Ahmet Yücegök

Mesele kapandı mı?

Ülke gündemİnde olduğu gibi yerelde de hafta boyu gündem yoğundu…
***
Haftanın ilk günü Pazartesi ve Belediye Meclisinin Mayıs ayı toplantılarının ilk oturumundayız...
Saat 17.00'de her zamanki gibi ben de oradayım.
Aslında, her zaman, toplantı saati 17.00'ye alındığı günden sonra seyirci koltukları pek dolmazdı lakin bu defa tıklım, tıklım nedense… Meclisi yöneten yine Başkan Özcan Işıklar.
Yoklama yapıyor; epey izinli var.
İzinli sayılanların arasında AKP İlçe Başkanı ve ayni zamanda Grup Başkanı olan Rıfat Kutlu'nun da bulunduğu görülüyor…
Başkan iki önergeyi okutuyor. Oybirliği ile kabulünden sora gündeme geçiliyor. İlk maddeler “komisyon” seçimleri. Bilindiği gibi; komisyon seçimleri taraflardan kaç kişi ve kimlerin olacağı önceden belli olduğu için başkan guruplardan öneriler alıyor, ardından meclisin onayına sunuyor. Haliyle, tamamı oy birliği ile geçiyor…
Öyle de oldu… Ardından diğer maddelere geçildi.
Mayıs ayı ilk oturumu olduğu için diğer maddeler komisyonlara havale edildi.
Böylece gündem tamamlanmış oldu.
Lakin Başkan toplantıyı açarken gündem sonrasında bazı açıklamalarda bulunacağını söylemişti.
Öyle de yaptı. AKP sıralarından “nedir, ne demek istiyorsun” gibi sesler yükselmeye başladı. Başkan “bekleyin, sabredin” dese de gürültü kesilmedi. Başkanın konuşma yapmamasına büyük gayret gösterdiler… Başkan, sonunda “gayet tabii ki gündem dışı olduğu için dinlemek zorunda değilsiniz” dedi. AKP Grubu da salonu terk etti…
Başkan, AKP İlçe Başkanının hafta içinde düzenlemiş olduğu basın toplantısında yapmış olduğu suçlamalara cevap niteliğinde “Eleştirilere açık olduğunu ama hakaret ve özel hayata dair etrafta söylenenlere sessiz kalamayacağını” dile getirdi diyebilirim.
***
Ve Cuma günü yer Silivri Belediye Meclisi toplantı salonu. Mayıs ayının 2. Oturumu ve toplantıyı yöneten Belediye Başkanı Özcan Işıklar. Bu defa AKP Gurup Başkanı ve ayni zamanda İlçe Başkanı toplantıya katılıyor. Açılış ve yoklama sonrasında gündeme geçiliyor. İki madde hariç gündemdeki tüm maddeler oy birliği ile geçti.
Oy çokluğu ile geçen maddelerden biri 2015 Yılının Bütçesi ile ilgili, diğeri Belediyenin kendi şirketi ile Gümüşyaka Mahallesinde açmayı planladığı okul için yer tahsisi ile ilgiliydi…
Neyse gündem sona erdi. Beklendiği gibi AKP Grubundan gündem dışı söz isteği geldi.
Başkan “hay, hay” dedi. İlk sözü Tamer Şişman aldı. Başkandan bazı konularda açıklama istedi.
Ardından, Grup Başkanı Rıfat Kutlu söz istedi ve “Konuşmamı kürsüye çıkarak yapacağım” dedi.
Belli oldu ki, Pazartesi günkü oturumda Belediye Başkanı Özcan Işıklar'ın şahsına yönelik eleştirilerini yanıtlayacaktı. Nitekim öyle de oldu… Bu arada “cevap hakkı doğuran” lafları da oldu. Bu defa, Başkan da cevap hakkını kullandı ve böylece mesele kapanmış oldu… İyi haftalar…

