İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun meşhur kayak tatili! Allah'ım ne tartışıldı, ne yerden yere vuruldu adam…
Alt tarafı İstanbul'u yönetmesi için verilen oylar karşılığında canını alacağız, bütün ülkede yaşanan her şeyin hesabını ondan soracağız da yine rahat etmeyeceğiz sanırsınız…
Bir olaya her kişi istediği yerden bakabilir… Birine kızmak da hak vermek de istedikten sonra kolay şeyler… Kişisel istek ve beklentiler bizim için önemli ama bir de kapı gibi gerçekler var; kırılmayanından!
Soner Yalçın'ın konuya ilişkin yazısından bazı alıntıları önemli tespitler içerdiğini düşündüğüm için sizinle paylaşmak istiyorum… Bizim yerel gündeme dair de aydınlatıcı tespitler hadi hep birlikte bakalım…
***
Politik eleştiri, var olan toplumsal düzeni sorgulayan teoridir. Eleştiri ile propagandayı birbirine karıştırmamak lazım.
AKP Türkiye'sinde propaganda, hakikati tümden önemsizleştirdi! Oysa eleştiri, 2004 yılından beri deprem için toplanan 65 milyar lira vergilerin savurganlıkla nasıl yok edildiğini ortaya koymaktır!
Politik gösteri üzerinden deprem çözümlemesi yapmak eleştiri değil, propagandadır.
DÖRT YANDA SAHTECİLİK
Deprem olunca İmamoğlu hemen bölgeye gitti mi; gitti.
Deprem olunca İmamoğlu hemen tüm yardım ekibini bölgeye sevk etti mi; etti.
Deprem için başka ne yapabilirdi; hiç.
Deprem arama çalışmaları bitmiş, molozlar kaldırılmaya başlanmış ve buna rağmen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, iki küçük çocuğunun sömestr tatilinde iki gün yanlarında olmasına karşı çıkılıp, linç ediliyor!
Özünde... Ne istediklerini size yazayım:
- Rol yapması isteniyor.
- Riyakârlık/ikiyüzlülük yapması isteniyor.
- Dürüst olmaması isteniyor.
Sürekli retorik siyaset müsameresi görmeye alıştırıldı insanlar: Deprem bölgesine iki saat uğra, iki damla gözyaşı dök, iktidar sorumluluğundan kurtul. AKP'nin deprem için 18 yılda tek adım atmaması kimin umurunda? Evet, ver bir duygusal poz, et iki hamasi söz, kim ne politik hesap soracak size! Görev tamamdır!
Burası Türkiye...
Burada siyaset, kandırmaca üzerine inşa edilir.
Burada siyaset, kitleleri uyuşturan algı üzerine inşa edilir.
Burada siyaset halk yağcılığı/popülizm üzerine inşa edilir.
Aslında diyorlar ki İmamoğlu'na:
- "Tak yüzüne maske, sen de bu sahtecilik oyununa katıl!"
Oysa. İmamoğlu insan kalmakta inat ediyor ve "sorun" buradan çıkıyor.
...
Sahtecilik- kurnazlık siyasete olan inandırıcılığı kaybettiriyor.
...
Özünde İmamoğlu'na denilen bu:
- "Halkı kandıran siyaset oyununa niye ayak uydurmuyorsun?”
***
İyi haftalar…