Kadın Hakları ve Demokrasi konulu panel gerçekleştiren ÇYDD Fatih Şube Başkanı Av. Saliha Esen, yeni anayasa teklifinin ancak Orta Çağ karanlığında dayatılabilecek bir taslak ve laik yaşama karşı meydan okumanın somut bir yansıması olduğunu vurguladı.
Kadın Hakları ve Demokrasi konulu panele konuşmacı olarak katkı sunan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Fatih Şube Başkanı Avukat Saliha Esen, kadın-erkek eşitsizliğinin içinde bulunduğumuz 21. yüzyılda hala en önemli sorunlarımızdan biri olarak karşımıza çıktığını ifade etti. Yetkileri tek elde toplayan Partili Cumhurbaşkanının çıkaracağı kararnameler ile Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne hesap vermeden ülkeyi yöneteceğini söyleyen Av. Saliha Esen, toplumun hak arama yollarının kapatılacağını iddia etti. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Silivri Şube Başkanı Mübeccel Çeşmecioğlu'nun ev sahipliğinde, 27 Mart Salı günü, Yaşar Kemal Sergi Salonu'nda kaydedilen etkinliğe; Silivri Belediyesi CHP'li Meclis Üyesi Süheyl Kırkıcı ve eşi Kardelen Sürücü Kursu ortaklarından Öznur Kırkıcı, Yazıcı İnşaat Yönetim Kurulu Üyesi işadamı Celalettin Yazıcı ve eşi Fulya Yazıcı ile az sayıda vatandaş katıldı.
“REFERANDUMA SUNULAN ANAYASA KABUL EDİLİRSE TÜM YETKİ TEK BİR KİŞİNİN ELİNDE TOPLANACAKTIR”
Sorunlara çözüm bulmak bir yana, toplumu daha fazla baskı altında tutarak, demokratik özgürlüklerin daha fazla yok sayılacağı bir dikta metni ile haklarımızdan yoksun bırakılacağımızın altını çizen Av. Saliha Esen, şöyle konuştu: “Sosyal hukuk devleti demokrasinin olmazsa olmazıdır. Bu, “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir” hükmü ile Anayasamızın 2. Maddesinde açıkça belirtilmiştir. Yıllardır değiştirmek için altı oyulmaya çalışılıyor. Bugün de tam bu noktadayız; ya demokrasi ya tek adam rejimi! İdarelerde tek adam olması demek kesinlikle o devletin demokrasiden kopması demektir.
Demokratik idarelerde yasama, yürütme ve yargı erkleri birbirinden ayrıdır. Başkanlık Sistemine geçtiğimiz anda bunlar birbirinden ayrılmayacak, yasama, yürütme ve yargı güçlerini tek bir kişi elinde toplayacak. Bu Ahmet, Mehmet, Reis işi değil. Tek kişi idaresi geldiği anda kimin ne yapacağı belli olmayacak. Dünyanın siyasi, sosyal, sanayi açısından gelişme sürecine bakarsanız bugün geldiğimiz noktada tek kişi idaresi olamaz. Atatürk, “Şimdiye kadar milletimizin başına gelen bütün felaketler kendi talih ve geleceklerini başka birisinin eline terk etmesinden kaynaklanmıştır” der.
“YABANCI BİRİ BAŞIMIZA GEÇEBİLİR”
Başkan milletvekillerini belirleyecek, meclisi oluşturacak. Bakın çok büyük bir tehlike var; Başkan Yardımcısı veya Milletvekili seçilmek için Türk Yurttaşlığı aranmayacak. Başkan Yardımcıları Başkanın tüm yetkileriyle donatılmış olacak. Olmaz dediğimiz her şey oldu. Yarın öbür gün bir yabancı başımızda tek adam olarak bulunabilir. Lütfen bunları düşünün, referandumda o oyu kullanırken bunlara göre hareket etme zorunluluğumuz var.
