tarafında olursanız olun canınız yanıyor…
Dün biriyle konuşuyorum konu geldi referanduma dayandı; “Hayırcıların sesini yükseltmesi Evet demekte kararsız olanları da konuyu sahiplenmeye itiyor” dedi…
Susmak çare olmuş güzel memleketimde…
Gönlü razı etmeye bakmak lazım…

SUÇ VE CEZA
Dün o kadar “Kim kimdir?” sorusu aldım ki ben kimim onu bile karıştırır duruma gelmem yakındır : ) Başkan Bey'ın o kadar açıklaması arasında yapa yapa hesap soracağı kişilerin kimliğine ilişkin merak tavan yaptı… Eski Belediye Başkanı konusunda herkesin hemfikir olması mevzunun bir bana yeni haber olduğunu hissettirdi; haber alma becerimden kaygı duydum.
Işıklar günü geldiğinde susturmaya çalışsak da anlatır zaten… Kimi kast ettiğini açıkça ifade eder onlar da inkâr eder…
Siyasetin kuralsızlığı fena bir şey... Benim gibi halen sonuca değil oraya nasıl gidildiğine göre görüşü belirlenenler için ise giderek daha karmaşık bir mecra olma yolunda ışık hızıyla ilerliyor…
İşin en kötüsü de ne biliyor musunuz? Bildiklerinize karşın karşınızdaki kişiye bilmiyormuş gibi davranmak zorunda kendi kendinizi bırakışınız… Başkasının yaptıklarından sizin ona öyle bir şeyi yakıştıramadığınız için yüzünüzün kızarması…
Hani o meşhur sözü var ya “Namuslular da namussuzlar kadar cesur olmalı” kimilerine göre İsmet İnönü, kimilerine göre Victor Hugo'ya ait…
Parlak görüşümü belirtiyorum; OLAMAZLAR! Yazın bunu bir kenara… Ömürleri müsaade etse İnönü bunun üzerine bir siyaset ansiklopedisi, Hugo da bir dünya klasiği daha çıkartırdı muhtemelen… Bize ise fırın fırın ekmek yemek, hamama girdiğimiz için terlemek düşünüyor…
Onun için; bana sorarsanız kötülük ve ihanet edenleri kendi dünyalarına mahkûm etmek en iyisi… Suç işleyen cezasını mutlaka çeker. Hata yapana başka kimsenin bedel ödetmesine, intikam için peşine düşmesine gerek yok… Yasal takip; adaletin işleyebildiği günlere şükür olsun tabi… Gerisi Allah'ın adaleti; hiçbir zaman şaşmaz…

ALLAH KABUL ETSİN
Silivri İlçe Emniyet Müdürlüğü, şer odakları tarafından düzenlenen menfur saldırılarda hayatını kaybeden şehitlerimiz için kurban kestirecek ve mevlit okutacak. Silivri İlçe Emniyet Müdürlüğü, 20 Ocak 2017 Cuma günü, ikindi namazına müteakip, Piri Mehmet Paşa Camisinde hain saldırılarda vatan uğruna can verip şehit olan kahraman vatan evlatları için mevlid-i şerif programı düzenleyecek. İlçe Emniyet Müdürü Hakan Çalışkan tarafından yapılan davet yazısı şöyle: “İlimiz Beşiktaş ilçesi İnönü Spor Kompleksi Vodafone Arena'da bombalı saldırı sonucu şehit olan personelimizin vefatının kırkıncı günü dolayısıyla vatanımızın bölünmez bütünlüğü uğruna canlarını feda eden tüm aziz şehitlerimiz ve ebediyete intikal etmiş gazilerimizin ruhuna okutacağımız Mevlid-i Şerif ve kurban kesimi programına teşriflerinizi bekler, saygılar sunarım.”

HİNTLİ USTADAN, ÇIRAĞINA HAYAT DERSİ...
Hintli yaşlı usta, çırağının sürekli her şeyden şikayet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi. Yaşamındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyledi.
Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı.
- ‘Tadı nasıl?' diye soran yaşlı adama öfkeyle:
- ‘Acı' diye cevap verdi. Usta kıkırdayarak çırağını kolundan tuttu ve dışarı çıkardı. Sessizce az ilerdeki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi.
Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu:
- ‘Tadı nasıl?' ‘Ferahlatıcı' diye cevap verdi genç çırak.
- ‘Tuzun tadını aldın mı?' diye sordu yaşlı adam, ‘Hayır' diye cevapladı çırağı. Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve şöyle dedi:
- ‘Yaşamdaki ıstıraplar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. Istırabın miktarı hep aynıdır. Ancak bu ıstırabın acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Istırabın olduğunda yapman gereken tek şey ıstırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış.

YORUM YAP