Lerzan Öke

Neden Gülmeyiz?


Her milletin kendine özgü bir tipi ve karakteri vardır. Demirperde ülkeleri hariç, diğer ülke insanları bazı özelliklerde birleşirler. Örneğin; Daima temiz, birbirlerine saygılı ve güleç yüzleri ile bir Batılı’yı ülkemizde teşhis etmek çok kolaydır. Ayrıca; Temizliğin, güler yüzün ve saygının her kapıyı açacağını bilen ve en çetin kilit noktalarında dahi bu üç özelliğin "Sihirli Bir Anahtar” olduğunu daha çocukluğundan öğrenen Batılı; hem kendi vatandaşına ve hem de ülkesindeki yabancıya her konuda yardımcı olur ve adeta bunu bir "GÖREV” sayar…

Bir Batılı gözü ile: mert, misafirperver ve sıcakkanlılık gibi karakteristik üç özelliği üzerinde toplayan ülkemiz insanında ise, yukarıda sözünü ettiğimiz diğer üç özellik maalesef yok denilecek kadar azdır… Ülkemize koşa, koşa gelen turistlerin tekrar gelmemeleri için elimizden geldiğince çaba sarf eder, tabiatın alabildiğine güzel ve zengin olduğu ve fakat bizim kıymetini bilmediğimiz bu ülkenin nefis hayalini, daha ilk gününden zihinlerinden söküp almak istercesine her vesile ile; temizlikte, saygıda ve güleç yüzlülükte kusur ederiz. Bunlar yetişmiyormuş gibi: bu kusurlarımıza bir de "Alçakgözlülük” vasfını ekleyip ve de; affedin; "Turisti kazıkladık” diyerek böbürleriniz. Oysa; aldatılan turist değil, kendimizdir…. Bu nedenledir ki; kendini dahi aldatan insanlar gülemezler, zira; gülebilmek biraz da vicdan rahatlığından ve olgunluğundan ileri gelir!!!

Vicdanı rahat olup da bu ortamımızda canı istese de gülemeyenlerimiz de vardır tabi… Ne var ki istisnalar kaideyi bozmaz. İklimlerin, sıhhi dengenin, alınan gıdaların, çalışma şartlarının yaşam savaşının insanlar üzerindeki etkisini elbette kabul etmek gerekir. Örneğin; Aylık kazancının yarısını ev kirasına vermek durumunda olan bir insan, yazın bunaltıcı sıcağında ve kışın da dondurucu ayazında bir de işine en az 8 vasıta ile gidip geliyor, kazancının ve vaktinin dörtte birini de yollarda kaybediyorsa elbette gülemez… Olsa, olsa suni gülücükler yapar bu insan…

Ancak; kültürlü ve olgun insan o dur ki; tüm kötü şartlara rağmen, vazifeten dahi olsa tebessümü yüzünden eksik etmez… Ki, bu zamanla giderek bir alışkanlık haline gelir ve karşımızdakilere yaşama gücü, sevinci veririz bir tek tebessümümüzle… Evlilikte, dostluklarda, iş hayatında ve hatta kendi kendimize kaldığımız zaman yüzümüzde görülecek neşeli aydınlık ve tebessüm, bize olduğu kadar, karşımızdakilere de faydası büyük olacak ve alınacak randımanın temposu da bu şekilde her geçen gün biraz daha artacaktır.


YORUM YAP