BU BÖLGECİLİK DEĞİL
Silivri'nin BOĞLUCA DERESİ.
İstanbul Büyük Şehir Belediyesince ilk önce araçlara sonra insanlara kapatıldı.
Kaç yıl oldu? ‘Bilen var mı?' diyeceğim ama demiyorum. Çünkü var…
***
Silivri'nin PİRİ MEHMET PAŞA CAMİİ.
İstanbul Büyükşehir Belediyesince restorasyon için halka kapatıldı.
Peki, kaç yıl oldu başlayalı.
Hatırlayan var mı? Gayet tabii ki var.
***
Efendim AKP Silivri İlçe Başkanı geçtiğimiz hafta yapmış olduğu basın toplantısında “Danamandra Göleti” için Esenyurt Belediye Başkanına teşekkür etmiş… Bakın şu kadarını söyleyeyim; eğer birileri teşekkür bekliyorsa ve teşekkür edilecek bir durum hasıl olmuşsa onu yerine getirecek olan Danamandra ve Sayalar insanlarıdır veya onların seçtiği temsilcileridir… Muhtarlardır…
Ora insanlarının ellerinde zamanında aldıkları tahsis belgesi var. O yüzden, o göllerin kendi mahallelerine (köylerine) ait gibi görüyor. Ki, o yüzden de öyle görme hakları var, diyorum…
***
Ha bölgecilik yapıyormuşum gibi anlaşılmasın. Ben yerel yönetimlere yetkinin arttırılmasından yanayım. Nokta.

HAYIRLARA VESİLE
Bahar yağmurları “yağdı, yağmadı” derken bahar geçecek neredeyse.
Her yıl yaptığımız piknik bu yıl olmayacak gibi.
Piknik için alınan malzemeler gelecek yıla artık.
Uzun zamandır televizyon kanallarının hava raporlarını takip ediyorum. Gerçekten Nisan yağmurları dediğim yağmurları almadı Silivri.
Bir ara birkaç mahallemizde çiseleme.
Birkaç mahallemizde de “dolu” yağdı duyumunu andım. Lakin Silivri Merkez'de hiç biri yoktu. Ne diyeyim hayırlara vesile…

SAYGI İLE ANIYORUM
Üç fidan. 68 Kuşağının gençlik önderleri. Deniz Gezmiş, Yusuf İnan, Hüseyin İnan. 6/5/1972'de idam edildiler.
Hiç unutulmadı. Belli ki, unutulmayacak da… Çünkü onlar siyasette -özne olmak istediler. Onların sucu “devleti soymak, rüşvet almak, yolsuzluk, dolandırıcılık” filan da değildi.
Yaşlarına bakınca “neden devlet işlerine burunlarını soktular, ne işleri vardı, onlar mı düzelteceklerdi?” diyenler olabilir.
Ama onlar bu ülkenin yoksul ailelerinin çocukları.
Yoksul ama onurlu çocukları, bu ülkelerinin daha iyi bir yönetime layık olduğuna kafa yormuşlar…
İdamına karar verenlerden hiç biri onlar gibi hatırlanmayacak. Bu gün, hiç birinin “hak etmişlerdi” diyemiyor.
44.Yılında saygıyla anıyorum.

NE OLDU DA BU OLDU?
Ülkemin siyasi gündemi yine dopdoluydu.
1 Kasım 2015 Seçimleri yapılalı (6) ay geçti geçmedi.
Seçimlerde vatandaşa söylenen “istikrar” için tek başına iktidar idi.
Vatandaş görevini yaptı.
Ahmet Davutoğlu Başkanlığındaki AKP'yi % 49,5 oyla tek başına iktidar yaptı.
Peki, vatandaş görevini yaptı da istikrar sağlandı mı?
Şehit cenazeleri azaldı mı?
Tanklarla bombalanan kasabalar…
Göçler durdu mu? Canlı bombalar azaldı mı?
***
Gelinen son durum; AKP Genel Başkanı ve ayni zamanda Başbakan olan Ahmet Davutoğlu'nun görevine bir şekilde, birileri tarafından son verildi. Ve, şu an “%52 oyla seçildim, Anayasayı bana uydurun” diyen ve herkesin gözünün içine baka, baka “fiili bir durum yarattım, bundan sonra böyle” diyen bir Cumhurbaşkanı ile yönetiliyoruz…
***
1 Kasım seçimlerinden bu güne.
Cumhurbaşkanı AKP'li. Başbakan AKP'li. Meclis Başkanı AKP'li. Mili irade böyle tecelli etti…

