Paralı olmuş otopark, park ederken ilişmedi kimse, dönerken kavruk bir delikanlı çıktı arabanın önüne;
"Beş lira ağbi!"
Ateşledim! Zonguldaklı köftecinin dükkan kapalı, en son gözüne bir şey olmuştu, ameliyat olacaktı hayırlısıyla, oldu besbelli fakat uzun sürdü, sorabileceğim birileri var mı diye bakıyorum etrafa hava buz gibi olunca kimse yok...
Deniz çekilmiş, kum tepelerinin üzerinde sokak köpekleri koşturuyor, öbek öbek martı her yer, son okuduğum kitapta (Z.Livaneli-Son Ada) martılara savaş açan başkan geliyor aklıma, rahatsınız burada diye geçiriyorum içimden, karışanınız, görüşeniniz yok, kafayı size takan yok, yaşayın kerhaneciler, ah bir de sıçmasanız üzerimize...
Yenikapı'dakilerle aynı cins mi bunlar bilmem, oradakiler daha büyük sanki, anlatmışımdır ya yine anlatayım, sabahın köründe toplantıya yetişeceğim, damatlıklar üzerimde, kravat göbeğe kadar, arabadan gemiye binene kadar üç defa vuruldum, ikisi kafadan biri omuzdan,sınaypır mübarekler, oranın martıları bunlara göre daha şanslı tabi, balık hali taşınmamıştı daha, doymuyor ki bunlar, bedava balık buldun ye, motoru bozan havalanıyor...
Yukarıda da anlaştılar herhalde;
"Şu düdük gibi gezen lacivert ceketliyi gördünüz mü?"
"Şişmanı mı?"
"Ha yaşa!"
"Kamil ilk sortiyi sen yapıyor- sun, kafaya!”
Aaa kuş pisledi gideyim piyango bileti alayım olayı değil anlattığım, B-52 bombardıman uçağı gibi yüklü kitapsızlar, tak tak tak beş saniye içinde rengimi değiştirdiler, çok af edersiniz sıvık da bir şey, tuvalette de kağıt havlu yokmuymuş!
Richard Bach'a değil bana soracaklar hocam martıları, yok martı Jonathan yükseğe uçmuşmuş, bakalım Richard Bach martı Kamil'i tanıyor mu, aklından ne geçiyor biliyor mu? Kamil'in felsefesi ne, lacivert ceketli şişman adamla ne alıp veremediği var, neden örgütlü hareket ediyorlar?
Ciğerini bilirim ben bunların ya neyse, konuşurum dolar yükselir üzerime kalır!
Mudanya'ya varana kadar bu elim olayı neden yaşadığımı düşündüm, martılar aracılığı ile bana verilmek istenen bir mesaj vardı da ben mi anlayamıyordum? Yapmam gereken bir işi yarım mı bırakmıştım? Bilmeden birinin kalbini kırmıştım da, bana geri dönüşü kuşlar aracılığı ile mi olmuştu?
Ektiğimi mi biçmiştim?
"O nasıl olacak" demeyin, uçaktayım sıkıştım, sen pilot açık unut tuvaletin output kapaklarını, pilot da insan, karısı ile kavga etmiştir, bakkala veresiyeyi geciktirmiştir, biz bilemeyiz ki pilotların çektiklerini, bir sürü düğme var sonra, dalgınlığa gelmiştir birini kaldırmamıştır...Derin mevzular bunlar, karma bu bilemezsin, adamın biri de grand tuvalet işe gidiyordur...(!)
Tak biçme görevi martı Kamil ve arkadaşlarına verilir.
İsviçre'de böyle bir olay yaşansa bilim adamları işi gücü bırakıp mevzunun üzerine gider, martıları bulur, adamı bulur, inceler, araştırır bir açıklama getirir olaya da, memleketimizde?
Toplantı dönüşü Çakmur Ağbiye gittim, çok okur o, başıma geleni anlattım;
"Hani iki martı olsa agacığım yüreğim gam yemeyecek fakat üç olunca bu işte bir iş var dedim sana geldim."
Çakmur ağbi uzun uzun süzdü beni, gözlerini kapattı bir süre, iki defa lafa girecek gibi oldu vazgeçti, yarım sürahi su içti, boğazını temizledi yine sustu...
"Aliciğim bir soru soracağım doğru cevap vereceksin!"
"Buyur Çakmur ağbi, ne demek..."
"Evden çıkarken gusül abdesti almış mıydın?"
Zonguldaklı köfteci aklımda, hayırlısı ile ameliyat oldu mu acaba?