Suriyeliler giderse ekonomi çöker mi?

Son birkaç haftanın tartışma konusu...

Hemen söyleyeyim, bugün için bu varsayım kısmen doğru...

Neden mi?

Gelin biraz işin iç yüzünü konuşalım...

Yıllardır ülkemizde politika yardım üzerine kurgulanmış, hep balık dağıtan bir yönetim, kimseye balık tutmayı öğretme düşüncesi yok...

Erzak kolisi yardımı, kömür yardımı, bankamatik çalışanları, bir sürü yardım derneği, hep günübirlik karın doyuracak işler...

İş başvurularında en çok karşılaştığım cümle “Cumartesi, pazar tatil değil mi?”

Ne iş yapacağını meraktan ziyade ne zaman çalışmayacağını soran bir nesil var...

Toplumu sürekli yardım politikaları ile çalışmamak üzerine kurgularken 2023 yılı için 500 milyar $ ihracat hedefi koyunca e haliyle çalışacak iş gücüne ihtiyaç ortaya çıktı...

Hoş bu ülkede 500 milyar dolar ihracat yapacak üretimi besleyecek enerji üretimi de yok da hadi bu da başka bir yazı konusu olsun...

Neyse...

Çalıştığım firma plastik ambalaj üretimi yapan 25 yıllık bir firma. 30 çalışanımız var, vardiyalı sistem üretim yapılıyor...

Son 5 yıldır da yeni eleman bulmak bizim için bir kabus...

İlanlar, İŞKUR vb. ne alternatif var ise, hangi yolları denediysek yok, yok, yok. Çalışacak eleman yok...

Maaş asgari ücret değil, iki öğün yemeğini yiyor, servisi var, hiçbir kaçak kuçuk yok bordro tam, bayram ikramiyeleri bile bordroda resmî görünüyor, cumartesi pazar resmî tatil ama gel gör çalışan yok...

İŞKUR'a sürekli başvuru güncelliyoruz, yok arkadaş ne gelen var ne giden...

Sanayi içinde iş yükü biraz insanı kirleten cinsten. Yağı, kiri, pası eksik olmaz...

Gelen üç gün, dört gün çalışıyor; ben bırakıyorum diyor, gidiyor...

E haliyle biz de firma olarak kaldık mülteci kardeşlere...

Bizim firmamızda Suriyeli çalışanlar var, hepsinin çalışma bakanlığına başvuruları tamam, sigorta vs. hiçbir eksikleri yok...

Ancak çalışma olarak çok ciddi fazlaları var...

Hem de çok ciddi...

Ne işten şikayet ediyorlar, ne mesaiden...

İş varsa, makine çalışması gerekiyor ise sen demeden o geliyor...

Biri var, Tarık; Halep Üniversitesi İngiliz Dili Edebiyatı mezunu...

Bizde kesim makinesi ustası oldu...

Beyefendi, saygılı...

Bizde toplam 5 kişiler...

Firmada çalışan 30, çıkar beyaz yakalıları kaldı 20 kişi...

Şimdi bizim firmayı düşünüyorum. 20 kişiden 5'i giderse “Çöker miyiz?” diye. Yok, çökmek biraz ağır olur ancak sallanır mıyız? Sallanırız...

Hem de en az 7 şiddetinde...

Çok uzatmayayım. Şöyle bir etrafınızda soruşturun, birçok fabrikadan bu anlattığım hikayeyi dinlersiniz...

Ha Avrupa mülteci almıyor mu zannediyorsunuz, tabi ki alıyor, karpuz gibi alıyor, seçe seçe, Tarık gibileri alıyor, kelekleri bize bırakıyor...

Yıllar önce Almanya üretimi için Türkleri kullanmadı mı?

Türkler Almanya'yı ele geçiriyor yaygarası koptu mu?

Bugün Almanya'da Türk milletvekili yok mu?

Ancak ülkenin bir sistemi var...

Almanya kendi insanını iyi eğitip beyaz yakalı yaptı bizimkileri de mavi yakalı olarak üretimde kullandı...

Ucuz işçilik ile de dünyada rekabet gücü oluşturup sanayi de en önde ülkelerden biri oldu...

Peki, başa dönüp “Neden böyle?” dersek nedeni hep aynı: Özümüzde üretmek yok bizim. Tembeliz ve rahatı gördük mü hemen yerleşiyoruz..

Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk “Türk insanı çalışkandır!” sözü ile lütuf etmiş insanımıza, üzgünüm. Bir de şu var ki sıkıştığı zaman kafamız süper çalışıyor...

Yumurta kapıya dayanmadan olmuyor çünkü...

Ülkeyi tüketim üzerine kurgulamak, yeni yeni kredi kartları ile senin olmayan parayı harcamak, yarınlarını hiç düşünmeden sadece bugünü yaşamak ve kendini geliştirmek yerine gününü gün etmek belki saçma gelecek ama bugünkü mülteci mecburiyetinin nedenlerinden maalesef...

Geç mi kaldık? Hayır...

Hala maçı buradan geri çevirebiliriz...

Yeter ki hem devlet hem de millet olarak bu durumun farkına varalım ve doğru adımları atalım...

Başta eğitim sistemini gerçek beyaz yakalıları yetiştirecek düzeye getirelim...

Zor değil emin olun, karar vermek yeter...

 

Akılda Kalan:

Bulunduğun yer seni mutlu etmiyor ise yerini değiştir, ağaç değilsin...

YORUM YAP