“LAİKLİK OLMADAN GERÇEK DEMOKRASİ OLMAZ”
Demokrasinin olmadığı yerde kadın hakları değil, insan haklarından söz edemeyiz. Kendine temel olarak bilimi, akılcılığı değil, din referansını esas alan tek adam rejimlerinin uygulandığı ülkelerde kadının durumuna bir bakın. Akılcılık ve eşitlikten uzaklaştığımız sürece kadınımız maalesef 100 yıl geriye düşüyor. Bir devletin yönetim şeklinin, hukuk ve eğitim sisteminde bilime dayanarak oluşturulmasına laiklik diyoruz. Kadının özgürleşmesi laiklik ilkesi ile olmuştur. Atatürk'ün önderliğinde yapılan devrimlerle biz akılcılığa geçerek bilimi temel aldık. Atatürk, “İlim ve fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cahilliktir, doğru yoldan sapmaktır” sözleriyle laikliğin en önemli unsurunun devletin din kurallarına göre değil, akla, bilime, çağa, tekniğe ve toplumun ihtiyaçlarına göre yönetilmesi olduğunu ortaya koymuştur.
“DİNSİZLİK DEĞİL AKILCILIKTIR”
Atatürk ilkelerinden lâiklik, dini ve dinî duyguları, din adına gerçekleştirilen sömürüden, kişisel çıkar için alet olmaktan kurtarır, vicdanlardaki kutsal yerinde en temiz haliyle korur. 1500 yıl önce hayvan gücüyle, bugün ise motorlu vasıtalarla ulaşım sağlanıyor hadi şimdi de 1500 yıl öncesinin şartları ile trafik kanunu yapın! Yapamazsınız, bu bir zorlamadır. İşte laiklik budur, akılcılıktır. Atatürk, bu durumu şu sözleriyle özetlemiştir; “Softa sınıfının din simsarlığına izin verilmemelidir. Dinden maddi menfaat temin edenler. İğrenç kimselerdir. İşte bu duruma karşıyız ve buna müsaade etmiyoruz.”
“LAİKLİK İNSANI 'KUL' OLMAKTAN ÇIKARIP 'BİREY' HALİNE GETİREN İLKEDİR”
Medeni Kanunumuz da insanlar arasında eşitliği gözeten bir sistem üzerine kurulmuştur. Medeni Kanunda evlilik yaşı 18, din hukukunda kız çocuklarının evlilik yaşı 9 olarak belirtilmiştir. Kadın hakları dediğimiz zaman, “Kuran'da Kadın Hakları zaten var” diye karşımıza çıkabiliyorlar. Kuran'da olan haklar o dönemin koşullarına göre gerçekten üst düzeydeydi ancak artık biz 21'nci yüzyıldayız. Medeni Kanun boşanma kadının da erkeğin de hakkıdır diyor ancak din hukuku kadın boşanamaz diyor, erkek sebep de aramaz kadını boşayabilir. Ben bunu alan çalışmasında anlatırken hangisini tercih edersiniz diye sorduğumda inanın herkes Medeni Kanunu dedi. O zaman siz laiksiniz dedim. Peki dinsiz misiniz diye sordum. Haşa diye tepki gösterdiler. Laiklik asla dinsizlik olarak algılanamaz. Laik devlet karşısındaki kul olarak görmez, birey olarak görür. Din, etnik kimlik, cinsiyet ayrımı yapmaz. Bugün geldiğimiz noktada maalesef kadın erkek eşitliğini göremiyoruz. Biz sadece insan haklarından eşit yararlanalım istiyoruz. Kapıların arkasına tıkıldıkça, kadının kafasına vuruldukça bu ülke gelişemez.
“ATATÜRK BAŞKANLIK ÖNERİSİNE TEPKİ GÖSTERMİŞTİ”
Cumhuriyetin ilk yıllarında Atatürk başkanlık konusundaki tavrını ortaya net bir biçimde koyuyor. Atatürk, ülkenin geri kalmışlığının başlıca nedenlerinden birisinin şahsi irade olduğunu belirterek, “Şaşarım, o efendilerin aklı perişanına. Hep biliyoruz ki, memleketimizin başına gelen felaketlerin çoğu şahsî idareden gelmiştir. Bu kadar geri kalmamızın başlıca amillerinden biri de budur. Biz öteden beri, böyle bir idareyi bertaraf etmek için mücadele ettik. Şimdi nasıl olur da benim aynı yola gitmekliğim, yeniden devlet hayatında tarafımdan böyle bir çığır açılması istenebilir” diyor. Egemenliğinizi bir kişiye bırakırsanız, ben sizin babanızım ben ne dersem o olur durumu olur.
