Ali Gülcü

NAZAR

Balkonun köşesinde sessiz sedasız durmasına alıştığımız bodur mandalina tam çiçek açmaya başlamıştı ki yaprakları döküldü! Necat ağabeyi arasam durumu anlatsam, bir mandalina ağacına bakamadın be kardeşim der diye elim telefona gitmiyor...Geçen yıl tee Sakaryalardan getirttiğim caanım aslanağzı da bir gecede böceklenmişti, evdekilere sorarsanız nazarım değmiş, öyle bakılmazmış!
Yaşadığım şehir tenha, akşamüzeri hava biraz serinleyince, ellerim ceplerimde eski mahallenin dar sokaklarında yürüyeyim diyorum hoş apartman bloklarının arasında o günlerden bir vaha gibi kalmış sadece çocuk parkı var.
Hatırlamak hoşuma gidiyor!
Evleri, insanları... Osman bakkal, Sami bakkal, Yusuf bakkal...Not defterleri gibi veresiye defterleri olurdu o zamanlar biri mahalle bakkalında dururdu, sağlaması olsun diye aybaşlarında karşılıklı toplanırdı, hesap hiç şaşmazdı.
Rahmetli Ceyar. Kaptan Amca.
Şato gibi bir ev vardı, bahçesinde dehşet sapsarı ekmek ayvaları olurdu,dalmaya giderdik, bizi camdan görürlerdi elbet ama ses etmezlerdi...
Bayramda tüm mahalleyi gezerdik.
Herkes bizi, biz herkesi tanırdık.
Para verenler.
Mendil verenler.
Çikolata verenler...Çikolata bu kadar ayağa düşmemişti, değerliydi!
Avuçla fıstık verenler, ucuz şeker verenler, gözetleme deliğinden bakıp kapıyı açmadıkları gibi daha sonra bayramda el öpmeye de gelmedin diyenler...
Büyüdükçe utanır olduk bayram ziyaretlerinden.
Bunda toplumun etkisi de var tabi;
" Eşek kadar adam oldun hala üç kuruş toplayacağım diye kapı kapı geziyorsun!"
Çalışmaya başladıktan sonrada zor gelmeye başladı bayram ziyaretleri, aşağılara, Egelere, Akdenizlere gider, sosyal paylaşım sitelerinde alem görsün diye paylaşır olduk, önce garip geldi sonra her şey gibi alıştık şimdi oturduğum yerden; kim kiminle nerede, ne yiyor, ne içiyor, üzgün mü hissediyor, mutlumu hissediyor hep biliyorum.
Devir ağızlar kulaklarda selfie devri, hem de çubuklusundan!
Rüzgar ağabeylerle Değirmendüzü'ne dalışa gitmiştik seneler önce, yaz ayları boyunca çadırda tatil yapan öğretmen bir çiftle tanışmış, elektrik olmayınca bu kadar uzun nasıl kalabiliyorlar diye şaşırmıştık.
Kadını sırtını denize dönüp kendi fotoğrafını çekerken görünce üzülmüştük.
İnsanın fotoğraf çekecek kimsesi olmaz mı diye balıklama dalmıştım konuya...
Bu kadar mı yalnız olunur?
Selfie nedir bilmiyoruz!
Neden döküldü bu mandalina ağacının yaprakları bilmem ki?
Nazarım mı değdi acaba?
Arasam mı acaba Necat ağabeyi...

YORUM YAP