Okulların açılmasıyla birlikte disleksi öğrencileriyle karşılaşmaya başlarız. Peki neden? Buna disleksinin tanımı ile cevap verebiliriz. Disleksi kelime anlamı olarak, okuma ve konuşmadaki bozukluğu ifade eder. Günümüzde geçerli olan tıbbi tanı sınıflama sistemi olan DSM-V' e göre “okuma bozukluğu ile giden özgül öğrenme güçlüğü” olarak ifade edilir. Diğer öğrenme bozuklukları ise “sayısal (matematik) bozukluk” ve “yazılı anlatım bozukluğu” ile giden özgül öğrenme bozukluğudur.
Disleksi yani okuma güçlüğü en sık rastlanan özgül öğrenme bozukluğudur. Özgül öğrenme bozukluğu dendiğinde bunun bir zekâ düşüklüğü problemi olduğu düşünülmektedir. Hâlbuki özgül öğrenme bozukluğunun zekâ düşüklüğü ile ilgisi bulunmamaktadır. Disleksinin uzun yıllardır bilindiğini, ancak farklı nedenlere dayandırılarak farklı isimler verildiğini görebiliriz. 1867 yılında öğretmen Heinrich Stotzner, zekâ geriliği olmayan ancak hafıza ve motor koordinasyon sorunları görülen çocuklar için bir okul kurmuştur. Harfleri akıllarında tutamayan ve yazı yazmayı öğrenmekte zorlanan bu çocukların öğrenmede yaşadıkları güçlüklerin üstesinden gelebilmek için yardımcı bir eğitim almaları gerektiği vurgulanmıştır.
Özgül öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklarda en sık yaşanan durum ailenin çocuğunun davranışlarını doğru değerlendirememesidir. Davranışları doğru olarak anlaşılamayan çocuğun okul çağına kadar yani okuma yazma eğitiminde başlanana kadar öğrenme güçlüğü çektiği anlaşılamaz. Oysaki aileler ne kadar bilinçli olur ve çocuğunun yaşadığı problemi erken fark edebilirse, öğrenme güçlüğü olan çocuk diğer çocukların becerilerine ve potansiyel öğrenme seviyesine o kadar çabuk yetişebilir. Ayrıca ailenin farkındalığı sayesinde çocuk psikolojik olarak sorun yaşamaz ve ailesinin yanında olduğunu hisseder. Bu sayede çocuğun gerekli eğitimleri almasına ve tedavilerin uygulanmasına çok önceden başlanabilir.
DSM-V Özgül öğrenme bozukluğu tanı kriterleri şu şekildedir:
- Sözcük okumanın ya da yavaş ve çok çaba gerektiriyor olması (örneğin tek tek sözcükleri yüksek sesle okurken yanlış ya da yavaş ve durarak sayarak okur, sıklıkla sözcükleri kestirir (öngörür), sözcükleri seslendirmede güçlükler yaşar).
- Okunanın anlamını anlama güçlüğü (örneğin düz yazıyı düzgün okuyabilir ancak sırayı, ilişkileri, çıkarımları ya da derin anlamları anlamaz).
- Harf harf söyleme / yazma güçlükleri (örneğin ünlü ya da ünsüz harfleri ekleyebilir, çıkarabilir ya da bunların yerini değiştirebilir)
- Yazılı anlatım güçlükleri (örneğin cümleler içinde birden çok dil bilgisi ya da noktalama yanlışı yapar, paragraf düzenlemesi kötüdür, görüşlerinin yazılı anlatımı açık değildir).
- Sayı algısı sayı gerçekleri ya da hesaplama güçlükleri (örneğin sayıları, bunların büyüklüğünü ve ilişkilerini anlaması kötüdür; yaşıtlarının matematik dersinden öğrendiklerinden değişik olarak tek rakamlı sayıları eklerken parmak hesabı yapar, sayısal hesaplamaların ortasında kaybolur ve işlemleri değiştirebilir).
- Sayısal uslamlama (akıl yürütme) güçlükleri ( örneğin nicel sorunları çözmek için matematikle ilgili kavramları, gerçekleri ya da işlemleri uygulamakta çok güçlük çeker).
Gerekli işlemlerde bulunulmuş olmasına karşın en az altı aydır süren, yukarıdaki belirtilerden en az birinin varlığı ile öğrenme ve okul becerilerini kullanma güçlüklerinin görülmesi durumunda çocuk ve ergen psikiyatristine ya da uzman bir psikoloğa başvurulması gerekmektedir. Eğitsel değerlendirme ve tanılama süreci uzun ve zor bir süreç olsa da en erken şekilde müdahale edilmesi oldukça önemlidir.