İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Kadir TOPBAŞ hafta içinde Silivri'yi ziyaretteydi…
Neden geldi?
Niçin buradaydı?
Bilemiyorum… Da… Önemli de değil … Çünkü beni ilgilendiren onun söyledikleri ve yaptıkları…
Karşılayanlar arsında yoktum…
Ama değişik dönemlerde, bulunduğum görevler nedeniyle, Silivri'de bulunduğu saatlerde ve ayağının değdiği her santimetrekareden haberim oldu…
***
İtiraf etmeliyim ki Topbaş'ın, Silivri Belediyesinin bir oluşumu olan “Tarımsal Üretim ve Araştırma Merkezi” ziyaretine biraz şaşırdım...
Nedeni...
• Herkesin bildiği, Topbaş bu ziyareti, Silivri, AKP çevresinden eleştiriler alacağını bilerek gerçekleştirdi…
***
Boğluca Deresi ıslahı ve köprüler ortadayken, her yaz ayni teraneyi duymaktan bıkmış bir Silivrili olarak...
Ve “Pehlivan Tefrikası” halini almış malum Fatih Mahallemizdeki çalışma ortada dururken…
Ve. Her hafta bu köşede saymaktan gına geldiğim “yüz yılın yatırımını yapacağız, müjdeler olsun v.s.” gibi aldatmacalar ortada dururken…
Gezi boyunca bir çok yerde bir çok şey söylemiş ama bütün bunlar için “malumun ilanı” diyorum ben.
İyi haftalar.
NE DİYEYİM !
Gazetemin imtiyaz sahibi patronum Sevginar Hanımefendinin köşesinde dile getirdiği “sahildeki çay bahçelerinde ve diğer işletmelerde WC olmaması çağdışı bir olay” eleştirisine katılıyorum.
Çünkü Biliyorum ki bu büyük bir ihtiyaç… Ve bir çok kişi tarafından dile getirilmişti.
***
Ama … Şu kadarını söyleyeyim.
Hiç bu kadar ilgi çekmemişti…
DANAMANDRA ÜZERİNE
Duyduk duymadık demeyin…
Danamandra Mahallemizde çok önemli gelişmeler var…
Hem de… O bilinen…
“Göller” olayında değil…
“Tapu ve Ecrimisil” olayında da değil…
Onlar kadar öneme sahip.
“Taş Ocakları” ve “Ocaklara Çalışan Kamyonlar” ve “onların mahalleye vermiş olduğu zarar” meselesinde …
Yani... Kamyonların Mahalle içinde bıraktığı TOZ/ TOPRAK meselesi …
***
Gelişmeleri ateşleyen “Hatice Başpınar (Erdoğan)” adında bir kadın...
Yaşadığı bu Mahallede, taş ocaklarının ve kamyonların vermiş olduğu zarara karşı ben ne yapabilirim, demiş ve işe başlamış…
Bu güne kadar değişik bakanlıklara yazılar yazmış… Sonuç alamamış…
***
Düşünmüş…
Olayın çözümü için en güçlü destek zarar görenlerden demiş ve tekrar yola koyulmuş…
Danamandra Mahallesinde kim var kim yok herkesin imzasını almış…
İmzalanan kağıtları fotokopi ile çoğaltmış.
Çoğalttığı her kağıdı Muhtara onaylatmış...
Ve… Kamyonların verdiği her zarara ait değişik açılardan fotoğraflar çekmiş.
Ve… Kocaman, kocaman zarflara bu belgeleri doldurmuş…
Tam (9) yere göndermek için her bir yerin, doğru adresini bulmuş ve “İadeli Taahhütlü” postalayacaktı…
Sabah, sabah karşına çıktığında sıradan bir gündü ve aslında tanıdığım biriydi ama uzun yıllar görmediğim için çıkaramadım…
Samimi söylüyorum …
Bir kadının böyle bir mücadelenin öncülüğünü yapmasından çok mutlu oldum …
Buradan… “Kolay gelsin!” diyorum…
NE HİKMETTİR !
Rıfat Kutlu.
AKP İlçe Başkanı…
Biliyorsunuz.
