Uzun bir aradan sonra fikirlerimi bir süreliğine kendime saklama diyet borcumu ödemem gerekti.
Şöyle bir düşünüyorum da suskun kaldığım zamanlara dair söylenecek o kadar çok şey de yok aslında. Günübirlik dedikodulara dair, rüzgarın yaprağı yaptığı gibi oraya buraya, ona buna çarparak savrulan düşünceler.
Yazmaya karar verme sebebim ise kadın gibi bir kadın…
Sizinle konuşurken göz temasını o kadar kuvvetli hissediyorsunuz ki, bakışları kalbinizin şakaklarınızda atmasını sağlıyor, sinüslerinizin soğuktan nasıl etkilendiğini, ciğerlerinizin halsizliğini, karnınıza saplanan krampları bile gördüğünü düşünürken yakalıyorsunuz kendinizi.
Meral Akşener’den söz ediyorum tabi ki. Ziyaretini bir kadın olarak 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’nün hayatımdaki en anlamlı hediyesi olarak hafızama kazıyacağım. Böyle bir kadın olabilmek için ne kadar çalışsam azdır diye düşündüm, ayrılırken.
Bir insan nasıl bu kadar derin bakabilir bilmiyorum. Ben insanlarla göz temasımı bile birkaç dakikadan uzun tutamam. Bakan köre dönüşürüm.
Sevgili patronumuzun açık sözlülüğünü bilmeyen yoktur, “Ben MHP’lileri sevmem ama buradaki partilileriniz arkadaşlarımız. Sizi de çok seviyoruz. Gecemizi onurlandırdınız teşekkür ediyoruz tekrar” diye koydu fikrini ortaya. Akşener, duyduklarının etkisiyle bir yöneticilerine bir İlhan Uygun’a baktı aradaki samimiyet havasından olgunlukla gerçeği algıladı.
Siyasi görüşlerimiz ne olursa olsun, insani değerlerimizden vazgeçmemeliyiz.
Misafirimizi rahatlatmak için hemen lafa atladım; ‘Yabancınız değilim. Ülkü Ocakları’ aracılığı ile Türkiye’de burslu olarak üniversite eğitimi aldım’ açıklamasını yaptım. Sanki öbür yarım kötü bir şey söyledi de diğerinin bunu düzeltmesi gerekiyormuş gibi… İtiraf etmeliyim ne kadar daha sıcak olabilir bir insan diye düşünürken, sınırları zorlayan siyasetçi profilinin açılımlarını sürdürdü.
Eski İçişleri Bakanı ve şu anda TBMM Başkan Vekili / MHP Milletvekili Meral Akşener’in Hürhaber Gazetesi ziyaretine ilişkin gözlemlerimi siyasi bir propaganda olarak algılamadım, insan kazanma yönüyle ele alıp, tüm hoşluğunun zevkini içimde güzelce muhafaza etmek istiyorum.
Yapımın doğasına yormaktan başka bir açıklaması aklıma gelmiyor, yönetenler yerine onları denetleyenleri daha çok önemserim. CHP laikliğin güvencesi olarak görülürken, Akşener’in de söylediği gibi MHP güvenliğin teminatı olarak algılayanlardanım. AKP’nin iktidarına demokrasiye olan inancımdan saygı duyarken, laikliğe tehdit oluşturan yönlerinden dolayı CHP’ye yönelme daha fazla oldu. Son, adına Ergenekon bile demek istemediğim, tutuklama kararları ile ülkemizde demokrasiye olan inancımın hızla kan kaybettiğini belirtmek zorundayım. Demokrasiye inancımı kaybedersem AKP’nin iktidarına saygı duymak zorunluluğum da ortadan kendiliğinden kalkar.
İktidarların demokrasiye zarar veren hareketleri binilen dalı kesmekten farksızdır. Birileri baltaları almış gövdelerine darbeleri bir bir indirirken, ağaçlar ne yapsın!? Tutunacak dalımızın kalmayışına şaşırmayalım.
Not: “Sevginar kendine Müslüman yerel basın temsilcilerinin MHP’ye protestosuna sağır, dilsiz” diyenleriniz çıkabilir… Bize bu ziyaret programı, günler öncesinde bildirildi seve seve kabul ettik. Silivri İlçe Yöneticilerinin de elinde olmayan (cenaze), hava koşullarının da etkilediği bir program sarkması söz konusuydu. Hürhaber ziyaretine de yansıdı bunu zerre kadar dert etmedik, anlayışla karşıladık. Kimsenin bir art niyet taşımadığını ve belirlenen programa zamanında yetişmek için çaba harcadığını, telaşını (özellikle MHP Silivri İlçe Başkanı Şenol Türkyılmaz’ın) bildiğim için aktarmak istedim.
Protesto hakkında saygı duymayacak kadar demokrasi inancımı kaybetmedim henüz.
11 Mart 2011 tarihli Hürhaber Gazetesi'nde