Eğitim Sen Sendikası, yaptığı basın açıklamasında Eğitim Yöneticilerinin Mülakat Sınavı ile belirlenmesinin siyasal kayırmacılığı arttırdığını iddia etti.
Yönetici Görevlendirme Yönetmeliğinde yapılan düzenleme ve uygulama sonrasında sonuçlarını değerlendiren Eğitim Sen Sendikası, “Liyakat ve yeterlilikten çok ‘sadakat' ve ‘yandaşlık' ilişkilerinin belirleyici olduğunu iddia etti. Açıklamada yer alan ifadeler şu şekilde: “22 Nisan 2017 tarihinde resmi gazetede yayınlanan Milli Eğitim Bakanlığı'na Bağlı Eğitim Kurumlarına Yönetici Görevlendirme Yönetmeliği ile eğitimde yönetici görevlendirmelerinin Ek-1'de yer alan form üzerinden verilen değerlendirme puanı ile sözlü sınav puanının aritmetik ortalaması alınarak puan üstünlüğüne göre yapılması düzenlenmişti.
“MÜLAKAT, TORPİL VE SİYASAL KAYIRMACIĞLA EN ELVERİŞLİ SINAV BİÇİMİDİR”
Bu yönetmeliğe göre yönetici görevlendirilmelerinin yapılması için başlayan süreç devam ederken 24 Haziran seçimlerinden üç gün önce, 21 Haziran 2018 tarihinde yeniden Yönetici Görevlendirme Yönetmeliği yayınlanmış ve önceki yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır. Yayınlanan yeni yönetmelik ile MEB mevcut yönetici kadrolarını koruyan değişiklikler yapmış, ayrıca önceki dönemde başvuru yapanların görevlendirilmesini de geçici bir madde ile güvence altına almıştır. Seçim öncesi yapılan değişiklikle, halen yönetici olanların yeniden görevlendirilmeleri durumunda yazılı ve sözlü sınavdan muaf tutulmaları sağlanarak yeniden görevlendirmede ayrıcalıklı olmaları sağlanmıştır. Açıktır ki bu düzenlemenin amacı, eğitim kurumlarının sadece iktidara sadakatle bağlılığını gösteren yandaş yöneticiler tarafından yönetilmesini sağlamaktır.
2018 Yılı Eğitim Kurumlarına Yönetici Atama mülakat sonuçları açıklanmıştır. 16 yıldır en yoğun siyasal kadrolaşmanın yaşandığı MEB'in eğitim yöneticilerini belirlerken benimsediği mülakat tekniği ile eğitim yöneticileri belirlenirken liyakat ve yeterlilikten çok ‘sadakat' ve ‘yandaşlık' ilişkilerinin belirleyici olduğu yönünde ciddi iddialar bulunmaktadır.
Genel olarak tüm kamuda, özellikle eğitimde benimsenen mülakat sınavlarının sonucunu belirleyen, sınava giren adayların yeterlilikleri ya da niteliklerinden çok, sınavı yapanların siyasal ideolojik tutumları ve buna bağlı olarak oluşan öznel yargıları olmaktadır. İçerik bakımından yargısal denetimi ortadan kaldıran mülakat uygulamasının özellikle Türkiye gibi ülkeler açısından doğrudan torpil ve siyasal kayırmacılığa en elverişli sınav biçimi olduğu açıktır.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın yönetici atamalarında son 16 yılda ortaya koyduğu somut pratik, kurumun en güvenilmez bakanlık haline gelmesine neden olmuş, yapılan sınavlar ve atamalarda torpil ve kayırmacılığın yaşandığı, büyük ölçüde yandaş sendika üyelerinin atandığı yönünde kamuoyunda geniş bir yargı oluşmuş durumdadır. MEB'in, mülakat sınavları sonucunda ataması eğitim yöneticilerinin hangi sendikaya üye olduklarının sayısal olarak açıklanması halinde, eğitim yöneticilerinin belirlenmesinde bugüne kadar olduğu gibi yine sendikal ve siyasal kayırmacılığın belirleyici olduğu açıkça görülecektir.
MEB, eğitim yöneticilerinin belirlenmesinde ‘mülakat sınavı' gibi doğrudan torpili çağrıştıran yöntemlerden derhal vazgeçmeli, liyakatin temel alındığı, bilimsel ve objektif kriterlere dayanan, kimsenin kafasında soru işareti bırakmayacak ölçütler belirlemelidir.”
Haber Merkezi