AKP'nin İlçe Başkanlığı olarak, kendi bütçesinden, Silivri'ye her hangi bir hizmet vermesi mümkün değil…
Nedeni de …
Öyle bir bütçesi yok…
Dolayısıyla. AKP İlçe Başkanlığının direk olarak “yaptım veya yapacağım” diyeceği hangi bir iş yok, olamaz da... O nedenle, yapmış olduğu, her basın toplantısında, mecburen, kendi yaptıklarını söylemek yerine, kendinden saydığı başka kurumların yaptıkları ve yapacakları ile övünmeyi yeğliyor… Övünüyor da…
***
Lakin… “Tapu sorununu çözdük”
“Çayırdere Mahallesinde Tapu dağıtıyoruz” yalanı konusunda …
Ve… Danamandra Gölleri meselesi …
Ve... 14 Yıldır tek başına iktidarın uzantısı ve “iki dakika” ve “iki cümle” ile satırla çözülecek olan TAPU ve ECRİMİSİL meselesinden “çıt“ yok…
BÖYLE BİR DÜNYA VAR MI?
Birlik ve beraberlik.
Bu iş. Nerde? Nerede?
Ve. Ne üzerine birleşeceğiz?
***
Son “Yenikapı Ruhu” dedikleri olay sonrası gelişmeler…
Ve. Yargı Bağımsızlığı üzerine Cumhurbaş- kanımızın en son söyledikleri.
Ve hafta içinde T.B.M.M'den geri çekerek “Kanun Hükmünde Kararname” ile uygulamaya sokulan “Belediyelere Kayyum Atanması” kararları…
Muhalefet buna…
“Saray Entrikası”
“Siyasi Kalpazanlık” tanımlaması yaptı.
Ve…
“TBMM'si devreden çıkarılmıştır” dedi gayet haklı olarak...
***
Ve. Muhalefet...
“Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan'ın birlik beraberlik lafı kazınınca altından çıkan” darbe istismarı “çıktı onun birlik ve beraberlikten de anladığı bu” tanımlaması ile eleştirmeye devam etti...
İstiyor ki …
• Yasama, Yürütme ve Yargının tamamı onun emrinde olsun ve onu alkışlasın…
• Muhalefet onun istediği yerde dursun, hoşuna giden lafları etsin, hoşlandığı lafları etmesin.
• 17/25 Aralık meselesi unutulsun…
• Rıza Sarraf olayı gündeme gelmesin.
• FETO Meselesi, 15 Temmuz olayı, onun istediği istikamette yürüsün, fazla eşelenmesin…
• Kimlerin işten atılacağına, kimlerin işten el çektirileceğine, kimlerin ne şekilde cezalandırılacağına “bağımsız” mahkemeler değil, onun istediği “mahkeme heyeti” karar versin…
• Devlet'in yeniden yapılanmasına ondan başka kimse el sürmesin. Devletin kilit yerlerine “Devlet Memuru” değil de “parti memur” yerleştirilmesine kendi karar versin başka kimsenin ağzından tek kelime çıkmasın...
• Ve, o işlediği suçlardan “aldatıldım” “kandırıldım” “Allah beni affetsin” “Millet bizi affetsin” diyerek sıyrılsın …
***
Evet… Cumhurbaşkanımızın Demokrasiden anladığı bu…
Lakin. Böyle bir dünya kaldı mı?
GEÇMİŞ OLSA BİLE...
1 Eylül Dünya Barış Günü'nü…
Geç kalmış olsam da…
Geçmiş olsa da…
“Barış”
Günümüzde en büyük ihtiyaç…
O nedenle… Herkes için.
“1 Eylül Dünya Barış Günü Kutlu Olsun” diyorum…
VE, BELEDİYE
ARSALARININ SATIŞI
Hafta içinde basında “Silivri Belediyesi'nin 2009 Yılında satışa çıkardığı arsalardan satışı yapılanların satışlarının iptal edildiği” yönünde haberler revaçtaydı...
