Henüz kaynaştığı söylenemez ama. Nasıl ki belediyeyi kazanan CHP için ‘iktidar sarhoşluğu’ uzun sürdüyse, AKP de muhalefet olma durumunu henüz benimseyemedi. Halen iktidar gibi davranma hatasına her durumda sıkça düşebiliyor.
CHP kadar AKP’nin de yeni duruma alışamamış olması seçimler ve sonraki süreçte her defasında olmadık yer ile olayların ‘seçim rövanşı’ şekline sokulmasından daha da iyi anlaşılabilir.
AKP bu dönemde aklı başında bir muhalefetten ziyade iktidarın her şeyine karşı çıkma tutumuyla gündemden düşmedi. Bu da yerel yönetim kararlarına siyaset damgasını silinmeyecek biçimde vurdu. Her ne kadar inkar edilmek istense de iktidarı kaybeden kesim, kim olursa olsun, Silivri halkına da kırgınlık içerisine düşmekte kaçınılmaz olarak. Bu kırgınlığın hiçbir yararı olmamakla birlikte siyasi anlamda kayıpları derinleştirmek ve arttırmaktan başka bir işe yaramadığı gerçeğini, her dönem olduğu gibi, yine hatırlatmakta yarar var.
Geride bıraktığımız bir yıl içerisinde muhalefet, iktidarı denetlemek, doğru karar vermesini sağlamaktan ziyade hiçbir şey yaptırmama gayreti içinde bulundu. Tercih edilmemiş olmanın verdiği öfke ve kızgınlığın öyle kolay geçmesi beklenemez zaten. AKP ne zaman aklı başında bir muhalefet sergiler biliyor musunuz? İktidar umutları yeniden yeşerip, filizlendiği zaman. Ama iktidarı kaybetmişliğin içerisinde, teşkilatı ciddi bir kan kaybına uğramış AKP’den kazanana destek vermesi, iyi niyetle yaklaşmasını beklemek kimsenin yapamayacağı şeyleri istemekle eşdeğerdir.
AKP ilçe başkanlığı seçiminin ilk adımında ciddi bir toparlanmaya girdi. Partinin tepe isimlerinin giriştiği ilçe başkanlığı yarışı tabana da kamuoyuna da AKP’nin bitmediğini, halen siyasi umutlara zemin oluşturabilecek potansiyelini kanıtlamaya yetti. Son 4-5 ay içerisinde. Toparlanmanın belirleyici faktörü ister sevin, ister nefret edin Metin Karakaş oldu kabul etmek zorundayız. Partiyi girdiği umutsuzluk ve çöküntü halinden çıkartmak kolay bir iş sayılmaz. %65 oranında belirlenen yüksek çıtaya ulaşıldığını söylemek hata olmaz.
Bu dönemde iktidar kendi iç mücadelesi için gücünün önemli bir kısmını harcamak zorunda kalırken, muhalefet için durum daha da ağırdı.
AKP, Karakaş’ın tek adamlığına doğru seyre kapılırken, ne denli gerekli veya gereksiz olduğunun düşünülmesi, lazım gelirse önlemleri, her durumda oluşmaya başlanan yapı şimdiden değerlendirmeli. Büyük başarıları lider faktörü belirler. Çok başlı oluşumlarda ise radikal değişimlerin gerçekleştiği pek görülmüş şey değil.
AKP’de siyasi etkenler çok yoğunken, iktidar da tam aksine bugünkü görev kazanımının borçlu olunduğu yapı göz ardı edilmek eğiliminde. AKP, adeta siyasetin suyunu çıkartırken, CHP önemsiz yaklaşımı ile iktidarı sağlayan asıl süreci algılamamış havasında.
İki yaklaşım da yanlış. Tepe kadrolarının seçimle geldiği bir iktidar siyasetin, örgüt çalışmalarının önemini göz ardı edemez. Küçük görmesi kendi hedeflerinde ileride mecbur kalacağı küçülmelerin habercisidir.
Muhalefet, iktidara yüklenmekten kendi durumunu gözden geçirmeye fırsat bulamamış görünüyor. Ama koşullarını düşündüğünüzde çok da mantıklı, akılcı hareketlerden ziyade duygusal yaklaşımların davranışları konusunda belirleyici olmasının anlaşılmayacak bir tarafı yok. Muhalefet açısından belirtmeden geçilmemesi gereken bir diğer unsur da iktidarda yapılan hataların yeni süreçte
tekrarlanmayacağına dair taban ve kamuoyuna verilen sinyaller. ‘Küçük olsun benim olsun’ yaklaşımı kayıp durumunda elde var olanı tamamen bitirir. Elde çok bir şey olsa parçası gitse bile elde kalan olur.
Bir de AKP kendinden olmayanları bile kendi bünyesinde, olduğu gibi barındırma girişimlerindeki artış ile son dönemde dikkat çekiyor. Bu da “AKP kendinden olmayana fırsat tanırken, CHP kendinden olana bile tanımıyor” serzenişlerine prim veriyor.
Geride bıraktığımız bir yılın olumsuzluklarını unutup, kazanımlarıyla ikinci yıla girmekte iktidar için de muhalefet açısından da yarar var. Hata ve kayıplardan sadece gerekli derslerle ikinci seneye devam etmek ilişkileri de başarıyı da istenilen seviyeye taşıyacak.