Özetle; darbe dönemlerinde, darbeyi yapanlardan çok daha fazla yetkiyi kullanan bir iktidar var karşımızda. Yani, siyasilerin, rahatça çalışabilecekleri, hakim olması gereken ne kadar kurum varsa tümüne sahip bir AKP kadroları tarafından yönetiliyoruz…
İyi de ne oldu da başbakanın işine son verildi. Sonra bunu kim yaptı?
***
Gözlemim; AKP kaynaklarınca inkar edilen bazı olaylar yaşandı. Ama, onlar inkar etse bile, bunlardan, Başbakan ile Cumhurbaşkanı arasında geçimsizlik olduğu anlaşılıyordu...
Sonun başlangıcı, Partinin MYK'sı öyle bir karar ki Parti Başkanı ve ayni zamanda başbakanı olan kişiyi “argo” tabirle Sayın Başbakanı “madara” edecek bir karar alıyor. Sonrası malum…
***
Şimdi herkesin kendi kendine sorması gereken soru…
Ezici çoğunlukta tek parti hükümetine sahip olduğumuz halde. Cumhurbaşkanı bile ayni Partili gibi davranmasına rağmen ne oldu da hükümet düşüyor?
Neden? Neden? Neden?

YANILIYOR MUYUM?
Meclis kıran, kırana. Kavganın nedeni “Milletvekili Dokunulmazlıklarının kaldırılması” isteniyor.
Oysa eğip bükmeden söyleyeyim.
Siyasal iktidarın kendine dokunulmadan “muhaliflere dokunmak” için çıkardığı çıngardır bu yapılanlar. Yani, iktidar, HDP'yi parlamentodan atmak ve birkaç CHP'li milletvekiline dokunmak ve en önemlisi de Milletvekillerini korkutmak istiyor.
O zaman da mecliste siyaseti yasaklayan bir zihniyet sizce “ne yapmak istiyor?” sorusu akla geliyor.
Yanılıyor muyum?

VE HIDRELLEZ
“Hıdrellez”; kışın sonu ve baharın gelişini kutlamak için yapılan bayram, diyor sözlükte. 6 Mayıs Akşamı her mahallede değişik yerlerde ateş yakılır, insanlar o ateşin üzerinden atlardı… Köylerde daha da öteye gidilir. Öteki bayramlar gibi kutlanırdı. Bu yıl nedense çok sönük geçti diyebilirim. Nedeni belli. İnşallah başka yıllarda…

HOCA GİTSE BİLE
Anlaşıldı Başbakan da gidiyor.
Sonra yeni başbakan. Yeni Bakanlar Kurulu. Yeni program. Yeni güvenoyu.
İyi de Hükümetten eski, her tarafı lime, lime olmuş TAPU ve ECRİMİSİL meselesi var o ne olacak?
“Sırası mı?” demeyin.
Bence tam da sırası…
Derim ki; Bu işin peşini bırakmayın.
Peki, “Kim bunlar?” diyorsanız, hemen söyleyeyim.
İlk önce; Bölge Milletvekilleri, sonra Siyasi Partilerin İlçe Başkanları ve muhtarlar ve diğerleri…

İSTER İNAN / İSTER İNANMA
“...bak komutan bizler bir kere cezalandırılacağız ama bizi cezalandıranlar ömürlerinin sonuna kadar ceza çekecekler.”
(6/5/2016 Milliyet/Zamanın Ulucanlar Cezaevi Jandarma Komutanı ile söyleşi)

ŞİDDETLE LANETLİYORUM
Can Dündar ve Erdem Gül.
Her ikisi de gazeteci.
Ve her ikisi de gazeteciliği gereği gibi yapanlardan…
06/05/2016 Günü İstanbul Çağlayan Adliyesinde Mahkemeleri vardı.
Can Dündar Mahkemenin karar için verdiği sırada silahlı saldırıya uğradı.
Saldırgan her zaman olduğu şekilde, öğretilmiş gibi “çok kızmıştım, tek başıma yaptım” diyormuş.
Ben inanmadım.
Nedeni en azından kimden cesaret aldığını biliyorum…
Neyse olayı şiddetle lanetliyorum.

YORUM YAP