Yıllardır hayalini kurduğunuz Ege’de küçük bir balıkçı kasabasına atmışsınız kapağı, mütevazı, sundurmalı, üç odalı bir de ev bulmuşsunuz…
Dört beş masalı bir balık lokantası açmışsınız, sabahları halden tazecik balıkları alıp geliyor, ütülü beyaz önlüğünüzle ızgaranın başında müşterilere siz pişiriyorsunuz…
Rakınız her daim elinizin altında…
Plaktan Türk Sanat Müziği dinliyor, akşamüstleri, asmanın altına yaptığınız çardakta güneşin batışını ritüele çeviriyorsunuz…
Sokak kedileriniz bir de cinsini bilmediğiniz yavru köpeğiniz var.
Bu yaştan sonra çakıl taşı koleksiyonu yapmaya ve boyamaya başladınız…
Şiir yazıyorsunuz, şairliğe soyundunuz üstelik!
Sabahları erkenden kalkıp uzun yürüyüşler yapıyor, kahvaltıda üzerine sürdüğünüz tereyağının kaybolduğu kızarmış ekmekleri mideye indiriyor, bıkana kadar gazete okuyorsunuz…
Cep telefonunuz, arayanınız soranınız, ödemek zorunda olduğunuz krediniz, borcunuz, harcınız yok!
Dünyadan, Türkiye’den bihabersiniz!
Mehtap gezilerine çıkıyor, yakamoza ağıt yakıyor, geceleri; kumsalı döven denizi dinleyerek uyuyorsunuz…
Mevsimlerden bahar, aylardan nisan…
Daha dün kırlardan papatya topladınız ellerinizle, erguvanlarla beraber mutfak masasında bir vazoya koydunuz ve o kokuya uyandınız bu sabah!
Camı açtınız ve mis gibi havayı, iyotu içinize çektiniz.
Önce köpükten bir buluta sonra yalnız bir martıya takıldı gözleriniz…
Sebebini bilmeden daldınız öyle…
İçiniz kıpır kıpır oldu sokağa attınız kendinizi…
Sahilde bir kahvede ince belli bardakta çay içtiniz, gümüş balıklarına, isparilere, lapinlere baktınız bir süre…
Taş binaların arasına sıkışmış arnavutkaldırımı sokaklardan geçip, fırından yeni çıkmış ekmeği sıkıştırdınız koltuğunuzun altına…
" Günaydın” dediniz tanıdıklarınıza ve hayatınızda ilk defa gördüklerinize…
Terliğinizin çıkmasını bahane ettiniz seksek oynamak için…
Ve bir Alpay şarkısı düştü dudaklarınıza…
Yarın pazartesi, gidecek işiniz, sorumluluklarınız ve beklentileriniz yok!
Ege’de küçük bir balıkçı kasabasında şiir yazıyorsunuz ve şairliğe soyunmuşsunuz üstelik!