Eğitim-Sen Sendikası, Milli Eğitim Bakanlığının müfredat taslağını değerlendirdi.
Eğitim-Sen Sendikası, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan yeni müfredat taslağını değerlendirdi, eleştiri ve önerilerde bulundu.
“ÖNERİ ALMA SÜRECİ SEMBOLİKTİR”
Konuyla ilgili yapılan açıklama şu şekilde: “Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından, 2017-2018 eğitim öğretim yılından itibaren eğitim kademlerinin tamamında yeni müfredatın uygulanacağı ilan edilmiştir. Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, 13 Ocak Cuma günü yaptığı basın toplantısı ile 53 farklı dersin taslak programının bakanlık internet sitesinde askıya çıkarıldığını açıklamıştır. Ülkenin eğitim sistemi ve geleceği açısından böylesine önemli bir konuda taslak programlarla ilgili kurumsal önerilerin 6 Şubat, bireysel önerilerin 10 Şubat 2016 tarihleri ile sınırlandırılması, MEB'in müfredat taslakları ile “öneri alma” sürecini sadece sembolik olarak ele aldığını göstermektedir.
“ELEŞTİRİ, ÖNERİ VE DEĞERLENDİRMELERİ PAYLAŞACAĞIZ”
Eğitim Sen, MEB tarafından hazırlanan taslak eğitim programları ile ilgili olarak bir değerlendirme komisyonu oluşturmuştur. Aralarında alanlarında yetkin bilim insanları, müfettişler, öğretmenler ve uzmanların da yer aldığı komisyonumuz taslak programları incelemeye başlamıştır. Taslak programlarla ilgili olarak oluşturduğumuz komisyon tarafından yapılacak olan inceleme ve değerlendirmelerin sonuçları önümüzdeki günlerde rapor haline getirilecek, sendikamızın taslak öğretim programlarına ilişkin eleştiri, öneri ve değerlendirmeleri MEB ve kamuoyu ile paylaşılacaktır.
“OLDUBİTTİYE GETİRİLMEK İSTENİYOR”
MEB'in askıya çıkardığı taslak programların pilot uygulama yapılmadan, bilimsel bir inceleme ve değerlendirmeye tabi tutulmadan önümüzdeki eğitim öğretim yılından itibaren uygulanacağının açıklanması son derece sakıncalıdır. Bakanlığın gelecek öneriler doğrultusunda ders kitapları yazım sürecinin 20 Şubat'tan itibaren başlayacağını açıklaması, tıpkı 4+4+4 düzenlemesinde olduğu gibi, müfredat gibi önemli bir konunun bir oldubittiye getirilmek istendiğini göstermektedir.
“YANGINDAN MAL KAÇIRIR GİBİ HAREKET EDİLİYOR”
Müfredat değişikliği ilkokulda, ortaokulda, lisede işlenecek derslerin içeriği ve bunlarla ilgili önemli ve tüm toplumu ilgilendiren düzenlemelerdir. Müfredat değişikliklerini içeriğinin ne olacağı, nasıl bir değişiklik önerildiğinin bütün yönleriyle, bilim insanları, eğitim bilimciler ve eğitim sendikalarının görüşleri alınarak, çeşitli yönleriyle tartışılarak belirlenmesi gerekir. Oysa bugün MEB'in yapmaya çalıştığı ülkenin bugünü ve geleceğini ilgilendiren böylesine önemli bir konuda “yangından mal kaçırır gibi” hareket etmekten başka bir şey değildir.
MÜFREDAT DEĞİŞİKLİKLERİ İLE BİLİMSEL EĞİTİM ORTADAN KALDIRILIYOR”
Türkiye'deki bütün eğitim kurumları, iktidarın ırkçı, mezhepçi, ayrımcı ve otoriter uygulamaları nedeniyle gerçek işlevlerinden hızla uzaklaştırılmıştır. İktidarın eğitim başta olmak üzere, toplumsal yaşamın bütün alanlarında uyguladığı baskı, şiddet ve dayatmacı uygulamalar, laik eğitime, eşit, özgür ve demokratik yaşama karşı açık bir meydan okumanın yaşandığını göstermektedir. Müfredat değişiklikleri, bir anlamıyla “laik eğitim ve laik yaşama” karşı meydan okumanın somut bir yansımadır.
Laik-bilimsel eğitim anlayışına açıkça meydan okuyan, din-toplum ilişkisini konu alan ve laikliği de içeren sekülerizmi “satanizm” ile aynı kefeye koyarak “sakıncalı düşünce” ilan eden çağ dışı zihniyete karşı eğitim ve bilim emekçilerinin örgütlü gücü Eğitim Sen olarak bütün imkanlarımızla mücadele edeceğimiz bilinmelidir.
“TARİH DERS KİTAPLARINDAKİ “YENİ OSMANLICILIK” İZLERİ BELİRGİNLEŞMİŞTİR!”
Özellikle tarih ders kitaplarında Atatürk ve Cumhuriyetin ilk yılları ile ilgili bilgilerde ciddi bir ayıklanma yapılırken, Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili son derece ayrıntılı eklemeler yapılmış olması dikkat çekicidir. Daha somut örnekler vermek gerekirse; “Ortaöğretim Türk Kültür ve Medeniyet Tarihi” dersi öğretim programında “Türklerde Eğitim ve Bilim” başlığı altındaki alt başlıklara bakmak yeterlidir.