“BAŞKANLIK SİSTEMİNDE TECAVÜZ YASAYLA MEŞRU HALE GETİRİLSE KİMSE BİR ŞEY DİYEMEZ!”
Bundan birkaç ay önce AK Partili vekiller tarafından Tecavüz Yasası olarak anılmaya başlanan cinsel istismar düzenlemesi TBMM'ye sunulmuştu. Cinsel istismar suçlarında mağdur ile failin evlenmesi durumunda cezanın ertelenmesini öngören bu önerge ile tecavüz suçlularının serbest kalması gündeme getirilmişti ama biz parlamenter sistemin bize verdiği hakla buna karşı koyduk. Kamuoyu oluşturduk, tepkiler yükseldi, durdular! Bakın burada mağdurenin yaşı önemli değildi, 10 yaşında da olabilirdi 40 yaşında da, ona tecavüz eden caniyle bir araya getirilecekti. Ayrıca adamın daha önce evli olup olmadığı da araştırılmayacaktı. Belki mağdure adamın ikinci karısı olacaktı. Son yıllarda bizde hazırlanan durum bu! Biz tamamen din temelli bir zihniyete çekilmek isteniyoruz. Şimdi getirilmek istenen yeni sistemde Başkanın kanun yapma yetkisi var. Böyle bir şey çıkarırlarsa hiçbirimiz bir şey söyleyemeyiz, mecliste soruşturamayacak, bunu unutmayın. Biz parlamenter rejimde olduğumuz için o yasayı durdurabildik.
“1500 YIL ÖNCENİN ŞARTLARIYLA BUGÜNÜ YÖNETEMEZSİNİZ”
1500 yıl öncenin kanunlarıyla bugünü idare etmeye çalışanlara sesleniyorum; uçakla seyahat etmesinler, insanın fıtratında ölüm var zırhlı araçlarla kendilerini korumasınlar, evde elektrik-su kullanmasınlar, hele interneti hiç kullanmasınlar! Yapabiliyorlar mı? Yapamıyorlar. O zaman 1500 yıl öncenin kurallarıyla da bugünü idare edemezler. Tek adamlık ve anayasa değişikliği ile maalesef laiklik kaldırılıyor.
“BU REİS, AHMET, MEHMET OLAYI DEĞİL”
Toplam 18 maddeden oluşan değişiklik teklifinin başında, “Yargı bağımsızdır” deniyor, biraz aşağıya indiğinizde, “Yargı Başkana bağlıdır” ifadesini göreceksiniz. Bu da aldatmaca arkadaşlar. Bunları lütfen göz ardı etmeyelim. Yine tekrarlıyorum Reis'i sevebilirsiniz ama bu Reis, Ahmet, Mehmet olayı değil. Yarın öbür gün hiç sevmediğin bir adam gelir başına; tek adam. Bu tek adam bütçeyi bile kendisi yapacak. Güzel bir söz var; “Evinin tapusunu karısının üstüne yapmaya korkan yurdum insanı, koca ülkeyi bir kişinin üstüne yapıyorsun” diye. Çok doğru.”
ŞERİATIN GÖLGESİNDEKİ KADIN
Avukat Saliha Esen, konuşmasını şeriatın hüküm sürdüğü ülkelerde kadının durumunu anlatan fotoğraf ve haberleri paylaşarak sürdürdü. Erkeğin karşısında şeriatın kadına verdiği değeri anlatan Esen, Suudi Arabistan'da düzenlenen bir konferansta, "Kadın insan mıdır?" tartışması yapıldığını, “Kadın insan değildir, memeli hayvandır” sonucuna vardıklarını söyledi. Bunun gibi birçok trajik örnekle şeriatla yönetilen ülkelerde kadınların haklar bakımından ikinci sınıf vatandaş konumuna itildiği gerçeğini katılımcılarla paylaştı.
Hazal BAŞARAN