Sosyolog ve Aile Danışmanı - Aleyna Çalış

Neden düşünürken kayboluyorum?

Bazen zihnimizde birçok düşüncenin arka arkaya geçtiğini fark eder ve bu düşüncelere kapılıp bir yolculuğa çıkarız. Bu öyle bir yolculuktur ki bazen kısa bir an bazense saatlerce süren yorucu bir eylem halini alır. Gün içerisinde arka planda çalışan bir radyonun zihnimizi bulandırması gibi tarif edilebilse de farklı olan tarafı her düşüncenin bizle ve hayatımızla alakalı olmasıdır.
Baş etmekte zorlandığımız düzeyde yoğun düşünceyle karşılaşıyor olmak geçmişte yaşadığımız travmatik deneyimlerin etkisi ve zorlayıcı durumların sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Beynimizin içinde yer alan hayatta kalma aygıtı olarak da tanımlayabileceğimiz zihin, bizim için hayatta kalma seçeneklerini üretirken kendimizi yoğun bir düşünce bulutunun içinde bulabiliyoruz. Bu düşünceler zaman içerisinde algımızı oluşturarak gerçekliğimiz halini alabiliyor.
Hayatı yaşarken içinde bulunduğumuz durumun dışındaki ihtimaller de bizim için varlığını gösterir. Bu ihtimaller çoğu zaman bizi korumak için var olurlar. Amaçları bizleri acıdan uzak tutmaktır. Böylece huzurlu, rahat ve eğlenceli bir hayat yaşayabileceğimiz kanısına varmış olabiliriz. Ancak bu durumda, yaşayarak öğrendiğimiz bir şey vardır ki; acıdan ne kadar uzak durmaya çalışsak da acı hayatın kaçınılmaz bir gerçeğidir. Sabah yataktan kalkma anımızdan gece yatana kadar geçen zamanda yaptığımız birçok şey uğraştırıcıdır, rahatı bozar ve acıyı barındırır. Acının kaçınılmaz olduğu düşüncesi bile çoğu noktada acı vericidir. Bu denli acının içinde nasıl huzurlu olacak diye düşündüğümüzde işimizi kolaylaştıran iki tanımla karşı karşıya kalıyoruz. Acı ve ıstırap. Bizlerin şikayetçi olduğu şey acıymış gibi düşünürken fark etmemiz gereken şey şudur ki; acı anlık yaşanır ve geçicidir. Kalıcı olan ise o acının bir anlamla bütünleşip tekrar eden bir hal almasıyla oluşan ıstıraptır. Ve zihnimiz sürekli olarak bu duruma dair anlık acıdan kaçma refleksine yöneltici düşünceleri ortaya koyup bizleri ıstırapa daha da yaklaştırır. Böylece bizim için dostane bir yaklaşımda olan zihnimiz zamanla düşmanımız haline gelebilir. Bu mekanizmayı anlamak, gerçekçi hedefler belirlememiz ve hayatımızı anlamlı bir şekilde inşa edebilmemiz için önemli bir yardımcı olacaktır. Böylece içinde kaybolduğumuz düşünceleri önümüze koyup bu ıstırabı oluşturan şartları görebilecek mesafeye sahip olabiliriz. Bu durum da daha rahat nefes almayı ve motivasyonu beraberinde getirir.
Yoğun düşünceyle karşılaştığımızda en önemli kısımlardan biri bu durumun bir geçeklik olmadığını fark edip sadece düşünce olduklarını biliyor olmaktır. Düşünceler kalbin vücuda kan pompalaması mantığına uygun olarak, zihnimiz tarafından vücudumuza pompalanırlar. Durdurmaya çalıştıkça daha da bir yüksek basınçla bilincimize ulaşırlar. Bu noktada en sağlıklı çözüm düşüncelerimizin varlığını kabul edip onlarla mücadele etmekten vazgeçmek olacaktır. Böylece düşüncelerimizin içeriğine çaresizlik ve yorgunlukla bakmak yerine, onları algılayıp bizim için gerçekçi olan taraflarını hayatımıza dahil ederek eyleme geçebiliriz.

YORUM YAP