“EĞİTİM YAPBOZ TAHTASI, ÇOCUKLARIMIZ KOBAY DEĞİLDİR!”
2005 Müfredat Değişiklikleri de Aynı Mantıkla Yapılmıştır! Bugün MEB tarafından eleştirilen müfredatın, 2005 yılında aynı iktidar tarafından hazırlayıp büyük bir ‘reform' olarak ilan ettiği müfredat programı olduğunu hatırlatmak gerekir. Bilindiği gibi 2005 yılında MEB, tıpkı bugün yaptığı gibi, mevcut müfredat programları ile PISA gibi uluslararası sınavlardaki başarısız sonuçları gerekçe göstererek değiştirmiştir. Ancak aradan geçen sürede Türkiye PISA sınavlarında sürekli gerilemiş, sorunun sadece öğretim programlarından değil, doğrudan benimsenen yanış ve bilim dışı eğitim politikalarından olduğunu göstermiştir.
“TÜRKİYE'NİN NASIL BİR MÜFREDATA İHTİYACI VAR?”
Eğitim Sen, eğitimin toplumsal bir olgu olarak ele alınıp, bu olguyu tanımlayan değişkenlerin bütünsel bir çerçeve içinde analiz edilmesi gerektiğini düşünmektedir. Sendikamızın müfredat programı ile ilgili önerileri şu şekildedir;
n Eğitim müfredatı hazırlanırken bilimsel, demokratik, laik, bireyin yanı sıra aynı zamanda toplumsal faydayı da gözeten, insan hak ve özgürlüklerine dayalı eğitim programlarının oluşturulması gereklidir. Bu çerçevede yaratıcı ve eleştirel düşünen, üretici, çevre bilincini kazanmış, toplumsal sorunlara duyarlı, kendine güvenen, demokrasiyi özümsemiş, insan hak ve özgürlüklerini ön planda tutan, eşitlikçi, adalet duygusu gelişmiş bireylerin yetiştirilmesini hedefleyen eğitim programları oluşturmak temel hedef olmalıdır.
n Müfredatta içerilen bilgi ve değerler, demokrasi karşıtı (dini istismara dayanan, ırkçı, etnik ayrımcı, bölgeci, cins ayrımcı, farklı renk ve kültürleri aşağılayıcı, savaş yanlısı, çevre düşmanı, piyasacı vb) öğeler asla olmamalı, var olanlar çıkarılmalıdır.
n Müfredatta yer alan konu amaç, hedef, öğretim ilke ve yöntemleri, kavramlar çocukların sosyal ve kültürel gelişim düzeylerine uygun olmalıdır.
n Müfredat, sınav ve not sistemi üzerine kurulmamalıdır. Çünkü sınav ve not sistemi, geliştiren değil, eleyen ve seçen bir sistemin ürünüdür. Ölçme ve değerlendirme, öğretmen-öğrenci-veli üçgeninde kurulmalı ve nicelik değil, nitelik ölçülmelidir. Ölçmenin amacı, elemek değil, niteliğin yer ve düzeyini belirlemek olmalıdır.
n Ders kitaplarının sermaye çevrelerinin çıkarları ile dinsel kural ve referanslara göre hazırlanması uygulamalarına derhal son verilmeli, bilimsel ve pedagojik ilkelere uygun tarzda hazırlanması sağlanmalıdır.
n Ders kitaplarında gözlenen tek düzelik son bulmalı, içerik bilimsel, sistematik ve öğrenciye göre olmalıdır. Seçilen konular ile konuların ele alınış biçimi program hedeflerine uygun ve ilgi çekici şekilde düzenlenmelidir.
n Ders kitabı uygulama aşamasında çeşitli öğretim yöntemlerini kullanmaya olanak sunmalı; öğrencinin katılımı, merak, yaratıcılık ve eleştirel düşünme yönleri ön plana çıkarılmalıdır. Ders kitapları, onu kullanan öğrencileri araştırma, sorgulama ve bilgilere ulaşma çabasına dahil edecek bir yapıda hazırlanmalıdır.
n Ders kitaplarında öğrencilerin okuduklarından zevk almalarını sağlama, düşünme becerilerini teşvik eden etkili sorgulama teknikleri kullanma, eleştirel düşünme ve kendi kendine öğrenmeyi teşvik etme yaklaşımı kendini göstermelidir.
n Öğrencinin ve öğretmenin kontrol edemediği hiçbir araç, eğitimin temel unsuru haline getirilmemelidir. Özellikle bireyin davranış, beceri ve yetenek gelişimine odaklanan ilk ve ortaokul düzeyinde bilgi teknolojilerinin yanlış kullanımının öğrencinin gerçek hayatla bağını koparabileceği riski göz önünde bulundurulmalıdır.
n Müfredat hazırlıkları sürecinde sermaye ve iktidar odaklarının ekonomik, siyasal ve ideolojik çıkarlarına yönelik düzenlemeler yer almamalı, sendikalar, bilim çevreleri ve öğrenci-veli temsilcilerinin müfredat hazırlanmasında katılımı sağlanmalıdır.”
Haber Merkezi