Seçime mi gidiyoruz, savaşa mı belli olma durumu karışmaya başlamışken araya bayramın girmesi ne güzel oldu… Haksızlık etmemek lazım yine de, gündemimizdeki konuların farkında olanlar, incelikle yaklaşanlar da azımsanmayacak derecede…
Geçenlerde bir dost meclisinde şöyle bir cümle geçti, “Filanca kulübün şube yönetimi destekledikleri kulüp başkanı seçimi kaybettiği için istifa etmeli mi, etmemeli mi?” Bir kulüp kongresinde tüzük ile belirlenen sınırlar ve koşullar dahilinde iki veya daha çok kişi kulüp başkanlığına aday olabilir. Şube yönetimi de ayrı ayrı veya ortak kararla bir adayı destekleyebilir; zorlama ve baskı olmadan, danışarak, uzlaşarak… Kendilerine verilen seçme hakkını kullanmaktan varılan istifa sonucunu anlamıyorum?! Seçim yapılır, seçilen işine bakar! Kendisini destekleyen veya desteklemeyenlerden hesap sorması, yaptırım uygulaması kadar saçma bir şey olamaz.
Düşünün belediye başkanlığı konusunda birkaç partinin adayı yarışır. Oy verdiğimiz aday seçilince memnun oluyoruz tabi de karşı olduğunuz aday seçildiğinde kuruma sorumluluklarınızı bırakabiliyor musunuz, “Seçileni kabul etmiyorum, benim belediye başkanım seçimi kaybeden” diyebilme hakkınız ve başkalarının bunu ciddiye alma şansınız var mı? Yok değil mi?
Kulüp seçiminden, belediyeye… Hatta 24 Haziran'da belirleyeceğimiz üzere ülke yönetimine kadar… Yönetme ve bizi temsil yetkisini Anayasamızda belirtilen şekliyle Cumhurbaşkanlığı ve meclis hususunda seçilenlere vereceğiz… İstediğimiz Cumhurbaşkanı seçilmedi veya tuttuğumuz parti çoğunluğu sağlamadı diye vatandaşlık haklarımız ve sorumluluklarımızdan mı istifa edeceğiz?! Seçmenin yüzde 50'sinden destek alarak seçilse bile bir kişi veya parti, diğer yüzde 50'nin alamadığı desteğini her zaman hesap etmeli.
Uzun lafın kısası; savaş yok gündemimizde, olmasın da… Seçim var; hayırlısı ile olup bitsin inşallah…
Ve bayram var…
Üç günle sınırlı kalmasın inşallah… Hayat hep bayram tadında devam etsin… Sağlık, mutluluk ve huzurlu günlerde, çalışalım, üretelim, geleceğe umutlu bakalım…
Mutlu bayramlar...