Valla ben diyeyim bir yıl, siz deyin iki, bunun da biraz üstünde yazmamıştım Ali Düşmez hakkında... Hala da yazmayacaktım lakin için içimi yiyor artık ve yazma gereksinimi beni bitiriyor.
Yazmasam kendime saklasam amatör camiaya ihanet ettiğimi düşünüp içsel sıkıntılar yaşamaktaydım. Ve sonunda yazma kararı aldım. Ucunda b.klu değnek bile olsa yazacağım artık…
Göreve geldiği günden bu zamana kadar geçen süreçte yaptığı olumlu hiçbir şey yok diyemem.
Bu kadar yalan söyleyemem. Allah var yukarda sıkıntı çekerim sonra!
Yaptığı en iyi iş huzur hakkı almak olan isimdir İASKF Başkanı.
Ayrıca altında TFF'nin verdiği makam arabası ile bol bol gezmektir.
Gezerken bari Amatör maçlara da uğrasa…
Şimdi derki benim için 'o ne bilir, ben bu hafta Artvin'de BAL maçı bile izledim'!!!
Başkan, birbirimizi kandırmayalım. Artvin'e masterler ligi için gittiğini cümle alem biliyor…
Kardeşim aktarmıştı, Feriköy U19 takımı Kütahya'da Türkiye Şampiyonluğu maçına çıkıyor. Rakibi Adana temsilcisi Seyhan Belediyespor…
Ali Düşmez ve beraberindeki heyet, Kütahya Dumlupınar Stadı içinde saat 14'de bir açılışa katılıyor. Zamanlama harika, açılış 14'de final maçı 16'da. Açılışının yapıldığı bina ile stat sadece 35 adım. Ve bizim Ali Düşmez ile yanındaki heyet o maçın 49. dakikasında stada giriyor.
Bir cenazeye katılmıştı, Batı Trakya Başkanı Rahmetli Sabri Yılmaz'ın.. Yanındaki Kulüp Başkanına, "bak ben her yerdeyim" diyordu. Bu kadarına da pes artık.
Bölgesel Amatör Lig kura çekiminde tam 3 defa "Yıldırım Demirören beni bekliyor, köprü açılışına gideceğiz" dedi. Açılışa gidip gitmediği beni bağlamıyor ama gitmediğini söylüyorlar…
Ayrıca 4 defa da "biliyorsunuz ben 85 bin takımın Başkanıyım" diye konuştu.
Sorsanız, İstanbul Süper Amatör Ligden 4 takımın rengini bile bilmez ama konuşmaya gelince mikrofonu da kimseye vermez…
Son yaşanan olay belki de bardağı taşırdı.
Fakat bunca olumsuzluk karşısında susan da dilsiz şeytandır.
Daha yazacak çok şey var ama ben sağlıkçı konusuna değineceğim.
Ligler başladı. Öyle keyifli ki bol bol gol seyrediyoruz, her ne kadar sahada oyun olmasa bile en azından gol var ve bu bile bize huzur veriyor ama huzursuz olması gerekenlerin huzurunun bozulmaması acıdır.
Sahada bol mücadele olunca sakatlanmalar da doğal olarak artıyor. Neticesinde kalesinde bol gol gören rakip oyuncu ya golü atana ya da o golün asistini yapana sert girmekten kendini alamıyor.
Gereksiz sertlikten dolayı da yaşanan sakatlığı tedavi etmesini beklediğimiz sağlıkçılarımızla dolu olan sahalarımız da sıkıntı da yok denecek kadar az.
Bilirsiniz ki aylar önce İASKF ve ilgili Bakanlık bir anlaşma yapmış ve bu anlaşma ile Orhan Saka da bir kurs organize edilmiş ve bu organize edilen kursa katılan arkadaşlarımız da sahalarda birinci sınıf sağlıkçı olarak görevlendirilmeye başlamıştır.
Basit sakatlanmalarda tedavi okunmuş suyla yapılmaktaydı zaten ve bunu da ya takımın hocası veya oyuncular kendi aralarında maçtan önce bol bol okuduğu suyla yapıyordu.
Darbe almış bir ayak bileğine okunmuş su dökmek için 10 saatlik bir sağlıkçılık kursu yeterli mi? Bana göre yetmez. Öyle ya 10 saatlik bir kursun neticesinde sürücü belgesi bile vermediğimiz insanların saha içinde aldığı darbe neticesinde soluk borusuna kaçan dilin döndürülmesini beklemek acı vericidir.
Şayet bu İASKF için yeterliyse şahsi tedavilerini de yaptırabilirler ki yaptırsınlar isterim. Bu işler bu kadar basit aldatıcı olmaması gereklidir. İnsanların akıllarıyla dalga geçmek sizin haddinize olmaması lazım.
Bu kursa katılanların bazılarının sınıfta kaldığını da eklemek gerekir aslında…
Neyse, 10 saatlik kurs bitti ve aylar sonra bu çakma sağlıkçıların ellerine kurs bitirme belgesi ile birlikte çakma birer sağlık çantası tutuşturulması olayın üstüne tüy dikmektir. Bir de bu çakma sağlık çantalarının muhteviyatını öğrenmek gülme krizine neden oluyor.
İşte bu sağlık çantalarının içinde demirbaş olarak bir paket pamuğun olması manidar değil de ne sizce. Siz amatörleri hafife almayın, Amatörler herşeyin farkında aslında.
Bu sağlıkçı arkadaşların bazıları ya maça gitmiyor, ya da geç gidiyor. Gitseler bile birkaçı hariç diğerlerinin hiçbir şeyden haberi yok. Birkaç maçta kulüp masörleri futbolcusunun yanına laf olsun diye giden İASKF'nin temin ettiği sağlıkçıyı "kardeşim, sen bir saniye kenarda bekle" diye geri plana atıyor ki, futbolcusunu kendisi hemen tedavi etsin ve oyuna atsın. Bunları defalarca teyit ettirdim. İstanbul'un birçok bölgesinde bu bölge. Sağlıkçılar konusunda daha ciddi durmak lazım. Sadece 'biz bunu da yaptık' demek için iş yapmayın.
İş yapmak için iş yapmayın. Sağlıkçı bulmak için de Kulüp Başkanlarından Kulüp Yöneticilerine kadar birçok kişiyi Salı günleri arayıp "aman şu, şu ve şu sahalara sağlıkçı bulun" demeyin.
Bir işi ya düzgün yapın ya da hiç yapmayın.