Sonra annem doğum için kasaba polikliniğine kaldırılınca, geçtiğimiz yıl rahmetli olan Velinski lakaplı arkadaşını davul çalmak için kiraladığını anlattı. Hiç bu kadar görkemli bir karşılamayla dünyaya geldiğimi bilmiyordum…
İlk çocuğu kız olunca büyük bir umutla ikinci çocuğa cesareti 'Erkek olur belki' diye toplamışlar. Kız olarak dünyaya gelmiş olmama pek üzülmediler galiba. Ama evin erkek çocuğu gibi büyüdüğümü söyleyebilirim. Ablam için aynı anaokuluna gitmemiz tam bir kabustu. Başına gelecekleri daha o zaman anlamış olmalı ki ben doğduktan sonra aylarca ağlamış. Kadere bakın ki benimle yaşlanmaya mahküm görünüyor.
Annem dünyaya gelmemi istememiş 24 yaşında 2. çocuk erken ya da fazla diye düşündü her halde. Onu hiç suçlayamam.
Annemle, babam dünyaya gelmemize vesile oldu belki ama ablamı ve beni büyüten babannem ve dedemdi. İkisi de artık Cennet’te!
Ne zaman babamla tartışsalar ve annemden yana olsam, "Niye savunuyorsun bu kadını ona kalsa Tuna'da balıklara yem olurdun" diye takılır.
Doğum günü duygusalına bağlamayacağım diye sabah uyanır uyanmaz kendime söz verdim ama başaramayacağım anlaşılan.
Yaşlanıyorum psikolojisi mi, hayat uçup gidiyor endişesi mi bilmiyorum… Mutluluktan eteklerimizde zillerin çaldığı doğum günü kutlamaları çoktan geride kaldı anlaşılan.
Ama sevdikleriniz, hayatın kazandırdığı dostlarınız ile kutlama vesilesi bulduysanız yüreğinizdeki sıcaklığı her şeye değer. Varsın hayat bir yılınızı daha alsın, ömrünüz azalsın! Sevdikleriniz ve dostluklarınız ile mutluluk, huzur içinde severek, sevilerek yaşanmayacaksa hayat zaten anlamını yitirmiş olmaz mı!
Ben hayata bir senemi daha huzur içinde teslim ediyorum. Bu zaman diliminde kazandığım dostlarım, tecrübeler ve yaşadığım mutlu ve hatta mutsuz anları yanıma kâr sayıyorum.
Teşekkür ediyorum! Bu teşekkürüm adreslerini biliyor, alıcılar da kendilerini bundan ziyadesiyle eminim…
Gelelim Silivri meselelerine…
Bundan aylar aylar önceydi, AKP'nin ilçe yönetiminde değişimin zorunluluk olduğunu yazıp çizdik. Böyle bir anda aklımın bana oyun oynadığını şimdilerde daha net fark ediyorum. Metin Karakaş'ı AKP'nin ilçe başkanı olarak düşünürken, savunurken 'İster misiniz Selami Değirmenci de CHP'nin ilçe başkanı olsun' diye kendimce soğuk bir espiri yapmıştım. Benim soğuk espiri diye düşündüğüm konunun ısısında bir değişiklik olmadı. Sadece espirisi kalmadı soğuk duş oldu pek çokları için. Ama sağılıklıymış soğuk duş! Uzmanlar bile bunu savunuyor. Bizdeki örneği de sağlıklı bir bünyeye işaret sayılabilir…
Hayırlısıyla Selami Değirmenci CHP'nin İlçe Başkanı oldu ya bizlerin gücünü artık Metin Karakaş'ın AKP İlçe Başkanı olmasına vermemiz gerekiyor diye düşünüyorum. İdeal siyasetçi valla ben bayılıyorum. Ortamı öyle bir idare ediyor ki hayran kalmamak mümkün değil. Ara sıra işleri raydan çıkarmışlığı, tersine çevirmişliği de var. Ama hatasız kul olmaz! Zaten Değirmenci ayarında başka kimseyi bulamaz AKP. Yalçın Yönet'i de Meclis Grup Sözcüsü yaparlar olur biter.
AKP de benim sözlü olarak atama kararımı açıklamamı bekliyordu zaten! Yaa tabi ki benim yaptığım fikrimi, dışardan bakılınca olması gerekene ilişkin kişisel düşüncemi söylemek. Düşüncelerim de ancak benim elimi kolumu bağlar.
Bu arada AKP, Değirmenci'nin seçilmesine niye bu kadar sevindi anlayamadım. Onlar da eminim çok yakındır boşuna mutluluk nidaları attıklarını idrak ederler.
Değirmenci'den onlara müttefik falan olmaz, olamaz, olmamalı!
Değirmenci'nin AKP'ye muhalefetinin tadına doyum olmuyor. İktidar günlerinde döktükleri kurdeşenleri nasıl unutur Karakaş… Işıklar'ın iktidarı unutturdu her halde! Neyse özenle bu anlara dair anılarını maziye gömme çabalarının ne kadar beyhude bir uğraş olduğu anlaşılacaktır. Değirmenci'nin en azından önümüzdeki iki yıl içinde en kesin ve sağlam müttefikinin Özcan Işıklar olduğu, olması gerektiği, olacağı kesin!
Siyasette müttefik olmanız için yanınıza aldığınız, aynı safta mücadele etmeyi seçtiğiniz veya mecbur kaldığınız insanlara bayılmanız şartı aranmaz. Mantık ve akla karşı, dış dünyada imkansız ama iç dünyanızda duyguların gücü tartışılmaz.