Bir dizi değerlendirme yaptık (kişilerin sorumlu oldukları kamu görevleri hakkında) geçtiğimiz hafta bir arkadaşım, aynı zamanda okuyucum soruyor, "Tüm olumsuzlukları yazabiliyor musunuz?”
Biz yazabiliyoruz da onlar okuyunca ne anlıyor orasını Allah biliyor!
Adaylar kesinleşmeden şu son birkaç günlük süreçte beni rahatsız eden bazı noktalara değinmek istiyorum. (Şahsi bir rahatsızlık değil, kamu adına… Niye sürekli belirtmek zorunda kaldığımı anladığınızı varsayıyorum…)
Tam birini takdir etmeye kalkışıyorsunuz, çünkü azim ve çabasıyla ‘Dağları delen’ bir performans sergilediğini gözlemliyorsunuz hiç ummadık bir anda gözüne toz zerresi kaçtı diye ortalığı yıkıp, yaktığı ile ilgili duyumlar, bilgiler geliyor. Haydaaaa… Dağ ile mücadelede başarılı olan insan bir toz zerresine iradesini teslim etmiş, kızgınlıklar ve öfkesinin kontrolünü kaybettiğinde saygınlığını tartıştırıyor, sorgulatıyor. Tamam kabul siyaset akıl işi değil de bu kadar akılsızlık da neyin nesi!? İnsan kendi emeğine saygı duyar, özen gösterir. Aştığınız dağlara, bu uğurda harcadığınız enerji ve zamana yazık, size inanan, arkanızdan gelen insanlara ayıp!
Bir başkası yaşadığı deneyimi paylaşıyor; "Filanca aday adayıyla bir saate yakın konuştum 45 dakikasında partili bir diğer başkan aday adayını anlattı…” Aday belirlemesine on gün, seçimlere üç ay kalmış ve siz hala vaktinizi kendinizi anlatmak için değil bir başkasını karalamak, eleştirmek için harcıyorsanız! Sahip olduğunuz kompleksleri kimse sizin adınıza aşamaz, bu vazife tamamen sizin yerine getirmek zorunda olduğunuz bir konu. Eleştirdiğiniz kişiye karşı sizi destekleyen insanları düşünün yaptığınız yanlıştan belki utanırsınız ve tekrarlamazsınız.
Bazılarıyla sohbet ederken de şu tarz cümleler işitiyorsunuz, "Aday olayım/ seçimi kazanayım şu üç/beş kişiyle hesaplaşacağım”… Parti içinde bin tane entrikayı aşmış olup, halkın arasında tomarla takdiri kazanıp bununla yetinme üç beş kişiyle göreceğin hesaba odaklan. Aday olup, başkan seçildiğinde önceliğe bak. İlla kişinin çok canı yandıysa ben aday olmadan, başkan seçilmeden bu hesabı görebilene de saygı duyarım!!! Ama yok illa aday olup, başkan seçilecek ki intikam zırhını kuşanıp, kılıç elde kelle avcılığına çıkılacak… Komik aynı zamanda trajik… İnsanlar sizi çok özel bir yere koymuşken, illa çamura, bataklığa saplanma ısrarının yanlışlığı uygulamada kısa sürede anlaşılır da iş işten çoktan geçmiş olur…
Bazı iyi niyetli olduğundan kuşku duymadığım kaygılar duyuyorum; "Hürhaber, kendini çok şartlandırdı Işıklar/Karakaş konusunda. Bu iki isim dışında aday çıkıp, seçimi kazananlar Hürhaber’i bitirir…” Biten gazeteler gördük ama siyasetçilerin baskılarından değil, desteklerinden dolayı. Onun için kimse kaygılanmasın! Bu hakkımızda iyi niyetli endişeler taşıyanlar için bir nottu…
Şimdi kötülük yapmak arzusuyla yanıp tutuşanlara da bir yol gösterelim; Hürhaber’i dıştan baskılar ve engellemeler değil, içten rehavet ve çalışmamak yok eder ancak. Dünyaya da çivi çakmaya gelmedik vadesi dolan her kişi ve kurum gibi biz de günü geldiğinde mazi olacağız elbet. Ama o zamana kadar doğru bildiğimiz dışında başka tek satır okumayacaksınız bu gazetenin sayfalarında. Ama az ama çok gücümüzün yettiği, gittiği yere kadar!
Kimsenin "Canını okumak” için güç ve istikbal aramayın. İnsanlar kendilerini en güçlü sandıkları anda aslında en savunmasız ve güçsüzmüş her daim hatırlayın!
***
Kısa bir hikaye ile yeni haftaya giriş yapalım…
"Mağrur olma Padişahım senden büyük Allah var” sözü Osmanlı Devleti’nde gelenek haline getirilmiş. Osmanlı İmparatorluğu’nun padişahı olsa da neticede fani bir insan olduğunu ona unutturmamanın bir yoludur. Yavuz Sultan Selim’in (I. Selim) halife olmasıyla birlikte başladığı söylenen bu gelenekte yeni padişah olan şehzadeye tahta çıkışında ve daha sonra da bayram günlerinde, cülus törenlerinde, Cuma namazlarında paşaların hep bir ağızdan bu sözü söyleyerek ona ölümlü olduğunun her daim hatırlatılması, kibirden uzak tutulması amaçlanır.
***
Bildiğim kadarıyla Osmanlı İmparatorluğu’na padişah seçmeyeceğiz bugünlerde… İster ilçe başkanı, ister partinin adayı hatta Silivri’nin Belediye Başkanı olun, kişiliğinize, aklınıza mukayyet olamazsanız nafile…
İşte bütün mesele bu!
İyi haftalar, güzel haberler!