İlk olarak “fısıltı” gazetesinden yayılan, sonra medyadan alınan duyumlarla “yerel iktidar” kanadında buruk bir ilgi uyandırdı…
Muhalefet kanadında da sevinç yarattı…
***
Haliyle. Benim de ilgimi çekti…
Baktım. İktidarda olan CHP kanadındaki merak “Zaten Olağanüstü Hal var, şimdi ne olacak” gibi bir endişeyle karışık merak…
Muhalefet kanadında “mahkeme kararı ve satışlar iptal ve Belediyenin başı dertte” gibi bir sevinç…
***
Ve. Meselenin aslı…
Basından aldığım duyuma göre mahkeme satışların iptali yönündeki kararı “arsa yapılamaz ve arsa olarak satılamaz” olduğu şeklindeymiş, deniyor.
Da... Bu yerler.
Arsa haline dönüştürülmüş ve satılmış.
Hangi Başkan veya hangi parti olduğu önemli değil ama bu işlem yapılmış...
Ve, bu işlemler, o güne kadar tüm belediyelerin yapmış olduğu gibi yapılmış ve devletin ilgili bütün kurumlarından geçmiş..
Yani. Meclis kararı var…
Satışlar açık arttırma yöntemi ile yapılmış... Encümen kararı var…
Yetkili her yerin onayını almış …
Ve. Bütün bu işlemlerin yapıldığı yıl 2009...
Yani. Üzerinden tam (7) yıl geçmiş…
Arsaların kaç el değiştirdiği, üzerine ne yapıldığı henüz belli değil…
Ve… İşin diğer yanı...
Satışların iptaline yönelik itirazı yapan o dönemin AKP yönetimi…
İtiraz “Mahkemenin İptal Gerekçesinde” açıklanan şeklinde değildi..
AKP İlçe Başkanı ve Silivri Belediye Meclis üyesi ve ayni zamanda İBB Meclis üyesi olan Metin Karakaş'ın başkan olduğu günler...
Ve… Belediye…
AKP'den yeni teslim alındığı günler…
Belediyeden alacağı olan birilerinin yanına haciz memurunu alarak Belediye binasındaki klimaları sökmeye gelindiği günler…
İlginçtir…
Satışı yapılan bu arsaları ilk tapulandıran o zamanın Belde Belediyeleri...
Yani... Arsaya dönüştürülemez denilen o yerleri arsaya dönüştüren belde belediyeleri…
Ve... İlginçtir…
O Belde Belediyelerinin de biri hariç tamamı AKP'li …
GÜNE UYAN
Üç arkadaştan biri Türk biri Kürt biri Ermeni köylerinden çıkmış yürüyerek kasabaya gidiyorlar…
Yanlarına su almayı unutmuşlar…
Epey gittikten sonra susamışlar…
Ama, yakında çeşme veya su kuyusu filan her hangi bir şey yok…
Az ilerde üzüm bağını görmüşler “susuzluğun ilacıdır” demiş Türk olanı…
Bağa girmişler, üzüm yerken bağın sahibi onları görmüş “sormadan benim bağıma nasıl girersiniz” demiş…
İlk olarak gözüne Ermeni arkadaşı kestirmiş…
Üzerinde Papaz kıyafeti varmış “bak papaz efendi yanındaki iki arkadaştan biri Türk diğeri din kardeşim anladık ama sen kim oluyorsun benim bağıma giriyorsun” demiş ve epey pataklamış…
Sıra Kürt arkadaşa gelmiş..
“Ben Türk'üm yanındaki arkadaşta Türk sen kim oluyorsun da bağıma giriyorsun” demiş ve onu da bir güzel pataklamış...
En son.
Türk arkadaş tek kalmış…
Ona da “yahu onların biri Kürt biri Ermeni sen onlarla birlikte bağıma girmeyi utanmıyor musun” demiş en fazla sopayı da ona atmış. Bu kadar dayağı yiyen Türk, kan revan içinde yerde yatarken zar zor başını kaldırıp yanındaki Kürt arkadaşına “bak dostum Ermeni arkadaşı dövdürmeyecektik” demiş…
(Hayata Kaya/30/8/2016
Gazete İstanbul)
SEVDİĞİM LAFLAR
“Sakalı, devletin değil karımın egemenlik alanıdır.”
(Emre Kongar)