Cuma günü Silivri Belediye Meclisi görüntülerini farklı mecralardan tekrar tekrar izlerken, içimden ‘Ne kadar öfke ve kızgınlık birikmiş' diye geçirdim… Aylarca mecliste hakim olan huzuru bozmayı başaran çok yabancı olduğumuz bir şey değildi. Adına ‘dedikodu' deyip de sürekli şikayet ettiğimiz, üretme fırsatını elimizin tersiyle itemediğimiz olgu başroldeydi. Biri bir dedikodu çıkarmıştı sonrasında o bir hastalık gibi yayılmıştı. Üretene de, dillendirene de, karşı karşıya kalana da zarar veriyordu işte…
Kimse kusura bakmasın Cuma günkü meclisin ‘yıldızı' Ramazan Sakalıoğlu'ydu… Tek tek, sakin bir şekilde yaşadığını aktardı. Söyledikleri şahsen benim aklımda hiç kuşkuya yer bırakmadı.
Yalçın Yönet, bir kurbandı ama kendi boşboğazlığı ve hatalarının kurbanı. Hiçbir meclis üyesi veya siyaset yapan kişi ilçe veya belediye başkanını sevmek zorunda değil. Ama aynı ekibin içinde uyulması gereken bazı kaideler vardır.
Peki CHP'de durum nasıl? Onlar çok az ‘sorun yokmuş' veya ‘birbirlerini seviyormuş' gibi yapmak zorunda. Kavgaysa, tartışmaysa, karşı fikri savunmaysa her şey aleni!
Yönet, ilçe başkanından kuşkulanabilir ama bunun dedikodusunu yapmak yerine ya ispat etmeye çalışmalı ya da hesap sormalıydı. Rüşveti aldığı söylenenlerden; ya Karakaş ya da Işıklar'dan… Ramazan Sakallıoğlu'na neyin teyidini yapmak için soruyor?!
Karakaş ile Yönet arasındaki ilişkinin çok iyi olduğunu düşünmüyorum. Son olayla bu durum iyice pekişti. İyi değildi bundan sonra olmasına imkan kalmadı… Ama bunun böyle bir şekilde ortaya çıkması ve Karakaş'ın bunu şimdilik sineye çekmek mecburiyeti ağır bir yük oldu.
Hani bir söz var; insan ektiğini biçer diye… 50 yıllık hayat sürecimde defalarca tecrübe ettim… Herkes bir gün yaptığı iyiliğin de kötülüğün de karşılığını alıyor. Kimimiz o zaman yaptıklarımızın başkalarına ne hissettirdiğini düşünüyoruz kimimiz bunu da akıl edemeyecek bir duyarlılık içinde yaşadıkları olumsuzluklarının sebebini başkalarında aramayı sürdürüyor. Yaşadığımız her şeyin tek sebebi kendimiziz! Zor bir gerçek, kabul ettiğimiz ölçüde huzur içinde yaşarız.
Işıklar'ın suçuna gelince… Bütün siyasetçileri çıktığı yarışta geride bırakıp Silivri'ye belediye başkanı oldu… Cezasını çekmeli! Kültür Merkezi sözü verdi, anlaşma yaptı işi kotaramadı… Çok mu fazla suçlamıştı acaba seleflerini?!
Metin Karakaş'ın kabahati, ilçe başkanı olarak partiyi bir arada tutmak. Cezası; kişisel saldırı ve aldığı yaraları ekip yönetmesine rağmen tek başına iyileştirmek zorunda.
Yalçın Yönet'e düşüncelerini açıkça ortaya koyamama, olduğu gibi davranamama cezası kaç uykusuz geceye mal olduysa oldu ama bitmedi! Yönet'in, Işıklar'dan ziyade Metin Karakaş'a ve Ak Parti'ye vereceği hesabın faturası çok ağır olacak. Karakaş karşıtlarının ‘kahramanı' olma durumu teselli ikramiyesi… ‘Kimsenin dillendiremediği bir gerçeği söyledi”ğini düşünenlerin kahramanı, ‘liderini sırtından bıçakladığını düşünen'lerin gözünde bir hain. Aynı olay aynı kişi ama bakış açısı farkı!
Her şeyin bir bedeli var…
Tüm bu tartışmaların içerisinde herkes inanmak istediğinin sözlerini çekip çıkardı onlara sarıldı. Kişiler olmasını istediklerini yüksek sesle, uzun uzun cümlelerle anlattı.
Bizim neye inanmak istediğimiz tabi ki önemli ama bir de gerçekler var, kimsenin gücünün değiştirmeye yetmediği…
***
Ersin Özalp, bir yazı yazmış yazıyı üç defa okudum sözünü ettiği kişinin ben olduğuna inanmakta epey güçlük çektim. Ama beni ne kadar ‘sevdiğini' (bunun sebebini hele hiç anlayamadım) hatırlayınca ikna oldum. Ben kendimi tanıyamadım. ‘Vay be ben neymişim' dedim. Güldüm geçtim, elimden de içimden de başka bir şey yapmak gelmedi. Ama kapım açık gelip bir çayımı içerse şirket hesaplarımız, baskı işlerimiz, sahip olduğumuz matbaamız (2003'te satın aldığımız başka da matbaamız yok) konusunda kendisini seve seve bilgilendirmeye hazırım. 20 yıldır bölgede gazetecilik yapınca ve insanlar size güven duyunca bazı süreçlere dahil olmanız kaçınılmaz. Ama her şeyin bir sınırı var tabi. Yaptığım her şeyin arkasında dururum da yapmadıklarım konusunda sorumlu tutulmak hiç hoş değil.
***
Her ne iş yaparsak yapalım, daha iyi olmak için uğraş verelim… Daha kötü olmak için değil. Herkes her konuda iyi olamaz. Ama herkesin iyi olduğu bir alan mutlaka vardır. Kendi içimizdeki doğru ve iyiyi ortaya çıkartıp geliştirelim.
Gerçeklere yönelik algıda bozukluk taraf olma konusunu abarttığımızda ortaya çıkıyor. Başkası gibi olma, başkası için kendinden taviz vermekten ben vazgeçeli epey zaman oldu. Çok da iyi olmuş. Hiç kimse için kendiniz ve iyi olmaktan vazgeçmeyin.
Birlik, beraberlik ve huzur her durumda çok önemli! Hatalar ile yüzleşmeden, yanlışlarımızı kabul etmeden doğru yola girmemiz mümkün değil.
İyi haftalar!