İyi, güzel, doğru ve daha da önemlisi birçoğumuz için örnek sayılacak kişi ile eylemleri takdir ederken nedense ağzımızdan çıkmayı başarsa bile sesimiz dışarıya gür bir biçimde yansımak yerine içimize kaçma eğilimini giderek daha sık benimser hale geldi.
38 bin kişilik bir meslek odası seçime giderken liste hazırlıyor, 8 kişilik yönetimde yer alan isimlerden biri; odanın Silivri'deki temsilciliğini de yürüten isim Saadet Gencoğlu… Edindiğim bilgiye göre hiçbir meslek odasında nispi seçim diye bir olay yok. Yahya Arıkan'ı 26 yıldır deviremeyen ‘sevenleri' oda seçimine nispi seçimi getirmekle yetinmedi özel bir yasa ile adaylığını engelledi. Yerine aday gösterilen Yücel Akdemir, Çağdaş Demokrat Muhasebeciler Birliğine hedeflenen başarıyı yeniden kazandırdı.
‘Nispi seçim' nedeniyle Saadet Gencoğlu her ne kadar yönetime giremese bile (böyle bir talebi olmamasına karşın) aday gösterilmesi dahi gözü kör, kulağı sağır olmaya çok şey anlatıyor.
Ben bu lafı da çok sevmedim aslında… Gözü kör, kulağı sağır olanların sezgileriyle yarışmamız mümkün değil…
Anlatmak istediğim zaman zaman çok kolay hedef haline gelebiliyor ya Saadet Gencoğlu ve onun gibi örnekler, bu çok acı… Takdir etmeyi bilmiyoruz, eleştirmeyi bilmiyoruz ve bunlardan tamamen habersiz her şeyi bildiğimizi zannederek ahkam kesiyoruz!
Saadet Gencoğlu'nda en çok sevdiğim (çok fazla özelliğini beğeniyorum da : )) yönü nezaketi… Öyle eşsiz ve olağanüstü bir şey ki bu; bin kusuru olsa insanın hepsini örter bence… Onunla da yetinmez yanınızda, yamacınızdakilerin hatalarını bile azaltır. Ama nezaketten yoksun her şey öylesine yıkıcı, yıpratıcı ve yaralayıcı ki… Sanmayın ki sadece hedef seçtiği kişi veya olaylar üzerinde bu tesiri gösteriyor. Kötülük önce sahibine etki ediyor… Hem de öyle bir şekilde ki; yanan yangından haberi bile olmuyor sahibinin…
Silivri SİAD Başkanı Hakan Kocabaş aklıma gelen ikinci örnek… Bariz kötülüğün altında (gerçi bu kavram da çok göreceli ama…) bile iyilik arar mı hem de ısrarla bir insan?! Hiç mi kızmaz, sinirlenmez! Öfkesini karşısındakine yansıtmaz… Gerçi dün sesinde bir şeyler hissettim : ))
Mümin Sekman ne dedi? Başarılı insanlar başarıyı, başarısız insanlar başarısızlığı çoğaltırmış. Aynı mantıkla şunu söyleyebiliriz sanıyorum; iyi insanlar iyiliği, kötü insanlar kötülüğü çoğaltır. Başarı mı, başarısızlık mı daha fazla? İyilik mi, kötülük mü?
Saadet Hanım, Hakan Bey gibi insanlar varsa etrafınızda örnek alın, yaşamaları için uğraş verin… Ebeveyn iseniz böyle çocuklar yetiştirin. Gerçi geçen gün bir sohbette emekli öğretmen ve anne aynı zamanda Ayla Teyze çocuklarının bir serzenişini paylaştı… İstenmeyen, sevimsiz durumlar karşısında karşılık verememekten dolayı çocuklarının “Bize kötü olmayı öğretmedin ki…” diyerek sitem edişini. Size iyi çocuklar yetiştirin derken böyle bir durumla karşı karşıya kalmanıza neden olabilirim. Sıkıntılar aşılır ama kötülük ‘öldürür'… Evet, hayat fonksiyonlarınız devam eder ama yaşamazsınız, yaşadığınızı sanırsınız…
Saadet Gencoğlu'nu canı gönülden tebrik ediyorum… Sadece kendisi için yaptıkları adına değil, geleceği iyilik ve güzellik çizgisinde yaşamak isteyenlere başarılı bir rol model örneği oluşturduğu için.
Sanayici, iş adamı deyince çatık kaşlı, asabi, soğuk, sinirli insan profili yerine gülen bir yüz ile ihtiyaç duyduğumuz anlayışı bizlere sunan Hakan Kocabaş'a da teşekkürler. (Saadet Hanım'ı yazacaktım Hakan Bey yazıya nasıl dahil oldu bilmiyorum ama soyutlayamadım ifade etmek istediklerime o kadar iyi bir örnek ki : ))
Anlayış, nezaket ve iyi niyet hayatımızda çoğalsın inşallah...