Uğur Bakıcı

Moldova’da neler oluyor?

Bu yazıyı kaleme almadan kısa bir süre önce rutin iş tempoma kısa bir mola vermek adına kendime bir tatil planı yaptım. Plan aşamasında vizelerin reddedildiği bu dönemde riske girmemek adına vizesiz ülkeleri araştırma yoluna gittim. Ülkemizde ve dünya genelinde gidilip görülmesi gereken çok güzel yerler var. Tercihimi ise daha önce ülkenin varlığından haberdar olmama rağmen gidip keşfetmeyi istediğim tatil destinasyonlarının listesine bile dahil etmediğim ülkeden Moldova'dan yana kullandım. ‘Ölmeden önce görülmesi gereken ülkeler' listemin arasında kendine yer edinemeyen bir ülkeydi. Gidilecek onca yer vardı oysaki. Fakat ani bir kararla biranda kendimi bu ülkeye uçak biletimi almış ve kalacak yerimi çoktan ayarlamış olarak tatile hazır moduna getirdim. Bundan önceki seyahatlerimin büyük bir kısmında gezilmesi gereken yerleri o ülkeye gitmeden önce sıralar, kendi kafamda yaptığım sıralamaya göre gezerdim. Bu sefer kendimi akışına bırakma kararı aldım. Belli olan tek şey ülkede gitmeyi tercih ettiğim şehrin adıydı. Daha önce vizeli gittiğim yerlere bu sefer vizesiz gidecektim. Üstelik kimlik kartımızla. Sanırım milliyetçilik duygularımın da kabarmasıyla vizelerin de zor verildiği bu dönemde Türk olarak kimlik kartımla başka bir ülkeye girebilmemin özgürlüğünün tadına varmak istedim. Vize başvuru sürecinde vize almak için alakalı alakasız onlarca belge hazırlama yükünden kurtulmanın da sevinciyle gideceğim ülkede beni nelerin beklediğini bilmeden uçağın yolunu tuttum. Uçağa doğru giderken bileti almadan önce arka planda araştırdığım uçak şirketinin uçuşlarının saatlerce hatta günlerce rötar yaptığı özelinde arka plan detayıyla başıma gelecekleri göze alarak yoluma devam ettim. Bir yandan da ‘Buraya kadar geldin akışına bırak olacak olanı yaşa' diyerek deli cesaretiyle uçağın kalkış saatini sürekli kontrol ettim durdum. O gün şansım yaver gitmiş olacak ki uçak vaktinde kalktı. ‘Tatil' kelimesinin bile sevinç duygusunu kabarttığı bir duruma uçağın vaktinde kalmasının sevinci eklendi. Bu duygu durumu Moldova'da uçaktan inip gümrük kapısına gelene kadar devam etti. Çünkü Türk kimliğimi ve beraberinde Türk pasaportunu gören Moldovalı polis memuru ziyaret amacımı sormamın akabinde beni detaylı soruşturma için bekleme odasına yönlendirdi. O an uçaktan beri süregele sevincim yerini şaşkınlık duygusuna bırakmıştı. Herhangi bir suç işlememiştim. Tek amacım turist modunda ülkelerini ziyaret etmekti oysaki. Bekleme odasına geçince orada başka Türklerin de olduğunu görünce şaşkınlığım daha da arttı. Çünkü kendi vatandaşlarımız dışında başka ülkeye ait bir vatandaş yoktu. Sadece biz sorguya çekiliyorduk. Bekleme salonunda (ki ben ona sorgu salonu diyorum) kaldığım süre zarfında başka bir ülkeden herhangi bir vatandaşı da sorguya almadılar. Uzun bir süre bekletilmek bile insanı psikolojik olarak etkiliyor. Varın orada yaşananlar özelindeki psikolojik durumu siz düşünün. Bu zamana kadar da Avrupa, Ortadoğu ve Asya ülkelerini ziyaret etmiş olma deneyimine sahip olmama rağmen böyle bir muameleye maruz kalınca başıma neler geleceğini de kestirmesi kolay olmuyor. Bekleme/sorgu salonunun içinde tüm Türkleri tek tek sorguya çektiler. Ben dahil her bir Türk vatandaşı sorgulamaya çekildik. O an bana keyfi bir sorgulama olarak gelmişti. Çünkü polis memurları tarafından tarafıma yöneltilen soruların içeriğinden bunu anlamak mümkün. Ben de işi ciddiyetinden çıkartıp o an aklıma ne geliyorsa ciddiyetsizliğe karşı ciddiyetsiz yanıtlar vermeye başladım. Onlar sordukça verdiğim yanıtlar karşısında eğlenmeye başladığımı hatırlıyorum. Resmi davranmak adına kaldığım otelin rezervasyon kağıdına baktılar. Uçak biletimi kontrol ettiler. Gerisi keyfi bir sorgulamaydı. Bu arada, Moldova'ya gidecekseniz şayet dönüş biletinizi mutlaka alın. İki saate yakın sorgu salonunda bekletildikten sonra kendi özelimdeki soru cevap (kendilerinin ikna olma süreci) sürecim yaklaşık yirmi dakika sürdü. Onlar sordu ben yanıtladım. Ülkeye girebilmeniz için en önemli husussa size inanmaları. Ülke içinde bir sorun çıkarmayacağınıza ikna olmaları. Akıllarında bir Türkiye ve Türkiyeli imajı var çünkü. Açıkçası aşağıda detayını açıklayacağım nedenden dolayı o da bizden