Evrensel hukuk kurallarından en temel ikisini, hemen herkes bilir...
Bunlardan birincisi, masumiyet karinesidir... Yani; “Suçu ispatlanana kadar heskes masumdur.” kuralı.
Diğeri ise, “İddia sahibi, iddiasını ispatlamakla mükelleftir.” der...
Bunlar, yargının, yani hakimin, savcının bilmesi, uyması gereken olmazsa olmaz ilkelerdir...
Yıllar önce, bir konuyla ilgili dilekçe vermeye gittiğimde, çok sevdiğim ve çok saygı duyduğum bir hakim (ki kendisi halen Silivri Adliyesi'nde görev yapmaktadır.) kendilerine hukuk fakültesinde ilk önce “Bir kişiyi suçsuz yere hapse atacağınıza, bütün hapishanelerin kapısını açıp suçluları dışarı salmak daha iyidir.” diye öğretildiğini söylemişti.
(Hadi gel bunu Ergenekon hakimlerine, savcılarına anlat...)
Gazeteci ise, asla kendisini yargı makamı yerine koymamalıdır. Gazeteci, hakim, savcı değildir. Gazeteci, iddia makamı da değildir, karar makamı da...
En temel söylemle, gazeteci, postacıdır.
Olayı, tüm yönleriyle kamuoyunun önüne sunar. Bundan ötesine karışmaz, karışamaz...
Köşe yazısında elbette, kendi siyasi görüşüne, dünya görüşüne, yönetim anlayışına uymayan ya da en basitinden “hoşuna gitmeyen” şeyleri eleştirip, kendi fikrini söyleyebilir, hatta (çoğu zaman benim de yaptığım gibi) kendi fikrini olgunun önüne geçirebilir...
Ancak... Bir haberde bu asla böyle olmamalıdır...
Olayın adını bile anmayacağım, çünkü ortada “henüz” bir şey yok... Yasal olarak da, idari olarak da “hiç bir şey” yok...
Ancak, anlayan anlayacaktır hangi olaydan bahsettiğimi...
Haberde, sadece iddia sahibinin söylemleri var... Bundan başka, bir de haberi kaleme alanın, yorum kattığı ifadeler var...
Devamı 30 Mart 2011 tarihli Hürhaber Gazetesi'nde