Değişsin mi şu gündem biraz…
Yazı yazmaya da elim varmıyor. Bizim medya mahallesinin gündemine bakıyorum da Özcan Işıklar'ı yerden yere vurma yarışında muhalefete yapacak iş bırakmıyorlar. Şöyle bir düşünüyorum da AK Partili, MHP'li gündemleri özlemişim. Allah'tan STK'lar, odalar var ara ara gündem daha aklıselim alanlara doğru yol alıyor.
Meşhur bir fıkradır;
Bir ülkede bir bakan, kendisini gazetecilere hiç sevdirememişti. Ne yapsa makbule geçmiyor, basın her gün kendisiyle uğraşıyordu. Artık canına tak etmişti ve "Öyle bir şey yapayım ki, gazeteciler mat olsun" diye düşünürken aklına bir fikir geldi.
Bakanın bazı özel yetenekleri vardı ve bu yeteneklerinden birini kullanarak basın mensuplarını etkilemeye karar vererek bir basın duyurusu yayınladı: "Pazar günü saat 10.00'da bakan denizin üzerinde yürüyecek..."
Pazar sabahı saat 10.00'da tüm basın mensupları bildiride belirtilen yerde toplandılar... Bakan geldi ve elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye başladı ve karşı kıyıya kadar da yürüyerek ilerledi... Herkesin gözleri dehşetle açılmıştı. Fakat ertesi günü tüm gazetelerde şu başlık okundu: "Bakan yüzme bilmiyor!"
***
Bizim yerel gündemimizi Bakan'lar değil belediye başkanı belirliyor… Onun da eleştirilerden kurtulmasının tek çaresi bulunduğu görevin sonra ermesi; şu durumda orayı terk etmesi. İnsan çoğu zaman tercih yapmak zorunda. Işıklar'ın seçenekleri tartışılmaya devam etmek mi, Silivri'nin en önemli seçilmişi olmak mı!? Bu olmak ya da olmamak ile de bağdaştırılabilir.
Özcan Işıklar onu seçen 40 bin kişinin iradesine saygı duyup, güvenlerini haklı mı çıkartacak, yoksa seçmeyen bir o kadar kişiyi mi mutlu edecek? Her durumda mutlu ettiği birileri olması da tuhaf : ))
Tartışılıyorsanız bu demek oluyor ki kayda değer bir şeyler yapıyorsunuz. Halk mı tartışıyor, belli bir kesim ya da kişiler mi ona da iyice bakmak lazım tabi. Vatandaş da bakıyor emin olun…
Ne kadar çok kişiyi memnun ederse bence bir kişi o kadar kendinden, özünden ve gerçeğinden uzaklaşır. İnsan doğru bildiğini bunun karşılığında gelecek tüm olumlu ve tabi ki olumsuz tepkileri göze alarak yapmalı. Siz siz olmaktan vazgeçerseniz başkalarının kuklasına dönüşmeniz eninde sonunda kaçınılmaz olur. Kenti özünüzü, başkalarının sizi tercih etme karşılığında, terk ederseniz zaten seçilmiş kişi siz olmayacaksınız. Başkalarının yönettiği ve üzerinden emellerini gerçekleştirdiği bir şahsa dönüşeceksiniz.
İnsan kendi ağırlığı ve değerinin farkında daima olmalı. Ama ne daha fazlası ne de daha azı. Başkalarının sizi eleştirilerine kulak tıkayabilirsiniz bir noktadan sonra ama bu konuda kendinizi tarafsız bir gözle değerlendirmeyi ne kadar çabuk öğrenirseniz kendinize o kadar büyü bir iyilik etmiş olursunuz.
Özcan Işıklar'dan daha iyi belediye başkanı, Rıfat Kutlu'dan daha iyi AK Parti ilçe başkanı olacağına, Şenol Türkyılmaz'dan daha güzel üstlendiği sorumluluğu kotaracağına inananlar başkalarını da inandırmak zorunda. İnandıramıyorsa kabahati kendinden başka kimsede aramamalılar.
Olaylar ve insan davranışları çok basit aslında. Siz gerçeği görmemek adına üzerine ne kadar komplo teorisi ve ateşli strateji yüklerseniz yükleyin bunlar balon gibi rüzgarda savrulmaya ve ilk sert temasta patlamaya mahkûmdur.
ADEM BABA
Bazı insanlara kimi olaylar hiç yakışmıyor. Öyle bir yakışmıyor ki ne kadar zorlarsanız zorlayın bir işe yaramıyor. Bize değerli hissettiren, sağlıklı yaşam ve hayatın kıymetini öğütleyen delikanlı; Adem Ünal'a ziyaretteydik dün Göçmen tayfası ve artı bir Elazığlı olarak : )) Senin gölgene güvenmeyi öğrenmişken, bu kıymetli duyguya daha doyamamışken endişelendirme bizi Adem baba. Yine gazeteni her sabah erken saatte hevesle alıp okuyacağın, bizlere güven duygusunun sıcaklığını, azmin zaferini daha nice uzun yıllar hissettirmeye devam etmen dilek ve dualarımızla. Seni çoook seviyoruz; en iyi bildiğin şeyi yap ve güçlü ol… Şule Hanım sizleri de kocaman öpüyorum...