Hayatta da siyasette de dengede kalabilmek büyük bir marifet günümüzde. Algılarımız yoğun bir baskı altında ve dolasıyla düşünce ve davranışlarımız bundan etkileniyor. Çeşitli rüzgârların etkisinde oradan oraya savrulurken mutluluğu mu, başarıyı mı, huzuru mu, kendimizi mi, kariyer zirvesi mi aradığımıza dair durumlar değişiklik arz ediyor. Bir şeyi ne kadar çok isterseniz onu elde edememek de, ettikten sonra kaybetmek de etkinlik artışı sağlıyor.
Denge mevzusundan asıl konumuza dönelim…
Mümin Koçoğlu ile dün İBB ve Silivri Belediye Meclisinde geride kalan 2,5 yılı konuştuk… Laf arasında, “Daha önce biri bana üniversiteyi bitirip yurt dışına gideceksin, oradan Türkiye'nin en önemli firmalarından birinde işe girip onlarca Avrupa ülkesini dolaşacaksın, istifa edip mali müşavir olacaksın, Selami Değirmenci ile tanışıp siyasete gireceksin, meclis üyesi olacaksın dese buna inanmazdım bile bırakın bunları hayal etmeyi… 2004 yılında Türkiye'ye geldim meclis üyesi olmak gibi bir hayalim yoktu ki benim… Daha doğrusu hayallerim yok. Sahip olduklarıma şükrederim sadece… Şuna inanıyorum; 2,5 sene önce nerede olduğumuzu hatırlayalım ve 2,5 sene bittikten sonra nereye gideceğimizi düşünelim ” dedi…
Hayatın bize ne hazırladığını bilmek mi, bilmemek mi daha garip? Bilmek galiba… Nedenlerini yazıp içinizi karartmak istemiyorum…
Koçoğlu'nun varlık ile yokluk arasında sağladığı etkinliğe hayranım. Işıklar'ın bu ara ifade etmediği ama terminolojimize kazandırdığı “kendini hissettirmeyen yönetici” tanımlaması gibi… Koçoğlu da kendini hissettirmeyen meclis üyesi… Ortalarda çok görünmez ama bir işe baş koyduğunda, el attığında adeta devleşir, olayların seyrini değiştirir. 2012 CHP İlçe Başkanlığı seçimi, 2014 CHP Meclis Üyesi önseçimi örneklerinde olduğu gibi…
Silivri siyaseti adına varlığını önemsiyorum, attığı adımların, tercihleri ve yöntemleri saygı uyandırıyor. Bunları yüzüne karşı söylemedim yazayım bari : )
MAVİ GÖZLÜ DEV
Biz sana borcumuzu nasıl ödeyeceğiz hiçbir fikrim yok… Ama her Cumhuriyet kadını gibi elde ettiğim her kazanım ve imkânda sana daha da borçlandığımı iliklerime kadar hissediyorum.
Yarattığın mucizenin, gerçekleştirdiğin devrimin en güzel yanı kadınlara araladığın var olma yolunun kapısı… Öyle bir boşluk bıraktın ki ardından yerini doldurmak imkânsızlığı içinde bocaladıkça bocalıyor siyasetçiler hatta kocaman bir ülke, yer yer dünya… Ruhun şad olsun…
Sana inanan ve senin fikirlerin doğrultusunda ölüme yürüyen herkesi aramızdan ayrılışının yıldönümünde bir kez daha minnet, saygı ve şükranla anıyorum…
Rahat uyu, borcumuzu biliyoruz. Henüz verecek hesabını kapatmak mümkün olmasa da, sana her gün daha da borçlansak da ziyanı yok;
ATAM izinden yürüyoruz...