Başlık çok mu sert diye düşündüm önce. Sonra dedim ki kendime kesinlikle değil, hafif bile oldu sanki.
Yaklaşık 14 aydır, tüm dünyanın mücadele ettiği salgının, ülkemizde geldiği durum ortada.
Her gün 300'ün üzerinde insanımızı kaybettiğimiz süreçte, hala salgın yok diyenleri dinliyoruz.
Geçen aylarda da vefat sayıları 90-100 iken “Arkadaş, salgından ölen daha fazla. Kesin saklıyorlar.” diyenleri dinliyorduk.
Birileri “Arkadaş bizi çipliyecekler.” derken birileri de bu sözlere kulak asmadan hemen aşısını oldu.
Aslında bu kadar bilgi kirliliğini düşündüğümde sokaklardaki kalabalığa hiç de şaşırmıyorum.
Bence nasıl mı olmalıydı?
15 - 31 Aralık tarihinde tüm dünyayı kapatmak virüsü sıfırlamak bence olayı büyük ölçüde bitirirdi. Yarım yamalak yıllar geçirmek yerine 2-3 hafta tam kapanma tercih edilebilirdi.
Ben salgının varlığına inananlardanım.
İnanmayanların uzmanlar yerine sağdan soldan duydukları dedikodulara inanmaktan mütevellit yaptıkları yorumları duydukça çok gülüyorum.
Yok, başka ölümleri Covid yazıyorlarmış, yok her sene zaten gripten bu kadar insan hayatını kaybediyormuş, yok trafik kazalarında daha çok insan ölüyormuş gibi aklı kıt yorumlar gerçekten sinirlendirmekten öte artık güldürüyor.
Tek bir soru soruyorum bu saçmalığa inan arkadaşlarıma: Hiçbir dönem hatırlıyor muyuz ki bu kadar sayıda sağlık çalışanı hayatını kaybetsin?
Koca koca doktorlar sırf sen inanmıyorsun, “Bana ne” diyorsun diye öldü bu ülkede.
Adam liseyi zar zor bitirmiş, sosyal medyada “İnanmayın” diyor “Çipliyecekler bizi” diyor. Ah keşke o çip gerçekten olsa da önce seni çiplesek, bari bir faydan olma ihtimali belirir.
Eğitim, eğitim, eğitim derken aslında işin bu noktaya geleceğini de biliyorduk.
Ne kadar az bilgi o kadar fazla cesaret.
TV'de muhabir soruyor “Maskeniz yok ceza kesebilirler size”. Cevap nefis: “Bugüne kadar yakalanmadım yine yakalanmam.”
Şimdi biz, bu zeka seviyesi ile nasıl baş edebiliriz ki?
Sonra yok vakalar 50.000 olmuş, vefatlar 300'ü geçmiş.
Ben emin olun sadece sağlık çalışanlarına üzülüyorum.
Boşa kürek çekmek gibi verdikleri mücadele...
Çoğu aylarca ailesini, sevdiklerini görmeden çalıştı. Neden? Sen “Salgın yok ki.” de diye.
Geçen çok güzel bir paylaşım gördüm: “Salgının varlığına inanmayanları yoğun bakıma desteğe çağırıyoruz.” diye.
Bence de mantıklı bir paylaşım. Yazıda da belirttiği gibi ekipman falanda gerekmez, çünkü arkadaşa göre salgın yok.
Nasıl olsa olaya inanmıyor.
Tut böyle birini götür yoğun bakıma; kırk takla atar, en büyük aşıcı olur, çocuk girmiş hesabıma o paylaşmış der.
Ben çevremdeki doktor arkadaşlarımdan biliyorum ki çok çok çok zor bir süreci kapasitelerinin üzerinde başarı ile yönettiler, yönetiyorlar.
Kendilerinin hakkını kesinlikle ödeyemeyiz, zaten bu yaklaşımlar da gösteriyor ki ödemiyoruz.
Umarım daha fazla geç kalmadan farkındalığı arttırırız ve her vatandaş üzerine düşen görevi yerine getirir de bu salgından en kısa zamanda kurtuluruz.
“Maske - Mesafe - Bana ne?” demeyin, temizliği de ihmal etmeyin.
Sevdiklerinizi düşünün.
Bu üzüntü bir gün kapınızı çaldığında çok geç kalmış olursunuz.
Hani global güçlerin çipleme planı var ya inandığın, işte o plan Fatma teyzenin WhatsApp kısır grubunda konuşuluyor ise emin ol o bilgi yanlıştır.
Akılda kalan: Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu ama birinciliği beyaza verdiler. (Özdemir Asaf)