Cep Herkül'ü; Naim Süleymanoğlu'nun hayatını anlatan filim gösterime girdi. Biz de bir grup Kırcalili arkadaş ile akşam seansında yerleştik sinemadaki koltuklarımıza…
Süleymanoğlu'nun Bulgaristan'da şampiyonluktan şampiyonluğa koşarken Türkiye'ye kaçışına neden olan şey; Bulgaristan'da komünist rejimin asimile etmeden rahat edemeyeceğine karar vermesinden sonra başlattığı Türklere yönelik soykırımın…
5-6 yaşlarında şahitlik ettiğim konu ve olaylar hakkında hafızam tabi ki çok buğulu ama çekilen film sis perdesini bir miktar gözyaşı ve kalp sancısı pahasına epey aralama imkanı sunuyor…
Hayal meyal geçtiğiniz yollarda başkalarının ayak izlerini takip ederek kendi benliğiniz ve yaşadığınız gerçekliğin eksik parçalarını tamamlıyorsunuz.
Filmden sonra neyi fark ettim biliyor musunuz?
“Unuttum” dediğiniz, sandığınız her şey aslında benliğinizde bir yerde olduğu gibi duruyor. Ruhunuzda açılan yara kabuk bağlayıp bir şekilde iyileşti izlenimini veriyor ama yarattığı acısı tetikte ilk fırsatta ciğerinizi dağlamak üzere bekliyor… Yaralı tarafınıza en ufak darbede gömdüğünüz acılarla yüzleşirken buluyorsunuz kendinizi…
Mutlu anları hatırlamaya çalışırken, mutsuzluk veren konuları unutmaya ne gayretler, ne çabalar sarf ediyoruz… Oysa biz ikisinin bütünüyüz. Bir tarafımızı eksik bırakıp, yok sayarak tam olmaya çalışıyoruz.
Cep Herkül'ü; Naim Süleymanoğlu muhteşem bir film olmuş. En güzel yanı da kurgu ya da senaryosu, oyuncuların muhteşem performansı, hatta şahane müziği değil sadece; bir zamanlar ete ve kemiğe bürünen eşsiz bir gerçekliğe bağlı kalınmış olması… Bulgaristan Türkleri açısından tarihsel özelliği ötesinde Türklük, eşsiz, azim ve inanç dolu bir yaşam öyküsünü ölümsüzleştirerek, geleceğe taşıması filmi değerli kılan bir diğer ayrıntı.
Mutlaka izleyin...