kaynaklı. O imajı yıkabilirseniz şayet ‘tehlikeli değil' uyarısıyla ülkeye girebiliyorsunuz. Ülkeye gireceğiniz memurların inisiyatifine bırakılmış ülkeye giriş izni sürecini hızlandırmak yine sizin elinizde. Keza benim ülkeye girmeye çalıştığım aynı saatlerde bekleme/sorgu salonunda Türklerden yarısından çoğu aynı uçakla ülkemize geri gönderildi. Bu durumu kafama diplomatik açıdan takmıştım. Ülkeye girince ülkemizin Moldova'daki büyükelçiliğimize konuyu olduğu gibi aktardım. ‘Bu konuda bir şey yapılamaz mı?' diye sorulduğunda ciddi bir yanıt vermelerini beklerken “İyi sen şanslıymışsın, ülkeye girmişsin” diye garip bir yanıt alınca en az ülkeye girerken yapılan muamele kadar canımı yaktı. Çünkü ülkemizin oradaki resmi temsilcileri yani devleti temsil eden çalışanların bile eli kolu bağlı bekleme durumu ve o şekilde yanıt vermeleri Türk olarak insanı ister istemez üzüyor. Diplomatik açıdan mutlaka bir şeyler yapılması gerekiyor. Moldova Devletinin başkanlık ofisinin Türkiye tarafından yenilendiği gerçeği bir yana, turistik olarak gezdiğim yerlerde ülkemizin izlerini gördüğüm bir ülkede ülkemizin resmi temsilcilerinin ellerinin kollarının bağlı olarak beklemesi, üzerine konuyu önemsemezlik tavırları içler acısı bir durum. Bu detayları köşeme taşımamın ana nedeniyse ana akım kanallarında veya gazetelerde bu bilgilerin detay olarak görülüp dip köşede yer alması. Ülkeye girmeye çalışıp giremeyenlerin paylaşımlarına denk gelirseniz şayet ancak o zaman gerçeği öğrenebiliyorsunuz. “Moldova'ya gitsek ne olur gitmesek ne olur!?” diye de düşünebilirsiniz. “Başka ülkeye gideriz ne olacak” da diyebilirsiniz. Fakat buradaki durum turistik ziyaret yapılıp yapılmamasının çok ötesinde bir durum. Ülkenin imajı söz konusu. Belki bu yazı aracılığıyla yerelden sesimizi duyan devlet yetkilileri olur da bir an önce bu konuya el atar. Moldovalı yetkililerle görüşülüp sorunun çözülmesinin yanında kendi vatandaşlarının ülke dışına iltica etmesinin önüne geçecek projeler geliştirilir belki. Nitekim gümrük kapılarında arka planda bize bu tür muamele yapılmasının gerçek nedenini araştırıp öğrendiğimde o gün orada sitem etmeme rağmen kendilerine zamanla hak verdim. Keza ülkedeki şartlardan bunalan vatandaşlarımız Moldova üzerinden hali hazırda savaş olan Ukranya topraklarına ulaşıp oradan Avrupa ülkelerine iltica başvurusunda bulunuyor veya kaçak yollu o ülkelerde kalmanın yoluna gidiyorlarmış. Moldova devleti de bunun önüne geçmek için tek tek sorguya çekiyor. Bu durumun bir an önce önüne geçilmesi gerekiyor. Gümrükte tarafımıza yapılan muameleden ziyade kendi ülkemden başka ülkelere iltica etme isteği daha da vahim bir durum. Bu arada, Moldova gidip görülmesi gereken bir ülke olmanın ötesinde gerek tarım alanında gerekse farklı sektörlerde oldukça güzel çalışmaları var. Bu kapsamda ikili ilişkilerimizin normalleştirilip daha da geliştirilmesi halinde her iki tarafında yararına olacağını düşünüyorum. Her ne kadar Moldova hükümeti şu aşamada ülkelerinin Ukrayna'daki savaşın da etkisiyle; Rusya tarafından işgal edilme durumunu ülkeye turist veya yatırım girmesinden daha çok önemseler bile ülkede yaşanan işsizlik ve ekonomik krizden çıkış noktası ülkemizle ilişkilerin geliştirilmesine bağlı olacağını değerlendiriyorum. Nitekim kendi vatandaşlarını kalkındırmak, refah seviyesini yükseltmek yerine başka ülkeleri kalkındıran bu konuda da gayet başarılı olan bir ülkeyiz. Bu arada, Moldova mutlaka gidip görülmesi bir yer. Öncesinde hiçbir plan yapmadan sadece uçak biletinizi (dönüş bileti mutlaka alınması gerekiyor) ve kalacağınız yeri ayarlayıp akabinde gümrük memurlarını da ikna ederek ülkeye girdiniz mi şehrin kollarına kendinizi rahatlıkla bırakıp ülkeyi keşfetmenin tadına varabilirsiniz. Hiç düşünmeden uçağa atlayıp gidin derim. Hatta hazır oraya gitmişken Ukrayna ile Moldova arasında yer alan haritalarda bile yer bulamayan gizli bir ülkeyi de (Transdinyester) keşfedip dönebilirsiniz. Gizli ama bir o kadar gizli olmayan bir ülkede tarihi bir film platosuna düşmüşçesine keyif alarak ve mutlu anlar geçirerek ülkemize döneceğinize eminim. Bu vesileyle tüm okurlarımızın yeni yılını tebrik eder, 2024 yılında sevdiklerinizle veya tek başınıza nice güzel yerler keşfetmenizi dilerim.

YORUM YAP