Sessiz işte...
İnadına sakin.
Ay yok...
Yağmur da yağmıyor...
Apartmanı dinledim, komşulardan kavga eden olsa, bardağı tersinden yapıştıracağım duvara...(!)
Mahalleden bu gece ambulans bile geçmedi yahu!
Bizim emektar buzdolabı bile keyifli, çıt çıkartmıyor...
Doğan görünümlü bir Şahin musallat olduydu meskûn mahalimize, İbrahim Tatlıses'in acılı şarkılarını gecenin olmadık saatlerinde dinleyemeye alışmıştık...
En azından ben olağan karşılamaya başlamıştım.
Kız yüz vermeyince vazgeçti herhalde çocuk...
Ya yeni birini buldu...
Belki de bağrı yanık delikanlının istediği gibi olmuştur her şey... Gecenin kör yarılarında serserilik yapmasına gerek kalmamıştır...
Hayırlısı olsun.
Havalar soğuyunca balkonda atletle oturanların en kıllısı bile kayboldu... Üşüdü fakirim, arada camdan sokağa bakıyor çizgili pijamasıyla... Ötesini berisini kaşıma alışkanlığı devam ediyor ama eh olacak o kadar... Evinde adam... Bir gün önüne çıkıp "oturma odasının ışığı açıkken olan biten dışarıdan görünüyor" diyeceğim!
Bana mı kaldı yahu...
Düğünler de bitti.
Bu yıl evleneceklerin hepsi baş göz oldu çok şükür...
Haftada üç dört defa gece yarılarına kadar tahripkâr şarkıcıların seslerini duymayı gayet normal karşılıyor, oynak havalarda gizliden gizliye hane içinde göbek atıyorduk oysa!
Olmayınca, arıyor insan...
Orgun sesi kulaklarımda tütüyor!
Düğün, dernek önümüzdeki yaza kalınca, paraya kıyıp havi fişek atanda yok ki, ağız tadıyla yüreğimiz ağzımıza gelsin, "savaş mı çıktı" diye balkonlara fırlayalım!
Ağzına içmeyi beceremeyen biri gaza gelsin, ateş etsin, kurşun başımızın üstünde şaklasın, bir ödümüz fışkımıza karışsın, yok!
Ah gidinin sivrisinekleri malulen emekli mi oldunuz hepiniz?
Mutfağa en büyüğünden eşek arısı girsin, dokunursam adam değilim.