Bu kış bize kafayı yedirten şey ekonomik kriz olur sanırken, ‘deprem' “Beterin beteri var” türküsünü söyletiyor sabah uyanır uyanmaz, gece rüyalarımızda bile; kâbus demek daha doğru olur sanıyorum…
Daha ne kadar sallanacağız bilmiyorum. Dipsiz bir kuyu… Ne kadar taş atıldı kuyunun dibine, derinliği ne herkesin bir fikri var ama derdimize derman olan henüz tam olarak yok!
Herkes korku içinde can derdine düşmüşken insan ne konuşacağını şaşırıyor.
Kaç vakittir afet söylemiyle kıvranıyoruz ama ancak daha dün deprem çantası yapıp arabanın bagajına atma düşüncesini hayata geçirdim. 26 Eylül'de hazırladığımı bir ay önce kadar eve taşıyıp içindekileri boşalttıktan sonra!
Deprem önlemi olarak vatandaşın yapacağı budur! O da hayat kurtarmaz, sürünme dozunu hafifletir ancak! O kadar anlamsız görünüyor ki! Bir çantanın içine hayatınızı doldurma, sığdırma kandırmacası!
Depreme hazırlık ‘ölüme' hazırlık gibi bir şey! Ölürken de iki metre kefen beziyle defnedileceğiz hepimiz, yaşamamız boyunca neye sahip olmuş olursak olalım! Depreme hazırlanırken de alacağınız tedbir bir çantalık işte!
Bilmediğiniz bir şey söylemedim buraya kadar herhalde… Bilip de inanmak, kabul etmek istemediklerimizin günlük özetinden sonra hadi biraz siyaset konuşalım da kafanız dağılsın!
***
Kötü bir kaderim var AK Parti siyasetçileri ile alakalı… Bir zamanlar en yakın arkadaşımı kaybettim ama ilçe başkanlığı sona eren çok kıymetli insanlar da kazandım… Görevdeyken hiç biriyle kesinlikle kanımız uyuşmadı: Metin Karakaş'ı istisna sayabiliriz. Biliyorum aslında nedenini de ama değiştirmek için elimden bir şey gelmiyor… Elim gitmiyor daha doğrusu...
Neyse konumuz bu değil! Konumuz Orhan Koç… 9 yıllık aktif siyasetin ardından en verimli çağında yetiştiği halen çok bağlı olduğu lideri ve partiyi dışarıdan takip etmek zorunda kalan isimlerden. Her seçim bir vazgeçiş evet ama önümüzde duran seçeneklerin belirleyicisi de tek başımıza olmuyoruz.
Bir siyasetçi kolay yetişmiyor. Tıpkı partilerinde yetişmiş siyasetçilere ihtiyacın göz ardı edilemeyeceği gibi. Koç'un Volkan Yılmaz'ın seçim başarısını anlatırken bulunduğu tespit gibi “Bir oy'un rengini ikiye çevirmek siyasette çok değerli”… Böyle bir ‘değeri' elde etmek kolay değil. Yok saymak büyük kayıp.
Siyaset gençleşsin, yenilensin ama kendi dallarını devamlı kesmesin… Yoksa başkaları meyve toplarken o budama meraklıları sadece karşından izlemekle yetinirler…
Kendi ailesi içinde birliği sağlayamayan başka sularda destek arayışına boşuna girmesin; o işten bir sonuç çıkmaz.
Su alan bir gemiyi tamir etmeden yolcu sayısını arttırmak sizi denizin dibine daha hızlı götürür, ulaşmak istediğiniz limana değil!
Orhan Koç'un büyük bir hassasiyetle ifade ettikleri inşallah gerçek amacına ulaşır…
***
Depremdi, siyasetti derken; bence emek verdiğiniz bir şeyin gözünüzün önünde erimesini elinizden bir şey gelmeden seyretmek zorunda kalmak da ölmek gibi bir şey… İçinizdeki adanmışlık, yaratıcılık, heyecan ve iyi niyeti katlede ede yaşanan bir cinayet! Ölümlerden ölüm beğenmekten daha fazlasının elimizden geldiği günlere tez vakitte erişmemiz dileğiyle…