Biz aktif siyaset beklentisine odaklanmışken Emrah Maşalacı hoş bir sürpriz yaptı…
“İlçe başkanı değil ama belediye başkanı olma hayalim var” diyen Maşalacı, “Ben de aktardığınız duyumları alıyorum kaynağı nedir diye de merak ediyorum. Benim dışımda yaşanan gelişmeler diyebilirim” şeklinde konuştu.
Hangimizin giriştiği konu daha hayırlı bilmiyorum ama Emrah Maşalacı, 2016 ile ilgili evlilik hedefine odaklandığını itiraf etti. Hayırlı olsun, Allah mesut etsin inşallah…
Maşalacı'nın evlilik niyeti AK Parti kazanının kaynadığı gerçeğini unutturmuyor…
Mevzudan hayırlı bir iş çıktı, inşallah AK Parti'nin siyasi istikbali de aynı akıbette seyir izler…
***
MHP'nin Çanakkale konulu teatral konferansından sonra bu günlerde en çok hoşuma giden ikinci etkinliğe değinmeden olmaz; Silivri Samsunlular Sosyal ve Yardımlaşma Derneğinin “19 Mayıs Atatürk Hatıra Korusu” projesi.
Hayata geçti artık proje kısmını kaldırıp, hayata geçirilen örnek bir uygulama olarak bahsedebiliriz. Programın içeriği ve amacı zaten birçok kurumun desteğiyle taçlanmış vaziyette. Çınar ağacı dikim hususu bakanlığın uygulamasıyla örtüşen, İBB'nin yerinde desteği ve Silivri Belediyesinin tamamlayıcı katkılarıyla anlamını derinleştirmiş.
Dernek yönetimini tebrik ediyorum.
Her partiden temsilcilerin gönül rahatlığıyla ortak değerlerimiz çerçevesinde sergilediği yan yana tutum, birliktelik son günlerde çokça ihtiyacımız olan morali de aşıladı.
Derneklerimizin toplumun mayası olduğu gerçeğini tam olarak ifade eden ve destekleyen bu tarz çalışmaların gündemimizde artarak yer alması temennisiyle.
GÜNÜN SÖZÜ
Zihin susunca kalbin sesi duyulur
Zihin, kabul edemediği ne varsa, onu kendinden ayırır, iter ve uzaklaştırır.
Dualitenin tuzağına düşüp, onu özünden ayrı sanır.
Bilmez ki “kabul”; yüreğin işidir aslında, zihnin değil…
Tıpkı “sevgi” gibi…
Bir şeyi zihniyle seven gördün mü hiç?
Zihnin gürültüsü susmadıkça da, kalbin sesi duyulmaz, kapısı açılmaz ve dışarı sevgi akmaz..
Nedir zihnin en büyük gürültüsünden biri:
Beklentidir örneğin…
Beklenti nedir?
Kısaca, kendine veremediğini başkasından istemendir.
Öyleyse sev kendini.
Hemen şimdi kabul et, kucakla biriciğini.
Kendinden ayrı sandığın ve ittiğin ne varsa, birleş tekrar onlarla.
Topla her yere saçtığın Tanrı parçacıklarını.
Tamamla “sevgili seni”
Tüm parçalarını kucaklamadan, bil ki sen hep yarım kalacaksın.
Herkesi olduğu gibi kabul etmeden,
Başı kesik tavuk misali, oradan oraya çaresizce koşturup duracaksın.
Zira yüce gönlün önce kendini, sonra da herkesi ve her şeyi “bir” görüp, sevemezse, “kabul” Kaf dağının ardındaki bir “hayal hazine” olarak kalmaya devam edecek.
Haydi, izin ver, herkesin kendi renginde açmasına ve nasıl istiyorsa öyle de solmasına…
Sen moru sevmezsin diye, menekşe açmasın mı?
Ya da siyahtan haz etmedin diye, kara bulutlar yağmuru yağdırmasın mı?
Merkeze seçimlerini değil, kalbini koy.
Benliğini değil, özünü koy.
Çünkü kalp sever
Sevdikçe de kabul eder.
“Öz” dediğinse; zerreden küreye zaten “bir”
Salıver içindeki dargınlığı, öfkeyi, beklentiyi
Siliver DNA'ndan tüm “ayrımcı” ezberlerini
Ve bırak açığa çıksın, bütünün o muhteşem hazinesi
Sevgine, sabrına, kabulüne, hoşgörüne, cesaretine ve her şeyi kucaklayan o yüce gönlüne teşekkürlerimle…
Alıntıdır